TC cumhurbaşkanı uluslararası nitelikte B20 yani G20 devletlerinin kurduğu kuruluşun bir oluşumunda konuştu ve tüm batının göçmen sorunlarından dolayı suçlu olduğunu belirtti. Tümünün de suçlu olduğu doğru ama bizim yani gerisinin suçlu olup olmadığını dile getirmedi.
Bu gibi tek yanlı savlar hep başka sorunlar yaratanların sorumluluktan kurtulma çabalarını gösterir veya kendilerinin sorumluluklarından bihaber olduklarını gösterir.
Dünyanın durumunu anlamaya çalışmadan şunu veya bunu suçlu ilan etmek aslında dünya çapında etkileri olan sakat politikaların itirafından başka bir şey olmaz.
Örneğin siz ülkenizin çıkarları diye Müslümanların birliğini savunursanız savınızın gerekçesi nedir; açıklamalısınız. Müslüman birliğini gerçekleştirmek için ne yapacaksınız? Sizinle uzlaşmayan Müslümanların görüşünü değiştirmek için onlara sorun yaratan politikalar uygulamaya niyetli iseniz dünyanın başına bela olursunuz. Üstelik ülkenizde insanların Müslümanların birliğini mi yoksa Ortadoğu batağından uzak duralım politikasını istediklerini dikkate alıyor musunuz? Yoksa onları da baskı altına alıp Osmanlı hayalini dayatmak istiyorsunuz?
Malezya eski başbakanı ülkesini kapitalizmin azgın çıkar kavgasına teslim edip Müslüman kapitalist unvanını kazandıran politikalarla ekonomik zaferlere ulaşmakla övünür. Dediği şu: Orta Doğu’nun sorunu İsrail devletinin kurulmasıdır buyurdu. Doğru değil mi? İsrail zamanın büyük güçlerinin genel dünya politikalarının bir ürünüdür ve ekonomik çıkarları için hegemonya önlemlerine uygun yaratılmıştır. Ancak yaratılmıştır. Buna çare aramak daha büyük sorunlar yaratacak mı diye değerlendirmeden bunu dile getirmek ve hakkında konuşmak yetersizdir. Çok daha büyük sorunlar yaratan olayları ateşlemesinin yararı yoktur.
Dünya önce insanlığın büyük eseri olan hukuk değerleri ve insan hakları konusunu yerleştirmelidir. Bunun değeri ölçülemez. Yerine de başka bir şey konulamaz. En az onlar kadar önemli olan da bir insanın dünyanın neresinde olursa olsun yardımsız kalmamasıdır. Onun için de insanı yardımsız onun bunun insafına terk edecek ortamların giderilmesidir.
Doğal olarak bunları sağlayacak diye başka sorunlar yaratmaktan da kaçınılmalıdır.
Kısacası bir biriyle ilişkili çok fazla konuyu dikkate almak gerekir. Kısaca reçeteler açıklamak anlamsız olur.
Nitekim Erdoğan da hem Batı’yı suçlu ilan eder hem de telefonla Fransa cumhurbaşkanını telefonla arayarak ortak politikalar konuşur. Ayni zamanda da Suriye’de tek yanlı güvenli bölge oluşturmaya ve Kürtler arasında dayanışmayı kesmeye çalışır.
Bu çelişkiler hep milli (milliyetçi veya Ümmetçi) politikaların temel karakteri olan benim çıkarım önceliklidir anlayışıdır. Senin çıkarının dünya barış ve güvenliğiyle çelişmesi halinde geri çekilmezsen, bu senin olmazsa olmazınsa sen de suçlusundur.
Bencilliğin insan ilişkilerine zarar verdiği ve kınanan bir karakter unsuru olduğunu biliriz ama milliyetçilik veya dincilik denilen ideolojilerin de aslında ayni dinden veya milletten olanların bencilliği olduğu açıktır. Bunu da yenmemiz gerekir.
Kıbrıs sorunu örneği karşımızdadır. Ben Kıbrıslı Türk’üm onun çıkarını savunurum derken bana ne Rum toplumunun çıkarından der gibi “bu kapı Rumlara yarayacak” diye reddeden solcu cumhurbaşkanı aynen milliyetçi gibi sorunludur.
Dünyanın hudutları geçirgen ve ne tarafında yaşarsa yaşasın insan hak ve özgürlüklerinden insanlarının haklarına saygı gösteren devletler haline gelmemeleri gerekir ki savaş tehlikesi ortadan kalksın ve dünya çapında refah dağılımı herkesin amacı haline gelebilsin.
Başka çare yoktur.
İnsan hakları evrenseldir ve herkese gereklidir. Buna din yani örneğin Şeriat gerekçesiyle engel olmak ve bunun için hudutlarla bile oynamaya kalkışmak bu dünyayı reddedip öbür dünya için yaşamak isteyenlerin aklına gelebilir ama bunlara izin vermek yani onların isteklerini devlet gücüyle gerçekleştirmeye çalışmak felaket getirir. Bunu tarih boyunca yaşayan insanlık görmüştür. Bu çağda bile bu görüşler can alıyorsa dinin emri diye çağdaş hukuka ters devlet gücünü kullanmakta ise ve hatta devlet kurabiliyorsa insanlık tehlikededir.
Bu yangın dünyadaki eşitsizliklerin beslediği bir ateştir. Uyanık olup söndürmeliyiz.
Ölünce cennete gitmek isteyen ne isterse yapabilir ama başka insanlara zarar veremez. Onlara zorla şunu bunu yapmazsan seni öldürmeliyim yoksa senin yüzünden Allah tarafından toplu cezalandırma örneği olan Sodom ve Gomorrah halkı gibi ben de cezalandırılırım diye saldırılamaz.
Yoksa dünyadaki refah adaletsizliği ve sömürü gerçeği haksız bir kavga alanı oluşturur. Terörist sızacak diye göçmenleri engelleyip teröristlere teslim etmek çare değildir. Ateşi söndürmek için çalışılmaldır.