yaklaşımlarAlpay Durduranİnsanlığın kaçamayacağı gerçek - Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

İnsanlığın kaçamayacağı gerçek – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

durduran2Dünya gerçeklerini anlayana her gün anlatır. Uzağa gitmeye gerek yok her adımda karşılaşırız.

Ankara’nın göbeğinde insanları kendi ile havaya uçuran insanlar bize gerçeğin bir kısmını anlatıyor. Kendisinin hayatının kısacık değil sonsuz olduğunu kabul edip sürekli cennette yaşayacağını düşünecek kadar ölçüyü kaçırdı mı yoksa biz mi kaçırdık? Çünkü ona göre Allah’ın emirlerini yerine getirmeyenlerin günahı onun da boynuna kalır ve kitle cezalandırması ile kendi de cehenneme gider. Yani cennet hayal olur ve cehennemde yanar. Sadece yanıp ölmez. Ebedi cehenneme mahkûm olur.

Ya Allah’ın emrine karşı gelenler kâfir sayılır ve katledilirler veya olmazsa katletmek için elden yapılır ya da tüm cemaat Allah tarafından cezalandırılır.

Buna Müslümanlar itiraz ederler ve peygamberin ve ilk Müslümanların Müslüman olmayanlarla çağdaş uygarlığa uygun antlaşmalarla barış yaptıklarını onun için sürekli insan avında olan Müslüman düşüncesi yanlıştır derler ve öyle düşünenleri sapkın olarak nitelerler. Ancak o sapkınlar da diğerlerini ilk Müslümanların takiyye yaptıkları zamanı istismar etmekle suçlarlar ve Kuran’ın başka sayfalarını örnek gösterirler.

Onlar öyle yapadursun insanlık büyük tahrip gücü ile savaşamayacak hale gelmiş durumdadır ve bir büyükler arası savaşta dünya yaşamı sona erebilecektir. Bunu riske edecek olan Allah’ın itiraz kabul etmeyen sayfalarına göre kesin suç işlemiş olur ve cehenneme düşer.

Bu gerçek insanlığın barış içinde yaşamaya yoksa yok olmaya mahkûm olduğunu gösterir.

Savaş çok tehlikeli ise barış nasıl sevilecektir. Yoksa dişi kesen kestiğini ısıracak ve diğerleri uzaktan savaş yayılmasın deyip seyir mi edecektir.

Şimdi yapılan budur. Ellerinden gelse yani birbirlerinden korkmasalar büyükler birleşip IŞID’i ezecekler ama yerine gelenin kendilerinin peşini bırakmayacağından korkarlar. ABD cephesinin saldırıları sunileri devirip bizi Şiilere ezdirdi diyenler sorun yaratacaklardır. Suriye’de ise Şiilere haksızlık olduğunu iddia edenler çıkacaktır. Sonuçta nüfuz bölgeleri değişecekse kimin lehine değişecektir. Bunun hesabı yapılıyor.

IŞİD’ciler peşinen kaybedecekler arasındadır ama değişikliğin en çok kime yarayacağı da hepsinin derdidir.

Varis-i Osmanlı da uzun aradan sonra İslam’ın kılıcı olmaya karar vermiş gibidir. Tüm Osmanlı ve hatta İslam dünyası üzerinde hak iddia etmekte ama onlara yabancı değil kendilerinden biri gibi sokulmaya çalışmaktadır.

Suriye’de Rus saldırıları başlayınca durum daha iyi görünür oldu. Uçağımı düşürenin vay başına gelene deyip sortileri artırdı. IŞİD’de deyip tüm teröristleri kapsayan tanım yaparak Esat hariç vurmaya başladı.

Osmanlı varisinin iddiası da Rus’un iddiası gibi havada kaldı. Çünkü ona göre Müslüman kardeşliği ve al-nusra gibileri kendilerine yakındır ve seve seve Osmanlı halifesini içine sindirebilir. O zaman beraber teröre başvururlarsa da o kutsal terör olur.

Ayrım varsa masumu aşırısı olmaz. Ayrım hukuk devletini yıkar veya kısıtlı, yarım yamalak hukuk devleti olur ki guguk devleti denilebilir.

Bencilik kişinin kendini merkeze koymasıdır. Aidiyet insanın kendini başkasının adamı görmesidir. Kendicilik kişi söz konusu ise bencilik, bir miktar insan söz konusu ise ulusçuluk, dincilik, mezhepçilik veya tarikatçılık adına kendinden vermecilik olur. Yani aidiyet kendini bir gurup için feda etmektir. Bir de yurtseverlik vardır. O da aidiyeti yurttaşlık olarak yükletir. Hepsi de kişinin başkalarının sultasını kabullenmesidir.

İktidarlar incelenirse görülür ki kişi benci de olsa aidiyet hastalığına da yakalansa iktidarlar yerlerinden olmazlarsa yani aidiyet güçlerine etki etmezse sorun olmaz ve muhafazakârlık numarası çekerler. Yaşamlarında yıkmadık tabı bırakmazlar ama devle yönetiminde düzene dokunulmaması gerektiğini öğütlerler.

İktidar değişikliği söz konusu olunca durum daha alenilik kazanır. İktidar mensupları en çok güç nasıl elde tutulabilirse rejimi o yöne gider. İnsan aidiyeti de benciliği de özgürlüğünü, bağımsızlığını ve dokunulmazlığını kısıtlamayacak kadar içine sindirmelidir. Temel olan ayrımın yasaklandığı ve yasağın azami ölçüde uygulanabildiği rejimi korumaktır.

Benim mezhebim iktidara gelip en iyi rejimi sağlayacak diye hayal edenler hüsrana uğrarlar. Başka aidiyetler de ayni akıbete uğratır. Bencilik de her zaman aleyhe sonuç vermeye hazırdır.

Barışın sağlanamaması halinde savaşın ufağı büyüğüne gebedir, büyük için de kapı açar. Bizim terörist tamam senin kaka demek olmazmış diyen var ama aslında o benimki terörist değili İslam’da teröre yer yok diyerek söylemektedir.

Teröre karşı ise özgürlüğü katleden teröre yani sırtına Allah yazdı diye öldürülen barmenin yasal kovuşturmasını tamamlasın. Teröre karşı olan sokaktan dine aykırı yayın yaptı diye yönelen vahşete ve onun terör olduğunu kabule başlar. Otelde yakılanların hesabını sormayanları kovuşturur, gezi olayları için savcı ve yargıç operasyonları yaparken onları da Madımak’ı da hatırlar.

En önemli nedir? Soruyu sorup çuvalın başını bağlamak gerek. Özgür, bağımsız ve dokunulmaz insan ise nüfuz bölgeleri için başka ülkelerle yarışmak hiç de saygı duyulacak bir şey değildir ve sonunu hicrandır, hüsrandır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin