1974 sonrası Kıbrıslıtürklere kendi rejimleri tarafından yapılan haksızlıkların haddi hesabı yok. Zavallı Kıbrıslıtürkler, Kıbrıslırum elitlerinin 1963 yılından itibaren kendilerine yapılan zulmünden kaçacağım diyerek Kuzey’e geldiler ama maalesef kendi rejimleri, ve bu rejime yön verenlerin baskı ve haksızlıkları onları 42 senede yağmurdan kaçarken doluya yakalanmaya benzettirdi. Hakkını isteyenlerin karşılaştıkları baskı ve haksızlıkların ve de yanlış uygulamaların dediğim gibi haddi hesabı yok. Bir usta bir memleket misali mallarımızın karşılığını bulacağız ve de hakları yerine getirilecek derken, yüzlerine baka baka UBP ve de kurucusunun ve de hempalarının yaptıkları haksızlıklarla, çoğu Güneyli maldar insan çatlayıp gitti aramızdan. Kalanlar da artık şimdilerde ölmekte. Yani bu gaddarlığa dayanmak kolay değildi. Bu arada varı-yoğu olmayıp da yapılan haksızlıklara dayanamıyanlar da Kıbrıs’ı terkettiler. Bugün en başta İngiltere ve daha sonra Avustralya ve Kanada hatta ABD gibi ülkelere göçedenlerin de göçetme nedenlerinin en büyük nedeni budur.
Ha, burada kurulan düzen demokratik miydi? Değildi…Değiştirilebilir miydi? Değiştirilemezdi..Neden? Çünkü arkasını Türkiye’ye, oradaki rejime vede en etkilisi oranın silahlı gücüne de dayamıştı. Anlatsan anlatılabilir miydi? Değildi… Kimse seni anlayamazdı. Bu yüzden yükselen sesler güme gidip kayboldu. Sessizleştirildi. Ha, “Sizin hakkınızı koruyacağım” diye ortaya çıkanlar da sizi terkettiler zaten. Bu konuda koskoca partiler de statükonun içine çekilerek sizi terkettiler. Halk asıl ortada terkedilmiş kaldı. Cami avlusuna terkedilen çocuktan farksız kaldı halk. Dayanamayanlar öldü veya göçetti. Dayanabilenler de şimdilere kadar gelebildiler. Arada sırada ölüverip kalp krizinden öldü denilen de hep dertleri haksızlıkları iç eden bu tip insanlar… Peki bunca seneden sonra bu sorunlar çözüldü mü? Çözülmedi. Şu anda Kıbrıs sorununda karşımıza çıkan mal, değer sorunları işte o 42 senelik, arkasına Türkiye Devleti’nin de sağlam gücünü alan rejimin ve koruyucularının mirası. Bu ülkede hukuk yok. Bu ülkede kimbilir, 1974 yılından beri olmuş ama bugün Ombudsman Olayı olarak ortaya çıkan ayzbergin üst ucu sorunlar, ne kadar oldu da o baskı ve şiddet günlerinde örtülüp gitti ve unutuldu… Baştakiler veya soruşturacak merciler de bakalım neden, o sorunların veya bozuklukların üzerine gitmediler. Eğer sesinizi yükselmişseniz , hukuk da kanunlar da ellerinde olduğu için baştakiler, o Don Kişlotları da bir şekilde bertaraf ettiler. Herkes Kutlu Adalı’nın başına neler geldiğini çok iyi biliyor, o davanın nasıl kapatıldığını da. Snt Barnabas’ta başlayan bir anormal olayın peşine düşen Kutlu Adalı’nın, öldürülerek olayın da nasıl kapatıldığını bilmeyen yok. İşte böyle bazu gücüyle ve baskıyla kapattılar birçok olayı. Örgütler teslim olunca, kişileri bertaraf etmek de çok kolay oldu. 1974 olaylarından sonra Güney’de mal bırakıp eşdeğer alamayan insanlara mallarının karşılığını vermediler. O olayı da bir şekilde kapattılar. Haksızca mallara kurulanlar ise bugün aradan geçen 42 yıl sonra, Kıbrıs sorununda karşılarına çıkan bu sorunda, tazminatları ve mal karşılıklarını nasıl kapayacaklarının hesabını yapmaya, ve de Kıbrıs sorununu da nasıl çözebilecekleri telaşına düştüler. Oysa eşdeğerleri esas hak sahiplerine verselerdi, şimdi görüşmelerde telaş edecekleri herhangi bir durum olmayacaktı. Haksızca mal alanların bugün sorunun çözülmesinden veya bu sorunu nasıl geçiştirecekleri telaşını da gözlemliyoruz. Esas mesele de burada.
Bırakın onu, hukuk da olmadı bu ülkede. Yani insanların , vatandaşların devlete karşı korunmaları gereken normlar olmadı. Hukuk da yanlış anlaşıldı ve devleti vatandaşa karşı korumak anlaşıldı her daim. Vatandaş kırdırıldı bu yaşamda. Bugün vatandaşın devlete karşı güvensizliği bundandır.Bugün tüm resmi birimlere karşı güvensizliğin temeli bundandır.
Kıbrıslırum’a karşı garanti ve güven isteyenler, öncelikle kendilerine dönüp baksınlar bakalım. Kendi rejimleri 42 sene bu ülkeye neler yaptı? Vatandaşa 42 senede yaptıklarını görmezlikten gelenler,2003 yılında hemen meclisten Güney’deki mallar satılmasın diye telaşla yasalar geçirdiler de, kendileri 42 senede niye Güney’den gelen insanlara eşdeğer haklarını vermediler onu düşünmediler. Rum’a karşı garanti isteyenler, 42 senede yarattıkları travmanın nasıl bir toplum çöküşüne vardığını, bir toplumu nasıl sonlandırıldığını göremediler. Hala daha da göremiyorlar…
Öncelikle mevcut miras, kalan ve tabularla dolu, siyasetten ekonomiye ve hatta felsefeye kadar, insan değeri bilmez sistemden tutun, insanı devletten de öne koymayan ve 42 senedir çöküş yaratan kafalar değişmeli. Yoksa bu kafalarla Kıbrıslıtürk halkı ne çözüm ne de dünyaya adapte olur.
Mevcut kafalar değişmezse, sadece bir 20 yıl daha ne yapacağımız konusunda savrularak birkaç nesil daha bertaraf olmamız sağlanır, o kadar…