YKP, Kıbrıs’ın kuzeyindeki özelleştirmeler adı altındaki peşkeş diye tanımladığı süreçleri değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Çok kısa bir süre önce Lefkoşa Belediyesi ile ilgili Sayıştay raporu yayınlandı. Bu raporda açıkça borçlanmaların ve usulsüzlüklerin önemli bir kısmının 2010 ve 2011 yılında yaşandığı görülmekteydi. YKP olarak Sayıştay Raporuna dair yaptığımız açıklamada Derviş Eroğlu ve İrsen Küçük’ün seçilmesi için Lefkoşa Belediyesinin batırıldığının tespitini yapmıştık.
21 Haziran 2010 tarihinde Türk Sivil havacılığı Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın uçuşlarını askıya aldı. KTHY kapatılmasından dönemin Başbakanı Derviş Eroğlu’nun sorumlu olduğu, cumhurbaşkanı seçilmek için buna göz yumduğu, koşullarını oluşturduğu siyasi parti yetkilileri, dönemin çeşitli yetkilileri ve köşe yazarları tarafından ortaya konmuştu.
Ercan havaalanının özelleştirme süreci 2009 yılında CTP-DP hükümeti döneminde start aldı. Derviş Eroğlu’nun başbakanlığı döneminde süreç ileri taşındı. Ondan hükümeti devralan İrsen Küçük 2012 yılında Ercan Havaalanını özel şirkete peşkeş çekti. Bugün başka bir UBP’li bakan 11 milyon 250 bin dolarlık kontrollük işini ihalesiz bir şekilde Erdoğan’ın ailesine yakınlığı ile birilerine vermeye çalıştığının tartışmalarını yaşamaktayız. Ercan Havaalanı özelleştikten sonra uçak biletleri başta olmak üzere diğer yaşanan sorunlar ortadadır… Bir özel havaalanı şirketi Ercan’ı en pahalı havaalanı ilan ettiğini yenile haberlerde okuduk…
Su temin projesi ise yine UBP hükümetleri dönemindeki 19 Temmuz 2010 tarihli TC ile yapılan “su ihtiyacının karşılanmasına ilişkin hükümetlerarası çerçeve andlaşmasına” dayanmaktadır. Bu protokol 4 Aralık 2012 tarihli TC Hükümeti ile UBP Hükümeti arasındaki ekonomik ve mali işbirliği protokolü ile ileri taşındı yani gene altında Derviş Eroğlu ve İrsen Küçük’ün olduğu UBP hükümetleri yağmur suyu dahil, yeraltı ve yerüstü su kaynakları da içinde tümünün özelleştirme için imzaları attılar ve süreci buraya getirdiler…
Bugün sorun olarak yaşadığımız birçok özelleştirme adı altında özel sektöre peşkeş çekme süreci CTP-DP, UBP ve CTP-UBP hükümetleri döneminde hazırlandı, yürürlüğe kondu, iyi bir(!) işbirlikçilik örneği gösterilerek TC hükümetlerinin dayatmalarına sırf koltukta kalınsın diye göz yumuldu.
YKP, peşkeş süreçlerinin telefon, elektrik ve deniz limanları için de yaşandığının altını çizer. İmzalar atıldı, TC ile yapılan protokollere bunlar girdi, uygun zaman geldiğinde bunlar da yürürlüğe girecek.
YKP, kamusal alanları özel sektöre peşkeş çekilmesinin tartışmasının yalnızca bir siyasal parti üzerinden yapılmasının doğru olmadığının altını çizer.
YKP, özellikle UBP liderliğinin yalnızca genel seçimleri değil, kendi kurultayındaki seçimleri bile sırf kazanmak için neleri yapıldığının unutulmaması gerektiğini belirtir… Bu nedenle UBP liderinin son dönemdeki açıklamalarını “peşkeşi biz başlattık, biz tamamlarız” diye TC yetkililerine mesaj olarak algılanması gerektiği vurgularız. Sırf koltukta kalsın diye milliyetçilik, vatan millet sloganları altında Kıbrıs’ın kuzeyindeki herşeyi satabileceğini ispatlayan UBP’ye karşı da sesimizi yükseltmemiz gerekir.
YKP, bugün muhalif gibi hareket eden DP’nin tüm bu süreçlerde aktör olduğunu da hatırlatır zaten Genel Sekreterinin açıklaması da bunu doğrular niteliktedir. Ercan Havaalanının özele peşkeş çekilmesi konusunda DP’nin ortaya koyduğu pratik de unutulmamalıdır.
YKP, mevcut sistem partileri arasında sol-sağ diye tercihler yapılarak özel şirketlere peşkeş çekilme süreçlerinin önüne geçilemeyeceğini vurgular, sokaktan iktidar için toplumsal muhalefeti örgütlenmesi için tüm kesimleri mücadeleye çağırır…