Bakanlar kurulu toplandı ve Ercan havaalanı konusunda denetim için komite kurulmasını kararlaştırdı. Böylece nur topu gibi bir komitemiz daha oldu. Başbakan dâhil dört müsteşardan oluşan komite bundan sonra denetim yapacakmış.
Kararda toplantı başına ne kadar ücret alacaklarını açıklamadı. Ürerinde antlaştıkları iki şirketten oluşan antlaşmalı ortakların ücretini ödeme konusunda ise ödemeyi onlara T&T şirketinin yapacağını duyurdu.
Bakanlar kurulu kararını açıklayan başbakanın baka baka ne gördüğünü anlayamadık çünkü üç şirket başvurdu ama birisinin yeterli bulunmayıp diğerine verildiğini söyledi. Üçten bir çıkınca geriye iki kalır ama başbakan bir kaldı dedi. Tam haberdeki açıklama “ …Türkiye’deki 3 firmadan teklif aldığını bilgilerine getirdiğini kaydeden Kalyoncu, bu firmaların birinin teklif vermediğini, Bakanlığın da daha düşük teklif veren firmayı tercih ettiğini anlattı.”.
Görüleceği gibi düşük teklif veren firmayı derken tekil isim kullandı.
Başbakan hesapta hata yaptı ama biz iki firmanın oluşturduğu ve ortaklarının aralarında anlaşamadıkları için ayrıldıklarını açıkladığı T&T firmasının kastedildiğini anladık.
Bir devletin bu kadar büyük önemli işini biz T&T ile bağladık onu muhatap biliriz ve kabul ederiz diye işin içinden sıyrılacağı ne olduğu belirsiz bir oluşuma ihale ettiğini öğrenmek nasıl bir duygu anlamak zor. İlgili bakan ben onu biliri demekle geçiştirilecek bir durum söz konusu değil. Bu ülkenin benzer ihmaller ve ciddiyetsizlikler sonucu tek havaalanına mahkûm edildiğini unutmayalım. Kalan da bir mahkeme kararıyla kapanırsa büyük felâket, kapanmaz ama inşaat durdurulursa küçük felâket olur.
Hükümet ben onu bilirim demekle sıyrıldığını sanırsa biz nasıl sıyrılacağız. Meyhane kavgasında kafası gözü yarıldığı halde “bir de ötekinin haline bakın” diye tafra atan kabadayı haline düşmeyecek miyiz?
Nedir T&T? Bize onu anlatabilen yok. Bizim hukukumuza göre işbirliği sözleşmesi sayılır ama onunla yapılan ihale işleminden kimin ne kadar sorumlu tutulabileceği belirsizdir. Bizim yargının da genel olarak yönetimin de böyle işlerde deneyimsiz olduğunu bilmeyen yok. Ben onu bilirim demekle iş bitmez. Onu bilmek yeterli olsaydı neden ortaklaşmaları tercih edildi? Aralarındaki antlaşma bozulduğuna göre kim ne kadar sorumludur mahkemeleri bekleyeceğiz. O da yetmez, Ercan’ın denetimi için de bir antlaşmalı oluşuma denetim işleri ihale edildiğine göre kim ne kadar sorumlu tutulabilir sorusu çoğaldı. Birinci sorumlu T&T ben ödemem dedi. Matematikten veya dilbilgisinden sınıfta kalan hükümet ise onların tepesine dört müsteşarlık komite ekledi.
Ne yapalım oldu da bitti mi diyelim?
Dört müsteşarlık komite neyi nasıl denetleyecek? Bu kadar ihtilaflı işte işler nasıl denetlenecek? Müsteşarların başka işleri yok mu?
Uzun didişmeler içinde nereye varacağı belli olmayan bir macera içine atıldık. İlk seçimde kaçacak delik arayacak bakanlar ve onlarla beraber şutlanacak müsteşarlara kalan bir kader Ercan’ı bekliyor.
Tescil edilmeden doğmuş olmayan bir ortaklık sözleşmesine dayanarak ihale edilen Ercan, doğmadığı açıkça bilinirken başka bir oluşuma denetim için havale edildi. Doğmayan bir çocuğa ihale verebilen bir idare çocuğun işlerinin karşılığını kimden alacağını da sözleşmeyle değil şartname ile sağladığını ilan etti. Onu daha doğmadan ihtilâfa boğdu. Sözleşmelerden farklı olmasını kabul edip yeni şartlarla sözleşme yapılabildiğini bilmeyen mi var? Hükümetin iddiası tamamen havadadır.