Ahali konuya yabancı olup, ancak çıkarına dokununca tedirginleşmesinin, Kıbrıs versyonunu yaşıyor. Hem kendine dokunmamasını, hem de birçok istekle de gelecek hayali kuruyorken; birden yerli siyasal şov oyuncuları ile bundan nemalanan bazı dış diplomatların “çözüm” senfonisinin planlanmasına tanık oldular. Okumaktan kaçan ve hat da okuyanları çekinmeden çıkar adına aşağlayan, ilgisiz olup, “ben merkezli” dedikodu üreten, verilen haberin veya duyulan olgunun doğrusu yanlışı sorgulanmadan kapılan ahali; Bukez Kıbrıs dedalgısı, beklenti hayali ve çıkarları koruna dürtüsü duyguları ile sarsıldı. Kolayca yalanın yutulduğu, birilerinin yalan la kitlesel taban edindiği, yalanı “partiyi koruma, Türklüğü savunduğunu” söyleyen politikacıların Saray dışında direk koltukta oturmalarının da gerçeği; sonunda yalan ve savurma ile probaganda imajında ahali aklına geleni duyup konuşmaya başladı. Görüldü ki resmen çoğukez gerçeklerin epey korku yaratığı kanıtlarla sıralandı. Sonrası mı: Kıbrıs sorunu konuşulma gündemi oluşmaktadır!
Yukardaki anlatının özeti; mülkiyet konusunda oluşan tartışma ortamı, başta Mehmedali beyin AKP acenta ateşi ile işbirlikcilik kanıtlama yarışı; Bazı kesimlerin yalan haberlerlerle “Türklüğü koruma” hızına girip, yalan la sistemi koruma ve gerçekten kaçışın korku piskolojisini oluşturma karışımı aldı başını gidiyor. Öylesi bir yalan rüzgarı çeşitli yönlerden işliyor ki; okuma tenbeliği ve çıkarların ganimet tipi gerçeği hep bizi yalanlarla sarmaşdolaş yaşamamızı dayatıyor. Sonra da sanki 2 yerel lider Kıbrıs sorununu çözecek ve AKP Erdoğanının yaptıkları ortadayken, adamıza çözüm istediği yalanı da ısrarla bize inandırılmaya çalışılınıyor. Demikrasi değil, iki dudak arası sözlerle “ne yasa, ne teyamül nede karşıta saygısı” olmayan Erdoğanın sözlerine inanılması isteniyor. Dahası; güneydeki politikacı ve ahali de buna kanacak kadar kendinden geçti. Hiç bölge gelişmeleri veya özelikle son keskin acenta aşkı ve Denktaşlaşma süreçli Mehmedalinin “garantörlük saplaması ve düşünsel geliş aşaması” adeta hala gerçekleri yakalamaya yetmiyor. Çünkü sorgulamak veya gelinen nokta yerine, hep birilerin taraftarı ile işimize gelen “yalan olsa da” inanılma kültürü epey kökleştiği anlaşılıyor.****
Madem konu Kıbrıs sorunu olup, Kuzey Kıbrıs gerçeği ile Türkiye içeleşme ilhak konumu varken; Değişme veya iyi niyet yerine, durmadan vatandaşlıktan tutun mülk dağıtarak ve ısrarla piskolojik korku politikasının bayrak çekme yarışı devam ederken; biz hala nerede kalıdık sorusu yok mu? Dahası; tekrar tekrar yazdığımız ve resmi sözler dışında herkesin kabulendiği Türkiye etkinliği neden gözden kaçırılıyor? Peki Kıbrıs konusunda temel sözü olan Türkiyede neler gelişiyor! Bunlarla birlikte Kıbrısı konuşan yoktur. Hep liderlerle bazı şov B.M. temsilcileri ekseni kırılamıyor!
Erdoğanın hiçbir kural tanımayıp otoriterliğe kan akıtma ve kontrolu savaş siaysetini dahi kulandığı; Kürtlerle yaptığı Dolmabahçe mütabakatını nasıl bir tekme ile yıktığını; sandık sonucunu dahi “sandık sandık” derken, nasıl berhava yapıp erken seçime ülkeği zorladığı gerçekleri yaşanırken; Ortadoğuda fetihci mezhepci ve otoriter saraylaşma hamleleri varken; Üstelik Kıbrıs gibi kutsal bir tabuda, “satılmak” damgasının etkinliği ile seçim hesabında milliyetci oylara ihdiyaç, probagandada bu argümanla savaş kayışı dahi yaptığı bilinirken; Kıbrısa nasıl “barış getirecek”! Üstelik adamıza dayatıkları ile talep edip yasalaştırmak istediği konuları da hala görmezden geliyorsak; sonra bunarla karşı gelip de Erdoğanın güzel politika sözlerini birlikte nasıl kulanılındığını da siz zahmet olmaz sa düşünün?
Kazanmayı kontorllu savaşla çekinmeden insanları ölüme gönderen, Türkiye politikasında çekinmeden yalanların uçuşup sonra bununla probagandalaşma ortamına sunma olayı dururken; Kıbrısla alakalı diyeceklerimi yoksa yaptıklarına mı bakalım! Son yaralı Kürtleri Elnusraya verirken, Kobanide çarpışan Türkiyeli Kürtlerin cesetlerini sınırda günlerdir bekletip aylelerine vermeme tavrı varken; Bizler hala Erdoğaan hayranlı yazarmız, medyacımız ve siaysetcimiz le avunup beklemeye devam edelim. Artık isdikrar kelimesi ise uçan doların ceplerimiz yakmasını da görmeyerek, bunun kimden nasıl etkilendiğini de düşünmeyelim! Düşünüp tartışırsak da; AKP büyümüz bozulup, Erdoğan aşkımız da bitecektir. Hele de Mehmedalinin yeniden ateşlenen aşkı ile Denktaşlaşma hevesini de görüp, ona dokunup, iyice kızdırıp küfürlerin hedefi oalcağız.***
Kıbrıs denilip Garantör denilirken de Yunanistan da arada hesaba katılır. Ama şimdielrde Yunanistan zorda. Hepimizin işdahlandırıldığı AB; Troyka ve İMF ile birlikte yaptıkları, ister istemez soruları artırıyor. Son günelrde Yunanistan Kıbrıs sorunu yerine, kendi iç sorunalrı ve AB girdabının sancıları ile meşkul. Umutlarla seçilen Syriza hareketi halk referandumuna rağmen, AB tuzağından kurtuluş yolu bulamamsı sonucu epey sancılar yaşıyor. Şimdi de kararsızlık ve sonunda denilen eksenene gelmenin kırılması Syriza hareketinde parçalanma yaratı. Bunu iyi takip etmek de gerekir.
Yukarda özetlediklerimi sıcaktan sıkılmayanlar, mutlaka düşünerek okusun. Örgütsel yanında siaysal olarak gelinen nokta oldukça önemlidir.