Öncelikle Çarşamba günü Cumhuriyet gazetesindeki Çiğdem Toker’in yazısını mutlaka okumanızı öneririm. Feryadın, çığlığın ve gerçeğin nasıl kalemle aktarılıp, gerçeklerle herkesin yüzüne vurulacak tokat olduğunu benim kadar siz de anlayacaksınız. İnternet yakalayış la bir insanın nasıl isyanla birlikte, nereye gelindiğinin çok önemli itirafını okurken, belki biraz kendi duygularımızın da nereye geldiğini anlayacağız. Silvanlı gencin çığlığı ve başta Türkiye’nin kendisine isyan eden ve “elektriksiz, susuzluk” altında bombalanan ilçelerindeki çığlığı bir ağaçtan daha az duyan insanlığa isyanını okuyacaksınız. Bu tip yazılar aslında bize nedenli gerçeklerin karşısında insansızlaşma olgularımızın doğallaştığını da anlatmaktadır. Silvan resmen Kasım ilanlı önemli seçim sonrası başlayan savaşın tutsaklaştırılıp abluka ile hava gücünün dahi kullanıldığı toplu imhanın kendisine tanık olurken; ikide bir insanlık diyenlerin de gıkı çıkmayan bir dünya gerçeği ile yaşatılmaktayız.
***
Çiğdem Toker yazarlığını ve insanlığını kullanıp herkese bir yüzleşme yazısı yazdı. Ardından Ceyda Karanın ayni gazetedeki yazısını da okudum. Ceyda biriken bilgileri ile herkese kıyas adına Kolombiya örneğini ve Sri Lanka kıyası sonucu, Türkiye’de uygulanmaya konulan Sri Lanka’nın Tamil imha planını da anımsattı; Fehim Taştekin ise Radikalde Af örgütünün yayınladığı Suriye raporundaki saptırma noktasını yakalayarak oradaki Hristiyan Süryani olguları ile Suriye oyunundaki algıları tekrardan aklımızın bir köşesine koydu. Daha benzer yazılar okurken; seçimle yeniden başkanlık yangınına benzin döken Erdoğan’ın bildik Suriye politik propaganda algı operasyonlarını sık sık duymaya başladım. “Tampon bölge kurulmalı* PYD Fırat’ın batısına geçemez; bizim kırmızıçizgimizdir” sözleri yeniden kubbeden yükselircesine ekranlara yayılmaya başladı. Ama Doğusu Suriye, Kuzeyi ile içeleşip bağımlılaştığı Türkiyeli Kuzey Kıbrıs semalarından hoş sedalar çıkmaya devam ediyor* Mehmedali hala Erdoğan randovisi bekleyişi ile işdahlanıp “mutlu” olmaya odaklandı! Yeni sarayımızın nameleri hala “Erdoğan barış istiyor” da takılı eski plak gibi devam ediyor! Gazetelerimiz artık seçim güncel noktasından çoktan çıkıp, önemli tekleşen AKP alkışcıları olarak çoktan tarih arşivine girdiler. Ben de yeni Türkiye Suriye girdabına yeniden oturduğum yerden takılmak zorunda kendimi hisederek konuyu yazıyorum.***
Bazı zefkle okuduğum yazarları izlerken, onların ezber bozan bilgielri aktarma zefkini yaşarken, istemeden arada gıpta edip kendimce eksiklik duymadan da edemiyorum! Elbet izleyerek, araştırarak öğrenme şansı vardır. Fakat olayları yerine gidip izlemek ve ordan da belirli birikimsel gerçekler de ekleyince, daha bir güvenli yorumlarla kendini zenginleştirerek konulara bakma olasılığımız da olur. Bunun eksikliğini birölçüde bölgelerle ilgilenip yerinden izlenimleri takip edrek kapatsam da; kendimce daha güzel yorum yapma ve tanıklaşma adına bu yerlere gitmeyi de çok istediğimi de belirtmeden edemiyecem.*****
Türkiyede seçim bitmiştir. Güçlenen devletlu eksen daha bir elini tetiğe koyar oldu. Hele de Suriyedeki aşmazın taraflarının çeşitli oluşu ve elinde beyizbol topu ile oynama şansı da olduğu için; kendi kartıyla masada oynama ısrarını artırdı. Avrupalıları biryanda mülteci gönderme baskısına, öte yanda Suriyede kendince önemli ihdiyaç muhtaçlığı olması sonucu; Erdoğan ve AKP hem içsel olarak Kürtleri veya kendine pay vermeyen işkesimini yeniden saldırı merceğine alırken; Suriye politikası gibi dış konualrda da stratejisini ısıtıp yeniden masaya koyuyor.
Yeniden “tanpon bölge” önerisini yükselen ses ve kendine güvenç le vurgulamaya koyuldu. Kendince zeminin daha hazır olduğuna da inandığı görülüyor. Yeter ki sadece göz kırpsınlar. Garip olan şu: tanpon dediği ve istikrar için ısrarla önerdiği Kuzey Suriye Rojova bölgesi olup, Suriyenin en güvenli istikrarlı yerleri olmaktadır. Aslında tetiklemenin özünde de antikürt politikasının da yansıması olmaktadır. Daha ilginç olan şu: Ceraplus denilen ve Kürt kantonlarının bağlanmasında engel olunan, Türkiye ile kapısı olan yer, Kırmızı Çizgi olarak dahi ilan edildi. Ceraplus ise IŞİD elinde olupşp Türkiye IŞİD ilişkili tek kapı yeri de olmaktadır. Rojova Kürtlerinin bu yeri alıp da kantonal bağlarını kurmasına karşı olurken; Türkiye ayni zamanda da IŞİD için önemli stratejik yerin de biranlamda korunması rolunu da oynuyor. Bu toprağın kendine tanpon bölge olarak verilmesini ısrarla istiyor! Hani “haydi” deseler, ABD razı olsa, bedelini düşünmeden hemen Suriyeye girip buradaki yeri alarak kendince kontrol edecektir!
Türkiyeli AKP Suriye politikasına Şam fetihcilikle eski dostu Esatı Eset yapıp olaya dalarken; Sonradan Halep semalarını alarak daha az ile yetinmeye çekilirken; şimdi Ceraplus yerinin ya kendine veya ıŞİD elinde kalma politikasına geriledi. Oysa ayni Türkiyede birçok yerde resmen iç savaş yaşanıyor. Üstelik Rojovadan daha güvensizliklerle de doludur. Ozaman birielri çıkıp, Türkiyeye “bu yerlerde tanpon ve askersizleşme ilan edelim” dese nederdi? Politika algı operasyonu denilen nesne öylebirşey iste!
Suriye Artık Suriye değildir! Suriye resmen dünyanın hegemonya güçlerinin elerini içine sokup savaştığı, her merciden savaşçının savaşla yetiştirildiği, inanılmaz katliyamların din, etnik ve devletler adına yapıldığı bir coğrafyaya dönüştü! Artık Suriye Suriye deyildir. Suriyenin mültecisinin Avrupanın siaysetini içsel olarak etkilediği, onca yolların mülteci cesetleri ile doldurulduğu, herkesin ondan almak istediği toprak veya kaynak olduğu bir yer olarak savaşların pençesinde yaşamaktadır. Suriye dünya Emperyalizmin, İslami diktatörlüklerin, mezhepsel kıyımın nereye dek geldiğini, etnik ayrımların nasıl soykırıma varacak siyasal derslerin yaşandığı bir coğrafya deneyim tahtasına dönüştü!
Tarafcılığın ve yalanın nasıl birleşip kamuoyu oluşturup trafcılığa hizmet etme masasına yem olarak konulduğu da pratikle kanıtlanıyor. Son örnek Af Örgütünden! Hristiyan ve Suryanilerin ağzı ile insanhakları raporu bizat Taanık olan Fehim Taştekinin kaleminden, nasıl saptırmalar olduğunu da öğrendik. Oysa ayni Af Örgütü Türkiyede yaşanan sivil katliyamlarla alakalı nedense şimdielrde hep suskun kalıyor! Genelde antikürt ve özelikle Rojova kanton deneğiminden rahatsız olan bölge ülke çevrelerinin resmen kamuoyu yaratma adına hazırlanan rapor la aslında bazı gerçekleri örtme adına Af Örgütü resmen rol aldı. Hat da; Esat yanlılarını yerdenyere vururken sırf Baas partili övme bilgileri kitaplardan çıkarılmasını dahi Af Örgütü eğitimde Hristiyanlara karşı diyerek eleştirdi! Nasıl ki Türkiye Rojova Kantonları birleşmesin diye Ceraplus bölgesinin IŞİD elinde kalmasını veya kendi hegemonyası altında kalmasını istiyor ise; yine bazı çevreler desteklemediği kesimi karalama adına da olmadık bilgileri de raporlayıp sunma girişimi yapıyor. Suriyede bunun örnekleri boldur. Anımsayın kimyasal silah kulanmak için Esata müdahaleyi savunulurken, birden IŞİD ve Hat da Türkiye parmağı da sorgulanınca, tüm gündem hasıraltı edildi. Ama gerçek şu: Suriyede gerçekten kanlı ve bolca mültecili insan veya sivil kayıplar da oluyor. Öyle ak çıkarıp hemen etiketlemek de kolay deyildir!
Bu yaratılan taplodan da çıkış arama adına Viyana toplantılarından tutun, G.20 zirvesinde gündem yapılacaktır. Ama ne tuhaf deyimli ki Suriye yönetimi bu masada şimdilik yok. Suriye fetihciliklerinde rol alan herkes, gönderilen milis miktarlı veya dolar paralı ülkeler varken; Suriye yok! Bir başka telden melodi çalacak olursak; B.M. temsilcileri adamızda fır geziyor. İnciler ve “baskı” yaptıkları söyleniyor. Buraya gelip bu lafları sarfetikleri için de dolarlar kazanıyorlar! Peki; kan dökülerek gölden denize dönüşen suriyede, dayimi Güvenlik konsey üyelerinin bizati taraf olarak katıldıkları Suriye olayında B.M. nerede?
Toplantı dahi yapamayan ve karar alamayan bir dünya örgütü! Buda konuşulması gereken öteki gerçek yakan dünyamızdır!