Halimiz duman. Türkiye burayı idare ederken bizimkilerin popülist yönetim yürütmesi sonunda yönetimin var olan yetisini de kaybetmesinin üzerinden uzun yıllar geçti. Siyasi iddialarında aşırı giden bile görülse de yıllık istatistikler CTP’nin kısa bir süre tek başına hükümet ettiği dönemde caba hükümetten maaşlara yaptığı zamlardan başka sol sağ farkını anımsatan iz bulmak olanaksız.
DPÖ yetersiz çalışmalarıyla elçiliğin yani yardım heyetinin istatistikleri durumu açıklıyor.
2000 yılından sonraki dönemi değerlendiren Ekonomik Durum Raporu sektörleri ve devlet ve Türkiye desteklerini genel olarak ortaya koydu.
İlk değerlendirme tam bir başarısızlık olduğunun saptanmasıdır. Bunun yükünü ise yardım Heyeti kendi sırtına almadı. Yönetimimizin popülizmine ve siyasi istikrarsızlığa bağladı. Eleştiri haklı olsa da yönetimimizin kararlarının yakından izlendiğini ve daha da önemlisi parayı kontrol ile temel karaları alanın Türkiye olduğunu kabul edip sorumluluktaki payını kararlarını açıklayıp itiraf etmedi. Yani hem emirleri vermiş hem de boruyu istediği zaman çalmış olduğu halde kusurun kendine ait olanı yüklenmemiştir.
Bizim yönetimin suçu ülkenin esas sorumluluğunu yüklenmemesi, memurlarının bile kendinden değil Türkiye’den emir almasını önlememesi ve Türkiye’nin kararı olan yani kendisinin fazla bir rolü olmayan ama mali disiplin ve kamu yönetiminde verimlilik ve etkinliği artıracak kararları hiç ciddiye alıp uygulamadı. Yatırımların seçimi ve değerlendirmesini de yapmadı. Popülist yaklaşımla Yardım Heyeti’nin raporundaki suçlamayı hak ederek ona zam buna destekle paraları savurup kaş yapayım derken göz çıkardı.
Yıllar içinde çok kez, özellikle “yani bizimkilerin hiç mi günahı yok” diye soranlara yanıt olarak makaleler yazdım. Türkiye’nin Kıbrıs için görevlendirdiği kimseler doğrudan ve yerlilerden fazla suçludurlar, sorumludurlar.
Raporda siyasetin “çözümsüzlüğü mazeret yaparak ekonomide düzeltme önlemlerine sahip çıkılmamaktadır” denilmektedir. Ek olarak açıkça “çözüm bağlamında benimsenen pozisyonlar siyasi farklılaşmada başat rol oynamaktadır” denildi. Yani çözümü destekleyenler dışlandı ve çözümü istemeyen popülistler iktidar oldular denildi ama çözümü istemeyenler iktidar olsun diye Türkiye’den milyonlar gönderildiğini, derin devletten kiralık katiller yollandığını ve siyasi partilerin de onları desteklemek için seferber olduğunu dikkate almadı.
Rapor halkın çözüm bağlamındaki siyasi görüşlere göre seçim yaptığını onun için seçimlerin çare olmaktan çıktığını da yazıyor. Ancak sonuçta önerileri kayda değer doğruları sergiliyor. Popülizmin tanımı ve iktidarların popülist olduklarını söylerken tam göbeğinden vuruyor. Ancak bu görüşlere katılan zamanın büyükelçisi bizden fazla bu ülkeyi yönetenlerin aslında kimler olduklarını biliyor, onun için onun bilgisine başvurup neden halkın popülistlere takıldığını saptamaya gitmiyor.
YKP kuruldu kurulalı genel siyasi değerlendirmelerinde ayni iddiaları ileri sürerken sorumluları da gösterdi ve sonuçta bu Anavatan- yavru vatan ilişkisi sürdükçe demokrasinin işlemeyeceğini ve seçimlerin çare olmayacağını gösterdi. Rapor da çaresizliği vurguluyor. Çünkü popülizmden vazgeçilmedikçe ekonominin desteksiz ayakta duramayacak zavallılıktan kurtulmayacağını itiraf ediyor. Çünkü kurtulma çaresini belirtmiyor.