Türkiyeli neden meclissiz kaldı ve kimse umursamadı? Bizde neden kimsenin dikkatini çekmedi ve benim uyarılarımı önemsemedi? Uyardım ama önemseyip de ona göre soru soran olmadı diyebilir çünkü tek bir kişi kulağını açtı. Bu durum bence Türkiyeli için meclissiz kalmaktan daha önemliydi çünkü zaten meclis denebilecek bir kurul hiç olmadı ve olacak gibi de değil çünkü ne olması gerektiğini esasından kavrayan çok az.
Anayasaya veya meclis içtüzüğüne madde koyarken, anayasaya aykırı olmamak ama gene de meclisin anayasayı değiştirmekle görevli ve yetkili olan milletvekillerine yasama yetki ve görevi verirken sınırlandırmalar koymaktaki kafa yapısı devrin perişan halini gözler önüne serer. Türkiye’de de burada da kopyacılık huyumuzdan dolayı hükümet çekilmişse yani istifa etmiş ise meclis gündemindeki yasa tasarı ve önerilerinin görüşülmesi ertelenir diye madde vardır. Böylece hükümet kurmak ve devirmek yetki ve görevi olan meclis kendi kurduğu ve kendi yaptığı kurallara göre çalışmakta olan hükümet istifa veya seçim dolayısıyla çekildi diye görev yapamaz hale getirilmek hak ve yetkisi elde edildi ve içtüzükle meclis de buna boyun eğdi.
Bunun yanlış olduğunu doğal tepki ile göstermek hemen eleştirmek gerekti ama şimdiki içtüzük değişiklik önerilerine bakarsanız daha beterinden Allah bizi sakınsın diye dua etmek gerek. Sen mebusu kısıtlamaya yetkili olmalı mısın olmamalı mısın diye düşünmeden hareket edip mebusu elinden tutulup doğru yola çekecek değnekçiler hayal edersen entrikacılara meydanı bırakmışsındır!
Bunları belirtmeme gerek yoktu ama okuyucu ele aldığım maddeyi biliyorsa bundan sonraki değerlendirmemi şüphe ile karşılayabilir ve birine sorarsa Alpay içtüzüğü okumadan konuşuyor diye iddia edebilirdi. Etrafta kendi yanlışını gizlemek için demagoji (laf ebeliği) yapmakta ustalaşmış meclis üyeliği de kazanmış kişi çok.
Meclis sade yasa yapmaz. İleri ülkelerde parlamenter veya başkanlık rejiminde yasadan çok yasa olmayan politik kararlar alır. Genel nitelikte kararlar diye tasnife konulan birkaç tane gündeme gelir ama duyulmaz bile çünkü meclisin bu işlevi saygı göremez. Halk da mebus da bunun önemsiz olduğunu bilir. Hâlbuki ileri ülkelerde meclis esasen bu tür kararla yürütmeyi denetler. Başkanlık rejimlerinde siyasi kararlar çok daha önemlidir. Yasanın olmadığı yerde yürütme olmaz ilkesi bunlarda ortaya çıkar. Yani meclis yetki vermezse yürütme durur ve sade var olan işleri yapar. Bizde ise hükümet durursa meclis iş yapamaz kuralmış gibi yapılır.
Görevli ve yetkili bir meclis olsun ve halk iradesi egemen olsun diye didinirken bu anlayış yüzünden çok tepki çektik ve saldırılara uğradık.
Buna rağmen diyorum ki madem içtüzük anayasaya da uygun şekilde meclise yasa tasarı veya önerilerinden başka komitelerde olan veya komitelere havale edilen diğer karar taslaklarını görüşüp kararlaştırabilirdi. Komitelere havale edilecek diğer kararlar da varsa ve yasa tasarı veya önerisi değilse önerisi yapılırsa komite toplanıp bunları görüşebilir ve kararlaştırabilirdi.
Başkanlık divanı oluşturulmuştu ve çalışmaya başlamıştı. Sevk edilen yapancı askerlerin Türkiye’de bulunmasına izin veren kararın süresi bitmişti. Süreyi uzatma önerisi meclise gelmişti ve görüşülüp uzatıldı.
Meclis içtüzüğü meclisin çalışma günlerini takvime bağlamıştı. Meclis başkanı meclisin başında olacağına hükümetin veya AKP kucağında olmasa meclisi toplantıya çağırmaktan başka yapabileceği bir şey kalmamıştı. Açıp kapamayı olsun yapmaya çalışmalı idi. Yani gündemi boş deyip kapamaya ve bir sonraki toplantıyı da seçimlerden sonra diyerek erteleyebilirdi ama mecliste çoğunluk AKP’li değildi.
Meclis başkanı meclisin toplanması için çağrı niye yapmıyor diye homurdananlar olmadı değil ama çağırmamasını da sorun etmediler.
İçtüzük yani yasa çiğnendi. Belki İçtüzük hükümet yok diye toplamayı engelledi diye itiraz ederse başkanı anayasaya aykırılığı da açık olan böyle bir iddiayı iptal için anayasaya başvurmaya kalkan olmalı idi, olmadı.
Daha da ilginci başkanın yardımcıları var yani başkan toplamazsa onlar toplar veya en yaşlı üye de ne başkan var ne yardımcı ben çağırıyorum, İçtüzük’e göre toplanma zorunluluğu var diye ilan eder ve meclise çağırırdı. Yapmadı. Mecliste AKP dışında mebusların sayısı çoğunluğu oluşturduğu için diğer kararlardan olan dokunulmazlıkların kaldırılmasını gündeme alıp görüştürme şansını kullanmadılar.
Denebilir ki MHP buna katılmayabilirdi. O zaman da MHP barajı aşamayabilirdi.
Denebilir ki meclis yönetimi buna engel olurdu. O zaman da anayasa mahkemesine başvuru ve ara emri konusu gündeme gelirdi.
Meclis başkanı hükümet çekildi diye meclisin kapısını kilitleyebilirse Türkiye hapı yuttu. Amerika Türkiye’deki askerlerinin kalış süresini uzatmayacak isteyecek ama meclisin toplanması meclis başkanının keyfine kalacak ha! Türkiyelinin kültürü bunu kabul eder mi? Asla.
Amma dokunulmazlıkları kaldıracak bir girişim için bu “bakanlar kurulunun emrinde meclis durumunu” reddedecek birileri çok az olurdu. Öyle de oldu.
Meclis çoğunluğu üç ay meclisten uzak tutulabildi.
Kimse Türkiye’de gerçek bir hukuk devletine layık demokratik parlamento olduğunu söyleyemez.
Avrupa Konseyi üyesi bir ülke izleme sürecini geçirip de demokratik parlamento sahibidir diye onaylanmışsa böyle bir durum görülemez. Onaylanmamış olan ve daha AK’ne layık olmaya çalışan ülkelerden olan ülke yok mu? Var. Onlardan olmayan Türkiye’de akla bile gelmez ama muhalefet mebuslarının da meclisi toplama yetkisi ve öneri yapma yetkisi olduğu için meclisin üçte biri ile bile toplantıya çağırma yetkisi vardır.
Seçim olmuş ama başka kimseye hükümet kurma şansı bile verilmeden zorla seçime zorlanmış diye meclis 7 Haziran’dan 1 Kasım’a beş ay engellendi. Hem de ciddi bir hukuki başvuru da yapılmadan.
Halkımız, halk iradesi, seçilmiş insanlar, seçimle gelen iktidar ve saire hukukun üstünlüğü, sivil idareye geçiş ve saire salla gitsin. Binanın önüne de egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur diye veya hâkimiyet Bila kayı şart milletindir diye slogan yaz ne anlamı var ki! Birileri ben seni beş ay engelliyorum. Şimdilik hem de… Olmazsa bir seçim daha beklersin, Allah Kerim!
En acısı tepkilere bakarsak gene de yapılabileceğine inanmak gerek. Gene yapılmayacağına inanacak bir emare yok.