yazılariktibasKudret Özersay’ın önlenebilir tırmanışı! - Hasan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kudret Özersay’ın önlenebilir tırmanışı! – Hasan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

hasanyıkıcıToplumsal ve siyasal anlamda 2015’in nasıl geçtiğini sorsalar kuşkusuz bu soruya verilebilecek en basit ve sade cevap ‘hızlı’ olurdu! İş cinayetleri, trafik kazaları; ekolojik talan; GDO’lu bitkiler; toplumsal eşitsizliklerin artması, yoksullaşma süreci; başarılı ve başarısız intiharlar, Kıbrıs sorununda yaşanan hareketlilik, görüşmeler; seçimler, bakan atamaları, elektrik kesintileri, taşeronlaşma, su tartışmaları, liste uzatılabilir, her biri hız kesmeden devam etti! Her boyutuyla hızlı bir yıl oldu.

Sistem, kktc tüm çatlaklarından kendisini kusmaya devam etti. Tüm bu çürüme ayini içerisinde kendisini eski yapıdan kopardığını ve yeni bir yol açtığını iddia eden bir siyasal akım da ciddi anlamda prim kazanarak hızlı bir yükseliş sergiledi. Temiz Toplum Derneği ve Toparlanıyoruz Hareketi’nden, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden yeni parti girişimine kadar Kudret Özersay’ın kişiliğinde kemikleşen Yeni Sağ siyaset, 2016’ya girmek üzereyken ciddi anlamda hem merkez siyasette denge bozucu hem de genel anlamda siyasal alanda yeniden denge kurucu bir güç haline geldi. Eğri oturup doğru konuşmakta fayda var; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Özersay’ın kazandığı %21.25’lik oy oranı, yeni kurulacak olan bir siyasal partiye kanalize edilebilir ve o parti %20’lik bir kitleyi mobilize etmeyi başarırsa; bu tüm merkezin dağılması ve post-siyasal anlayışın hakim olacağı bir döneme geçtiğimizin de somut göstergesi olacaktır.  Artık bu konu üzerinde kibir ve reaksiyonlarla söylenmenin ötesinde, Yeni Sağ hareketi tüm boyutlarıyla anlamaya çalışmak gerekmektedir.

 

Yeni orta sınıf ve Yeni Sağ!

Herhangi bir siyasal hareketi, oluşumu veya akımı onun sınıfsal ve toplumsal konumlanışından bağımsız olarak değerlendiremeyiz. Buna Kudret Özersay’ın başını çektiği hareket de dahil! (Yazının bundan sonraki akışında hem meselenin odak noktasını doğru kurgulamak hem de bir kişiselleştirme gafletine düşmemek için temsil edilen siyasal anlam ve hareket olarak Kudret Özersay ismi yerine, hareketin ideolojik formasyonunu en iyi ifade ettiğini düşündüğüm Yeni Sağ kavramını kullanacağım. Okuyucular Yeni Sağ ile ilgili olarak gaile dergisinin 25 Nisan tarihli 315. sayısına da bakabilir.)

Yeni Sağ, var olma ve yayılma zeminin, öncelikli olarak yeni orta sınıf kesimlere dayandırıyor. Yeni orta sınıf tartışmaları ülkemizde yeni olmakla birlikte, dünya sol hareketi içerisinde 1990’lardan beri tartışılmaktadır.

Kıbrıs’ın kuzeyinde bir yandan kapitalizmin gelişimi ve 1990’larla birlikte hırçınlaşan neoliberal ekonomik ve kültürel politikaların etkisiyle birlikte; bir yandan da öznel olarak 2004 sonrası süreçte Kıbrıs’ın kuzeyindeki ekonomik ve toplumsal (statü, bürokrasi, ikinci ganimet dalgası ve sistem çarkları içerisinde kendisine yer edinen) ilişkiler seyri içerisinde göreceli olarak büyüyen yeni orta sınıf ve yeni orta sınıf kültürü oluştu.

Yeni orta sınıf ile ilgili olarak önemli bir çalışmaya imza atan Türkiyeli yazar Ali Şimşek, Yeni Orta Sınıf – Sinik Stratejiler kitabında şöyle yazmakta: “YOS (Yeni Orta Sınıf) daha çok üniversite eğitimine atfen tanımlanmaya yakın özellikler gösteriyor. Buna göre, daha çok alt-orta sınıf çocuklarından eğitim yoluyla oluşan yeni orta sınıf, ağırlıklı olarak beyaz yakalı çalışanlardır.” (syf: 6)

Bu durum ise kalifiyesiz büro-ofis çalışanlarından, idari ve yönetsel alanlarda bir statü ve mevki sahibi olanlara kadar pek çok farklı alt kategoriyi barındırıyor. Şimşek kitabında yeni orta sınıf ile diğer sınıflar arasında keskin bir ayrım olmadığını vurgulayarak, şöyle yazar “Üst ucunda fiilen yönetici sınıfın bir parçasını oluşturan üst yönetim kademelerine kayarken, alt ucunda işçi sınıfıyla birleşir.”(syf: 10)

1990’larda neoliberal dalganın hırçınlaşması ve özellikle 2004’ten sonraki gelişmelerle birlikte Kıbrıs’ın kuzeyinde yeni orta sınıf oluşmaya başladı. Sanırım yeni orta sınıfı oluşturan katmanlar için şu faktörleri sıralamak yanlış olmayacaktır:

Üst tabakalar için

  1. 2004 sonrasında tabiri caiz ise ikinci ganimet döneminde azımsanmayacak bir kesimin Rum malı toprakları üzerine yatırım yapması.
  2. Toplumsal meşruluğunu yitirmiş bir sistem olarak kktc’nin ticari-yönetsel-idari ve/veya bürokrasisi içerisinde statü elde etme akını.
  3. Akademi, medya, hizmet gibi alanlar ve sektörler içerisinde belirleyici konumlara yükselmek, toplum içinde tanınmışlık kazanmak.

Orta ve alt tabakalar için

  1. Avrupa’da, Türkiye’de veya yurtiçinde üniversite ve yüksek lisans-doktora tahsilini tamamlayan yarı-aydınlar.
  2. Ofis, büro, banka gibi masa başı işlerde çalışan, avukatlık, gazetecilik, akademisyenlik yapan beyaz yakalılar.
  3. Marketlerde, restoran zincirlerinde, dershanelerde, özel eğitim ve sağlık kuruluşlarında çalışan güvencesizler.
  4. Bu alt kategorilere Göç Yasası’nın ardından çalışma hayatına başlayan kamu emekçilerini de katmak yanlış olmayacaktır.

Yukarıdaki kategorizasyon kaba taslak olmakla birlikte bir yandan küresel bir eğilimin sonucu olarak şekillenirken diğer yandan da Kıbrıs’ın kuzeyi öznelinde gelişmektedir.

Bu başlık ve alt katmanlar tartışmaya açık olmakla beraber ve yeni orta sınıf tartışmalarıyla ilgili kesin yargılar değildir. Sadece bir ek olarak şunu diyebiliriz ki, yeni orta sınıf sadece göreceli olarak büyüyüp genişlemekte olan bir sınıf değildir; dönemsel olarak büyüme gösterdiği gibi mutlak süreçle de geniş orta sınıf kesimlerin proleterleşmesi ve bu kesimlerin yeni işçi sınıfının bir parçası haline gelmesi ile daralmaktadır da. Bu mesele yeni orta sınıf tartışmaları içinde kritik bir öneme sahip olmakla birlikte şimdilik zihinlerimizin bir köşesinde dursun.

Fakat hızlı bir şekilde yükselmekte olan Yeni Sağ siyasetin üzerinde etki ettiği, dayanak noktası olarak şekillendiği toplumsal sınıf ana hatları ile bahsettiğimiz yeni orta sınıftır.

Kısacası Yeni Sağ, siyasal söylemini aynı zamanda kültürel bir tavır ve karakter de taşıyan Yeni Orta Sınıf’a hitap ederek şekillendiriyor.

 

Hegemonyanın tesisi, Popülizm ve Yeni Sağ

Daha önce Yeni Sağ siyasetin bir çeşit yeni-muhafazakarlık ve liberalizm ile harmanlanmış eklektik bir ideolojik konumlanma olduğundan bahsetmiştik. Bunun da kitlelerin rızasını alarak, hegemonik bir söylem çeperinde şekillendiğini yazmıştık. (Bakınız: Yeni Sağ yada post-denktaşizm, gaile sayı 315)  Bu eklektizme ek olarak sadece yöntemsel olarak değil aynı zamanda ideolojik olarak da faydalanılan popülizmi de ekleyebiliriz. Burada popülizm kavramını CTP’nin yaptığı gibi ‘kötücül’ bir siyasal damgalama olarak değil, Yeni Sağ hareketin karakterinin önemli bir parçası haline dönüşen siyasal bir niteleme olarak kullanıyorum.

Siyaset tarihi boyunca popülizm pek çok farklı varyanta büründü. Bunları en temel olarak sol popülizm ve sağ popülizm olarak adlandırabiliriz. Özellikle Latin Amerika toplumsal mücadelelerinde sol popülizmin bugün dahi etkisi hala süren önemli bir rolü vardır. Avrupa’ya baktığımızda ise sağın aşırı uçlarına kadar varan sağ popülist hareketlerden bahsedilebilir. İtalya’daki dört yıldız hareketinden Fransa’daki Ulusal Cephe yükselişine kadar yeni sağ akımlardan faşist güçlere kadar popülizm siyasal arenada hegemonik söylemi kurmaya dair önemli bir siyaset yapma zemini olarak varlığını sürdürmektedir.

Kıbrıs’ın kuzeyinde Yeni Sağ hareketin yükselişi ve kurduğu pratik hegemonik söylem ilişkisi de bire bir muhalif ve ağırlıklı olarak sağ bir popülizm ile ilintilidir.

İletişim Yayınları tarafından yayınlanan Modern Toplumsal Düşünce Sözlüğü’nde popülizmlerin ortak ve odak noktaları şöyle özetlenir:

  1. Özerk bir sınıf örgütlenmesi bulunmayan ya da çok az olan, toplumsal olarak seferber olmuş bir kitlenin varlığı;
  2. Büyük ölçüde üst ya da orta sınıftan gelen bir liderlik;
  3. Liderler ile takipçileri arasında karizmatik nitelikte bir bağ.

Yeni Sağ hareket de hegemonik söylemini bu ana hatlar üzerinden şekillendirmektedir.

Kıbrıs’ın kuzeyindeki Yeni Sağ hareket için bu maddeler zemininde kolayca şunlar söylenebilir: ilki için Toparlanıyoruz (sınıfsız imtiyazsız ve temiz bir toplum söylemi üzerine kurulan ‘sivil toplum’ hareketi), ikincisi için Kudret Özersay, ve üçüncü madde için de –herkesi kucaklama siyaseti ile iç içe geçen- Kudret Özersay’ın karizması, egosu ve şahsında toplanan ilgi, alaka ve söylem!

Popülist, özellikle de sağ popülist hareketlerin muhalefetteyken görece liberal ve liberter bir söylemden, iktidardayken muhafazakar ve otoriter bir siyasal erk ikamesine kadar yayılabileceği, tarihteki örnekleriyle tescillidir.

Bunun dışında popülist hareketlerin bir diğer özelliği de belli bir konjonktürde hızlı bir şekilde yükselmeleridir. Ekonomik, siyasal ve toplumsal kriz dönemleri, sistemin meşruluğunun parçalandığı dönemler, merkez siyasetin sözünü ve eylemini tükettiği, alt-üst oluş dönemleri veya ciddi bir toplumsal kültürel erozyonun söz konusu olduğu dönemler gibi.

Bu bağlamda doğanın boşluk tanımadığını da hatırlarsak, radikal sol hareketlerin büyüyemediği ve toplumsal anlamda inandırıcılık sağlayamadığı anlarda, merkez dışı hareketlerin ve sağın popülist karakterlerinden aşırı karakterlerine kadar farklı siyasal hareketler için var olma ve büyüme olasılığı da söz konusu olacaktır. Bugün Yunanistan’da ve Polonya’da sol ve radikal sol anlamda bir yükseliş yaşanırken, yine Yunanistan, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde de merkez dışı sağ hareketlerde bir yükseliş gözlemlenmektedir.

Kıbrıs’ın kuzeyindeki Yeni Sağ yükselişin bir bacağını da küresel anlamda merkezde yaşanan kırılma eğilimiyle de ilişkilendirmek yanlış olmayacaktır.

 

Kıbrıs’ın kuzeyinde Yeni Sağ hareketin varoluş zemini

Yeni Sağ’ın ülkemizde hayat bulmasının küresel olduğu kadar yerel de bir dizi somut nedeni vardır. Bu hızlı yükselişin dayanak noktaları olarak kabaca şunları sayabiliriz:

  • Merkez sol ve sağ partilerin politik ve ideolojik iflası. Burada merkez sağın parçalanması ve merkez sol CTP’nin sol değerler adına elde ettiği iktidar ve koalisyon dönemlerinde iktidarı dönüştüremeyip iktidar tarafından dönüştürülmesi ana etkenlerdir! CTP’nin muhalefet ettiği unsurları yok etmeyip, bizzat muhalefet ettiği şeye dönüşmesi; bunun oluşturduğu siyasal boşluk.
  • kktc’de yaratılan yapının her anlamıyla S.O.S. vermesi, çürümesi. Şehirlerdeki yollardan, bürokrasisinin hantallığına; neoliberal politikalar doğrultusunda kamu hizmetlerindeki kalitesizlikten özel sektördeki insanlık dışı sömürü koşullarına; siyasilerin aymazlığından, partilerin siyasetsizliğine kadar her yönüyle çatlaklar barındıran ve son kullanma tarihi çoktan geçmiş olan sistem.
  • Toplumun genelindeki güvensizlik eğilimi ve siyasi partilerin meşruluk krizi.
  • İnandırıcı bir alternatife ve çıkış yoluna duyulan toplumsal ihtiyaç. Solun bu noktadaki başarısızlığı. Solun, toplumun sisteme olan tepkisini ve öfkesini solun örgütlemedeki eksikliği.
  • Neoliberal politikaların uygulanabilmesi için ihtiyaç duyulan yeni siyasal ve kültürel bağlam ve bunu kurma misyonunu yüklenecek bir özneye duyulan ihtiyaç.

Yeni Sağ’ın hayat bulması ve yükselmesi için, bu akımın hayat bulacağı ve yükseleceği koşullara ihtiyaç vardır. Yukarıda sıralananlar da bu ihtiyacı karşılamaya yeter de artar bile. Kabaca sıralanan beş madde üzerine sayfalar boyunca yazılabilir. Fakat bunlar büyük bir krizin, siyasetin ve sistemin meşruluk krizini oluşturan parçalardır. Ve her biri de birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

 

Yeni Sağ çıkış yolu olabilir mi?

Bu çok boyutlu meşruluk krizi Yeni Sağ için inanılmaz uygun bir zemin sağlamaktadır. Siyasette hiç yıpranmamış ve en basit anlamda eskimemiş olmasının sağladığı avantajla Yeni Sağ hareketin her söylemi, her eleştirisi ve her adımı toplumun var olandan umudunu kesmiş ve var olanın da alternatif olamadığı, bir başka sahteliğin ifadesi olduğu koşullarda azımsanmayacak bir kesimi cezbetmektedir.

Soldan devşirme kavramlarla, süslü bir liberalizm söylemi sosuyla sahte bir sistem eleştirisine dayanarak yükselen Yeni Sağ, neoliberalizmin en tehlikeli siyasal motifi haline gelmiş durumdadır.

Burada odaklanılması gereken nokta Yeni Sağ’ın yeni bir şey söylemediğidir. Hatta hiçbir şey söylememesidir. İsterseniz siyasetsiz siyaset deyin, isterseniz ideolojisiz ideoloji… Fark etmez!

Yeni Sağ siyasetin sorunların özüne dokunmadan, elle tutulur çözüm önerileri ve somut politikalar üretmeden, radikal gibi gözüken ama içi boş, saydam ve akışkan çıkışlardan başka hiçbir bütünsel proje sunmadığı net bir şekilde ortadadır.

Geleneksel siyasetin sözünün tükenmişliği üzerine kendi sözünü kuran, tüm siyasal söylemlerin yapıbozumu üzerinden geleneksel olandan kendisini ayrıştırıp yeni bir anlam taşıyormuş gibi kendisini topluma sunan Yeni Sağ ideoloji, aslında 1980’lerden beridir hakimiyetini sürdüren neoliberalizmin bugün ulaştığı siyasal, kültürel ve ideolojik uğrağı nitelemektedir. Dolayısıyla Yeni Sağ’a ve onun temsilcilerine alışılageldik yöntemlerle eleştirilerde bulunmak veya muhalefet etmek en basit anlamda abesle iştigaldir. Bunun bugünün koşullarında pozitif anlamda toplumsal bir karşılığı olmadığı gibi, Yeni Sağ’ı da etkileyecek koşulu yoktur. Artık önemli olan Yeni Sağ’ı besleyecek karşıtlıklar oluşturmak değil, esas olana, yani neoliberalizme dair bir karşıtlık kurmaktır. Yeni Sağ’ın panzehiri ne Yeni Sol’dur ne de merkez sol! Toplumsal muhalefetin çıkış noktası amansız bir anti-kapitalist radikal sol alternatif olmalıdır.

Yen Sağ ne gittikçe proleterleşen yeni orta sınıflar için ne de Kıbrıs Türk halkının genel çıkarları için bir çıkış yoludur.

Açık konuşmakta her zaman fayda vardır. Yeni Sağ Türkiye için bir çıkış yoludur! Ankara geleneksel partilerle artık bu işin yürüyemeyeceğinin farkında. Yeni Türkiye’nin yeni neoliberal Kıbrıs’ı yeni aktörler ve yeni öznelerle şekillenecektir.

Başka kimler için peki? Pek tabii yeni Kıbrıs’ın ekonomik ve finansal katalizörü, İMF, Avrupa Bankaları ve Dünya Bankası için! Ortadoğu’yu yeni baştan şekillendirenler için. Açık bir gerçek ki, gerek ABD gerekse de Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde neoliberal post-modern bir prense ihtiyacı vardır.

 

Ne yapmalı?

Yeni Sağ’ın bu gidişle önümüzdeki dönemde daha da yükseleceği ve tüm siyasal dengeleri altüst edeceği aşikar. Merkez partilerdeki panik havası boşuna değil.

Yukarıda Yeni Sağ ile doğrudan bir karşıtlık ilişkisi kurarak mücadele edilemeyeceğini belirtmiştim.

Toplumun genelindeki radikalleşme eğilimini görmek lazım. Söz konusu radikalleşmenin siyasal bir ifadesi süreklilik arz etmeye bilir. Bunun süreklilik arz etmesi, sol ve sosyalist – radikal sol unsurların işbirliklerinin süreklilik arz etmesine bağlıdır.

Öte yandan Yeni Sağ siyasete kendisini var etmekle kalmayıp hızlı bir şekilde yükselmesini de sağlayacak politik zeminini hediye eden merkez sol partilerin tarihsel bir özeleştiri sürecinden geçmesi artık bir zaruriyettir. Yeni Sağ’ın bugün neredeyse tüm muhalefet zeminini merkez solun yıllardır eleştirip de dönüştürmediği olgular oluşturmaktadır.

Bugüne kadarki tüm başarısız siyasetlerin enkazı üzerinden yükselen yeni bir hareketle onunla kavga ederek baş edemezsiniz. Herkesin kendi önüne bakması ve insanların, toplumun gündelik hayatına etki edebilecek sınıfsal ve sosyalist politikalar üreterek, radikal bir sol alternatif inşa sürecini başlatmak gerekmektedir. Bu da ancak aşağıdan, birleşik sol bir muhalefetin zeminini ilmik ilmik dokuyarak gerçekleşebilecek.

İtalya’da Beş Yıldız Hareketi’nin lideri Beppe Grillo. Kudret Özersay gibi Grillo da kendisini ne sağda ne de solda ifade ediyor, merkez partilerden kendisini ayrıştırıyor ve ‘herkesi kucaklıyor’. İnterneti ve sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanarak propaganda yapıyor. Beş Yıldız Hareketi İtalya’daki 2013 genel seçimlerinde %25.5 oy alarak üçüncü parti çıkmıştı.

Kamuoyu algısında iyi, zeki ve pozitif insan, Yeni Sağ hareketin lideri Kudret Özersay. Tüm hareketin söylemi, ideolojik ve politik şeması, kaderi, hegemonyası ve geleceği Kudret Özersay’ın karizması, egosu ve şahsında toplanıyor! Temsil ettiği Yeni Sağ’ın başlıca özellikleri arasında şunları sayabiliriz: hegemonik söylem; sol-sağ ayrımından kendisini söylemsel olarak soyutlaması, ‘herkesi kucaklama’ siyaseti üzerinden toplumu imtiyazsız – sınıfsız ve katıksız bir bütün olarak kurgulaması; ‘eski’ olarak tanımladığı siyasi geleneklerden bir kopuşu temsil ettiği iddiasıyla ‘yeni’ olana vurgu yapması; ezen – ezilen değil eski ve yeni karşıtlığı üzerinden argüman geliştirmesi; iktidarı kazanma gayesi gütmesi fakat iktidarı dönüştürme kaygısı taşımaması; ‘öteki’ye yaklaşımını ve ötekinin mağduriyetini sistem ile değil eski olan ile ilişkilendirmesi; ekoloji, insan hakları, LGBT hareketi, kadın-erkek ilişkileri gibi meselelere geleneksel sağın aksine duyarlı yaklaşması. Eski olarak nitelediği sistemin ve partilerinin eleştirisini niteliksiz bir yüzeysellik düzleminde kurması, eleştiriyi radikal anlamda değil, halkın gönlünü fethetmeye yönelik bir kötüleme olarak kurgulaması.

—————————————————————–

KAYNAKÇA

Şimşek, Ali, Yeni Orta Sınıf- ‘Sinik Stratejiler’, İstanbul: Agora, 2014.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
351AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin