Meclis bütçe görüşmelerini sürdürürken hiçbir vekilin yıllık programdaki hedeflerin ne kadar tutturulduğunu konuşmaması ve geçen yıl onayladığı bütçenin yılsonunda oy verdiklerine ne kadar benzediğini sorgulamaması ders verici idi. Meclisler dünyada bütçeleri krallara yani yürütmeye bırakmamak için doğduğundan meclisin yetkisine sahip çıkmasının işareti olarak görülür ve demokrasinin tecellisinin kanıtı sayılır. Buna rağmen vekillerin meclisin iradesine saygıyı sağlamak için çaba harcamaması kabul edilmemesi gereken bir şeydir.
Vekiller meclisin iradesine saygı duysalardı bütçede kalemler arasında oynama yapma yetkisi verdikleri için aslında hükümetin harcama yetkisi aldıkları ödenekleri meclisin onaylamadığı kalemlere aktararak bütçenin anlamını yok ettiklerini görürler ve halka da gösterirlerdi. Önce harcama yapıp sonra meclisten onay almaları da bu anlamsızlaştırmaları artırdıklarını da görürdük.
Seçmen halkın vekili diye seçtiklerinin aslında partilerinin vekilleri olduğunu bilir ama buna çare aramaz. Vekillere “sen benim vekilimsin, seni partin aracılığı ile seçtim, ne yapıyorsun” diye sormaz ve ders vermez. Onun için işler meclis dışında parti kurulları arasında kliklerin pazarlıklarıyla yürütüldüğünü görür ama bunu önlemeye çalışmaz. Çalışsa idi partizanlığı önlemede de bir adım ileri gidilirdi. Partizanlığı yürütmek için bütçe kaynaklarının kullanılması ancak ödeneklerin mecliste onaylanan ve yıllık programlara bağlı ve TC ile yaptıkları protokollere göre yapılmasıyla kısıtlanabilirdi.
TC yardım ve kredileri yardım heyeti tarafından yakından denetlenmeye başladığı için istismarı ancak elçiliğin onayı ile yapılmaktadır.
Vekillerin yıllık program veya protokolün uyarınca kararlaştırdığı ve meclise sunulan bütçe gerekçesiyle sunulmuştur. Vekiller gerekçede geçen yılın meclisin onadığı bütçenin kendi onadığı bütçeye ne kadar uyduğunu sorgulamadı ama gazetelerde protokolde bulunan kamu reformunu gerçekleştirme projeleri için yardımların alınamamasının sorgulamasını yapabilirlerdi. Halk da reform iddialarının yalan olduğunu halka duyururlardı.
Tek olumlu işaret bazı vekillerin bunu iktidar vekili olmakla birlikte eleştirmeleri oldu. Partilerinin kurşundan askerleri olmadıklarını ve gerçekten halkın vekili olmaya yöneldiklerini gösterdiler. Ancak bu yetmez. Kat edecekleri daha çok yol var. Kalkınma planına ve yıllık programlara dayalı bütçe hazırlanmasını ve protokollerden vaz geçilmesi veya sadık kalınmasının sağlanması için mücadele etmeleri gerekir.
Birikim Özgürün bütçede bir kalemde olmayan paranın kullanılmasına izin vermeyeceğim haykırışı dikkat çekicidir. Çok az bir tepkidir ama bir ilk oluşturur. TC yetkililerine yağ çekerek para koparanlar onların arzularına da baş üstüne demek durumunda kalırlar. Hükümet de protokol yapılırken ve onanırken görür ki TC yetkililerinin önerileri kendi bakan ve dairelerinin destekledikleri şeyler olarak önlerine gelir. Partiler ise halka başka şeylerin sözlerini vermiş bulunurlar.
Su konusu bunun acı göstergesidir ve kriz yaratmıştır. Şu anda yüzlerce mülk TC işgaline maruzdur ve Türkiye bu mülklerin sahibi olduğunu iddia eder ama anayasaya göre temel hak sayılan mülkiyet hakkı ihlal edilmiştir.
Aramızda Birikim’in haklarımızın savunduğunu duyan var mı? Kavga belediyelerin hakları diye yapılmaktadır. Belediyenin hakkı değil halka vereceği hizmet söz konusudur ve belediyelerin kazancı değil hizmet vermesi ve hakkımızı elimizden alamazlar diye bağıran başkanların ifadeleri kazanç düşündüklerinin kanıtıdır. Hiç tartmadıkları ama sağlıklılık denetimi yapmış gibi kilo bağına para toplarlar ya onun gibi kâr peşinde koşarlar gibidirler. Birikim buna da ses etmez.
Bütçe görüşmeleri mecliste yapılmaya başlandığı zamandan beridir konunun sadece kalemlerde olan para yeterli olur mu diye sınırlı konuşulmaz. Çünkü bütçe hükümetin siyasi görüşlerinin ve siyasetlerinin incelenmesi ve görüşülmesi yapılır. Onun için muhalif partiler politikalara katılmadıklarından ret oyu kullanırlar. Bakmayın siz bazı bütçelerin oy birliği ile geçirilmesine… Partiler meclisin politikasına, mahkemelerin tutumuna ve sivil savunmanın politikasına veya askerin savunma politikalarına katıldıkları için evet demezler onlardan çekindikleri veya onlarla ilgileri olmadığından evet derler.
Şimdi de oy birliği ile bütçenin bazı kalemlerini geçirince o kalemlerle ilgili sorumluluğu paylamış oldular. Gecikmiş adaletin sorumluluğunu muhalifler aldılar mı? Tam tersine gene nakaratı tekrarlar ve gecikmiş adalet adalet değildir derler.
Bütçe yapmak ve eleştirmek çok kapsamlı düşünmeyi gerektirir. Hiç değilse geçmiş dönemlerde kazanılan bazı dikkate değer konuları keyfi bir şekilde silip atmamalı idiler. Yazıklar olsun.
Bütçe dolayısıyla İçişleri bakanlığının hazırladığı bir rapor basına verilmiş oldu ve duyduk. Neden tek İşçişleri bakanlığı bunu yaptı? Vekillerin dikkati geremez mi idi? Hani tüm daireler aylık veya iki aylık gelişme raporları yapacak ve hükümete verecekti, niye onları tamamlatıp tüm bakanlılar rapor sunmadılar? Sormalı idiler. Eskiden tüm daireler meclis komitesine bütçe vesilesiyle raporlarla gelirlerdi. Bu gelenek neden sıfırlandı ve nasıl sineye çekildi? Dikkat etmelidirler.
Vergi adaleti meclisin konusu idi. Her bütçede eleştirilirdi. Şimdi en feci durumdadır ama ilgilenen kalmadı. Üstelik vergi artırma artık başarı olacak diye görülür ve ne kadar artırdı ise hükümet öğünür. Yazıklar olsun meclise!