yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKıbrıs’tan Irak’a yeniden tekrarlanan gerçeklerle karşılaşırken – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kıbrıs’tan Irak’a yeniden tekrarlanan gerçeklerle karşılaşırken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yeniden tekrar tekrar, bile bile düşülen yanılgılarla savruluyoruz. Normalleşen ama resmen yalan olan politik tutsaklık altında, yaşamanın sonuçlarını üretiliyor. Oysa sadece Kıbrıslı yaşam gerçeği ile bize nedenli yalanları kolayca doğru diye kabullendirdikleri, örneklerle bolca doluyuz. Dış müdahale gerçeklerimiz, yazılı belgelerin tam aksini savunma “doğruluğumuz” ikilemleri hep yaşanarak birikimleşen kendi resmi tarihimizi yazdık. Hat da: çıkar uğruna bir olguyu ötekiyle uymama farkını dahi düşünememe noktasına çoktan geldik. İş böyle olunca da; nice kolay kandırılmaya aday halden de kurtulunamaz durumdayız. Bakın Türkiyenin son ırak askeri müdahalesi ile bazı Kıbrıs açıklamalarına! Ruslar adada üst istedikleri duyulunca, Türkiye hemen “Kıbrısda anlaşmalar dışında başka asker olamaz” savunusunu patlattı! Oysa kör sağır sultanın dahi bildiği bu konu çoktan sıfırlandı. Örnek mi: İngiliz üstlerini senelerdir direk açık Ortadoğu için ABD uçaklarının kulandığı biliniyor! Hat da; ayrı radar üstlerinin de olduğu da imkar edilemezdir. Ama Türkiye yetkilisi “Kıbrısda anlaşmalar dışında başka askeri veya üst bulunamaz” diyebilmektedir! Oysa ayni anda Fransız uçaklarının da adayı kulanma hamlesi de sırıtıyordu! Fakat nedense sulanmış ve artık bataklık hale gelen gerçekleri, yeniden ısıtma hamleleri siyasal koşul buldukça tekrarlanacak gibidir…

Yine tüm Kıbrıslılar eyer anlaşma belgelerini okuyorsa; Kıbrısda var olan Askerlerin “tabi anlaşmayla olanlar” adanın bütünlüğünü sağlayacak ve miktarı da bellidir. Bu anlaşmalara göre de yukardaki çağırıyı veya anımsatmayı yapan Türkiye; hem anlaşmalar gereği adada çok fazla asker bulundururken, adanın Cumhuriyet garantörü değil de; resmen tam aksi cumhurieytin yok olmasına yönelik olduğu da malumdur!

Kıbrıslı bunları yaşayarak ve bunların üstünden şekilenen yapılanmada bocalarken, nedense olanları görmezden gelip, kendi resmi çıkarında tutunurken; lsama makinesine debelenmektedir. Bunlar eyer doğrularla birikseydi; önemli birikimle konulara sahip olan yetenekler oluşacaktı!****

Kıbrısdan örneklerle konuya girdim. Nedeni; şimdi başlayacağım ırak konusunu eyer doğruları yerinde kavrasaydı, en iyi Kıbrıslıların yorumlaması gerektiği acı sonuca da gelecektim. Ama tam tersi oldu! Son Ortadoğu ve giderek Suriye ırak siyasal hamlelerle şu Kapitalist ezber tekrar tekrar bozuldu! “Ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı* Ülkelerin içişlerine karışmama” ilkeleri yerlebir olduğunu yeniden yaşadık. Öyle yaşadık ki; sadece işine geldiğinde “egemenlik hakları” denilip kriz germe silahı olarak kulanma şansı kaldı. Tıpkı Türkiyenin düşürtüğü Rus uçağı, Suriye içişlerine yaptığı müdahale ve şimdi de direk göstere göstere ıraka asker gönderme olaylarında yeniden tekrarlandığı gibi….

Türkiye ıraka asker gönderip resmen ırak hükümeti ile yeni krizi alevlendirirken; bazı direk resmi havuz medya kalemşöleri şu ifadelerle konuyu Tamamlıyordu: “Selçukluyuz, Osmanlıyız” denip ırak politikası ile geçmiş fetihciliği yeniden alevlendiriyorlardı. En tehlikeli gerçek ise faşizmin kitleselşme boyutunda geldi: Anımsayın; Türkiye Kürtlere karşı giriştiği askeri probaganda ile oy artışına tırmandı* Ankara katliyamında gerçekler sırıtırken, kamuoyu araştırmasında en büyük ihtimalin PKK denilmesi de ikinci ayak oldu* Sonra seçimde bunlar oya dönüştü! Şimdi düşürülen Rus uçağı ile düşük görülen Erdoğanın başkanlık desteği Y.80 derecesine doğru yöneldiği anlaşılıyor. Saldırgan, fetihci ve baskılanmanın ırkçı ve mezhepci motiflerle epey kitle desteği bulma gerçeği sırıtıyor. Tabi ki muhalefet partielrinin gıkı çıkmaz, meclis yerine muhtarlar zirvesinde hamaset le tehdit piskolojisi büyütülme dönüşümde de oluşmaktadır.

Konuyu daha iyi anlamanız için; bu köşede de zamanında yazılan bazı uyarılarla ırak müdahalesini anlatmaya çalışayım; ırakta genelikle Batı Emperyalistlerin üçlü federal yapı ile Sunilere de bir federal yapı düşündükleri zaten bu politik dönemde hep dilendirildi! IŞİD olayına da göz yumma biryana, resmen destekler de verildi! Musulun nasıl alındığı da malum. Fakat ilk kırılma fayı IŞİD yapısının Kürt alanlarından Şengali ele geçirmekle biraz sarsıntı yaşandı. Fakat anımsarsınız ki; başta Barzani Peşmergeleri Şengal işkalinde hiç direnmediler! Biranlamda bu hamle hem bölge güçler, hem de başta ABD için hala plan tam bozulmadıydı!

Planı bozan IŞİD oldu; ırakta Kürt merkezi Erbile yönelince, bukez çizilen çizgileri aştı. Ayrıca Suriye semalarında KObanide direnişle karşılaşması ile de yeni Kürt ekseni de bölgede direk yerini almaya başladı. Özelikle bu kırılmada hala eski Yeni Osmanlı stratejik derinlikte direnen Türkiyenin de tersdüzleşmesine neden oldu. IŞİD daha ileri gidip verilen siaysal dışında adım atınca da olaylar karıştı. Hele de IŞİD göderilen batılı cihatcıların ülkelerine dönüp tehdit olma yüzleşmesi ile IŞİD ekseni dostluktan karşıta doğru hızla kaydı. Bunu tek okuyamayan nadir ülkelerden biri de Türkiye oldu.

Son dönemde pek öne çıkarılmasa da şu tartışma hep engeller diziyordu: “kurtarılacak yeri kim kontrol edecek”? Bu Şengal ve Msul için yoğunlaştı. Şengal kurtarılmada bundandolayı gecikme yaşadı. Musul olayı ise adeta ertelenip, IŞİD kontroluna devamlılık kılan hale geldi. Bölge Suni ülkeler “Türkiye, Katar ve Sudiler” ırak hükümet birliklerinin sırf Şii oldukları gerekçesi ile girmelerine karşı durmaya başladılar! Hani şanlı kapitalistler bize “hiçbir ülkenin egemenliğine karışmamak gerekir” ezberi var ya: işte o yeniden IŞİD ve Suni eksen çerçevesinde yeniden siliniyordu!

Türkiye daha ileri gidip, bu “kurtarma hareketinde” Kürtlerin ve özelikle KDP dışındakilerin olmasına da karşıydı. Bu çelişkiler se Musulun IŞİD elinden alınmasını da ertelemesini dayatıyordu! Son hamlelerde başta ABD ırakın 3 yöreli federal yapısı için destekleri yeniden anımsatıyordu! Musul merkezli Suni ırak federal yapı istenci olması kadar, Musula kimin gireceği sorusu da yankılandı! Sudiler hemen Riyatda buna yönelik yandaşlarla görüşme düzenledi! Hemen akla birkaçyıl önce Ürdünde yapılan ve PYD, iran gibi birçok kesimin dıştalanıp, alınan kararlarla Şengal işkal hamlesi akla geldi! Negarip ki ayni zirve yeniden Sudi Arabistanda Riyat kentinde yeniden yapılıyor. Musul üzerinden Suni yapılı Snistan planı yeniden ısıtılıyor.

Bu gelişmeler Riyat cepesinde gelişirken; Türkiye birden ıraka nedeni yokken, asker sefkine başladı. Bukez ırak yönetimi tepki koydu. Tabi Türkiyenin ırakta olması ve desteklediği kesimin şaybeli durumalrı da birden fışkırdı! Yalan rakamlarla nasıl dolandırmalar yaptıkları dahi ortaya serildi! Bu fırsatı ise yine Barzani hemen kulanmaya başladı. Kaybetiği Kürdistan denetimini elde etme ile öteki kürt gurupları ikincil kılma adına, Türkiye yakınlaşmasını direk yürürlüğe koydu. Böylelikle Şam, Halep fiyasgoları sonrası, Türkiye bukez başka ülkenin içişlerine karışıp Musul fetihci ruhunu da direk savunmaya başladı.

Bu olayın en tuhaf yönü şu: Musulu IŞİD teslim edip kaçan ve valilik görevi alınan eski Musul valisinin çağırısı ile Türkiyenin asker sefketiği gerekçesi de düşündürücü olması gerekmezmiydi? Bu tutarsızlık dahi Türkiye cepesinde pek tartışılmadı! Kıbrıslıca özetleme kıyası yapacak olursak; Mağusayı teslim eden kaymakam, görevden de alınır;* Ancak: görevden alınan kaymakam Suriyeyi Kıbrısa asker sefketmesini ister ve Suriye de gönderir! Peki bu uluslar arası ilkelerin hangisine uyar! Şimdi; görevden alınacak bir TC valisi çıkıp başka ülkeyi asker göndermeye çağırırsa; Türkiyeli yetkililer neder?

Son ırak krizi, aslında Ortadoğu aşmazında bölgesel ülkelerin de nasıl hırsla pay alma hamlelelrde oldukalrının çok acıtan kanıtıdır! Kıbrıslılar eyer kendi yaşadıkları ile gerçeklerle yüzleşseydiler, bunu gayet kolay anlayacaklardı! Anlamadıkalrı şurdan belli; hala Türkiye kendi halkına karşı direk savaş politikası uygularken, en ufak karşıtı tutuklar veya infaz ederken; hala “garantör” isteme direncinde olmazlardı! Hele de garantörlerin Kıbrıs cumhuriyetini nasıl yıktıkları örnekleri de canlı canlı ortada sırıtığı ortamda! başkası denilip işe gelmediği zaman da “anlaşmalara göre” ifadesinin bolca kulanıldığı bir yanıs

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin