Hızlı gelişmelerle bilgisiz savrulan memleketlim – Özkan YıkıcıLafola yazmıyorum; gerçekten son günlerde iyice hızlı gelişmelere tanık oluyoruz. Daha birinin önemi ile nedeni anlaşılmadan, hemen peşinden ardı ardına başka önemli durumlar oluşmaktadır. Bunlar salt bir yerle sınırlı değil, genelden özneye varan önemli sarsıntılarla depreme dönüşen gelişmelerdir! Hat da; şimdi sıralacağım bazı gerçekler, kimbilir, yazı bitince bunun önemi kaybolacaktır! Siz makaleyi okurken de çoğu bilginin yerine banbaşka yaşamsal gelişmelrle anlamı dahi azalma gerçeği de vardır. Bunlar peşpeşe gelen sarsıntılarla yaşanırken de Kıbrısın Kuzey coğrafyalı yaşananların tanıklığını dahi anladmadan bunlar sonlanacaktır. Sarsıcı gelişmeler, bilgisizce umarsızlığın pençesinde olan kitleler ikileminde de enzor olan gerçeklerin anlaşılıp gerekeni yerinde ve zamanında yapma tutumu olmaktadır. Hele son olaylar gösterdi ki Kıbrıslı bu olaylarla ilgilinmez görünüp, ama konu buraya yansıyınca da tuhaf acayipliklerle kendine has “bilgiçlikler” de oluşmaktadır. Karşımıza hem bilmeyen ama kendini bilmiş zanetdip konuşan ve hem de banbaşka yalanlarla karşılaşma tehlikelerini de oluşturdu. Konuyu bilmemek ve bilmişlikle konuşma savurganlığı da gerçekler acısı karşısında anlatmanın da zorluğu heran gelip bizi de neyazık bulmaktadır.
Gerçekten hızlı gelişmeler yaşanıyor. Bunlar öyle birbirine bağlı giden tutumlardan da oluşmamaktadır! Bunu basit şekilde mutlaka anlamak gerekir. Genel Kapitalist ekonomik aşmazın son İMF mali gelişleme reçetesini bizati önemli devletlerin ret etmesi ile kağos üreten iktisat gerçekli savrulmalar! Girilen Ortadoğu aşmazında genişleyen şidet sarmalı! Türkiyede daha otoriteleşme ile yasaklarla baskıların katmerleşmesi! Kıbrısta hala bildik cendereden çıkamayarak, yanlışlarla uçuşarak gün sayma durumları kendi aşmazını kağoslarla üretmektedir! Bu genel gerçeklikler ekonomide durmadan kriz ve daha kemer sıkmalı paketler, siaysal alanda savaş hali ile onun çirkin kurallarının doğalaşmasını yaşamaktayız. En çirkin diplomasiyi de AB Türkiye mülteciler olayında direk tanıklaşarak yaşadık! Ama Kıbrısta hele de Kuzeyde sarayın içerisinden medya ekranına hala dokunmamalarla kendi kısır dünyası ile algılar yaratmaya devam edilmektedir.
Girişte de belirtim: Hızlı gelişmeler yaşanırken, daha olayı anlamadan ardından ötekisi eklenme zinciri oluşuyor. Hele de her gelişme ötekisi ile bağlantısız gibi olunca da konu daha bir anlaşılmaz hale sokulunuyor. Kıbrıs gibi konuları brakın anlamayı, bu çirkin gelişmelerden gelecek umut beklenti saplantısı da işin başka bir paranoyal düşünce şekli haline sokuldu! Daha üçüncü Ankara patlamasını tam anlamadan İstanbul canlı bonba saldırısı oldu! Üstelik her olayda kuşkular da ayuka çıkarken, yapılan ilk uygulama ile “yayın yasağı getirme” sonucu, olaylar tartışılmadan gelgitleşmeye devam ediyor. Üçüncü Ankara patlamasından önce ABD elçilik açıklaması hasıraltına süpürülürken, son İstanbul olayında da Alman konsolosluk ve kolejinin kapatılma uyarısı da gözden uzakalaştırılmak istenilmektedir. Bunlar olup biterken de, barış isteyen akademisyenlere hapislik, Türkiyenin önemli bazı yerlerinde operasyonlarla aylarca süren sokağa çıkma yasakları, Suriyenin kuzeyine atışlar yapılmaktadır! Bunlar üzerinden de ses çıkaranlara tutuklama, işten atmalar aldıbaşını gidiyor! Bunlara siaysal çözüm de “Türk tipi başkanlık” siyasal hedefli baskılar da artırılmaktadır!
Patlamalar ve gelinen siaysal hamleler böylesine Türkiyeyi sararken, sanki bunlar yokmuş gibi de AB merkezi Türkiyeyi güvenli ülke ilan ederek Mülteciler anlaşmasını “Kayserili ilkelerle” yaptı! Biryandan “güvenli ülke” ilan edip mülteci olayına odakalanırken, öte yandan kendi vatandaşlarına da uyarı yayınlanma iki yüzlülük de AB yüzünde iki yanaklı farklılıklarla sırıtmaktadır. ABD ise bildik klasiklikte! Buna en net eleştiri bazı uluslar arası kuruluşlar tarafından şöyle yapıldı: “Af örgütü ve insani hakları izleme komisyonu, nedense Türkiyenin başta Cizre katliyamlarına nedense eleştiri dahi yapmadı* Bu en basitiyle çifte sdandartın kendisidir”! Oysa artık Suriye politikasında olanağımız ölçüsünde uyardığımız Türkiye şimdi ilgili sıfatların atlandırılmasında bulunmaktadır! Suriye politikası sonucu Türkiyenin “Pakistanlaşma veya Suriyeleşme tehlikesini” yazdım. Şimdi İstanbul ve Ankara ile Bağdat Beyrutun veya islamabatın farkı ne? Halep ile Cizre veya Gazle ile Surun yan yana koyulduğunda ayrışması isim dışında neolabilir?
Türkiye ekseninde bunlar olurken, Kuzey Suriyede federal yapı adımı atıldı. Daha Rusyanın neden bazı askeri unsurları çektiği tartışması ısınmadan Kuzey Suriyede Federal yapı ilanı geldi! Üstelik Cenevrede de B.M. toplantısı yapılıyorken! Cenevre konferansında Suriye sahasında önemli güç olan PYD veya daha genel itifakla Demokratik Suriye cepesi nedense toplantıya çağrılmadı! Bunlar Suriye coğrafyasında ısınırken de IŞİD karşı hareket merkezinden birisi de Cenevreye çağrılmayan PYD veya üst yapılı demokratik Suriye cepesinin de olma çelişkisi vardır. Sudiler se Türkiye ile macera aramaya devam ederken, iran Suriye kartını gayet diplomatik şekilde uygulamaktadır.
Ben yazıyı yazarken bu gelişmeler peşpeşe geldi. Bazılarını eldeki bilgilerle günlük Ortam gazetesinde yazdım. Ratyo Mayıs prokramında da Salı günleri deyerlendiriyorum. Fakat hep ayni sıkıntı! Buradaki kamuoyu hala gerçeklere ulaşmada çok uzak, Gerek çıkar hesabı, gerek algılarla oluşan kolaycıl bakışlar sonucu sorgulamayı çoktan unutular. Unutular ki bazı provakasyonlar da buraya istenilen şekilde yansıtılmaktadır. Kimse durupdururken neden Ülkü Ocakları başkanı adaya geldiğini, Korucular burada işi ne, Birden bonba paniklerin güncesi neden sorularını sormadı. Ama şu oldu! Çok bilmiş ekrancılarımızın birkısmı sırf Türkiyede patlama oldu diye hemen çok bilmişlikelrini savurup “PKK bilgiçliği” yapmaya başladılar. Salt resmi görüşleri sanmayın* “Taner Ulutaş gibi kendilerini muhalefet taktimcisi yapan gazeteciler dahi hemen çok bilmiş “PKK” suçlamacısı oldular. Türkiye resmi çevrelerden önce olan patlamaları gayet iyi okudular!Tabi imzalanıp adaya gelecek olan paketi de pek konuşan yok.***
Son gelişmelerle Kıbrıslılık bazı versyonlar da yazalım! Perşenbe günü Mağusada bazı hareketler oldu. DAÜ öğrencileri ile kimi insana bilgi ve tutum bakımından sordum. Ezberlenen ve medya katgısıyla oluşan algının kendisini gördüm! “Kürtler hareket ettiler* Polis geldi”! Oysa konu banbaşkaydı; Adamıza Ülkü Ocakları başkanı geldi. Ünüversite öğrencileri toplandı ve onu karşılayıp yürüdüler. Kendi sloganlarını da atılar! Slogandan dahi kim oldukalrını tanık olanlar çıkaracakken, bunu dahi başaramadılar! Çünkü kafalarında hep duyup nefretleştirdikleri PKK vardı! Buradaki bazı basın ile Türkiyedeki havuz medya da bunu adeta etiklemektedir! Önceki yazımda da yazdım: Bazı ünüversite rekabeti nedeniyle PKK olayı karşıta karşı tavır alınma adına Türkiye kesimine jurnaleyip faydalanma eylimleri de neyazık ki ortada dolaşıyor!
Bir de saraylık sahne yazalım! AB Türkiye görüşmelrinde önemli bazı aşmazlıkların odağındaki ülkelerden birisi de Kıbrıs Cumhurieyti oluyordu. Doğal olarak Türkiye başbakanı ile Kıbrıs başkanının konuda şu veya bu şekilde de temasları zorunluydu! Tabi ilişkide Kıbrıs sorunu da buna direk yansıyacaktı! Bu kaçınılmaz ve olması doğal diplomatik gerçekti! Zaten herkes bilir ki adı görüşmeler dense de özelikle bizim lider öyle kendi başına davranamaz ve Türkiyenin talepleri ile masada bulunmaktadır. Denktaş veya öteki liderlrde bu gerçekler hep tekrarlandı. Şimdi; Akıncı da sanki kendisi çok yetkiliymiş gibi hemen acayip arabesk alatürkaalı bir politik hamle yaptı! Neymiş; kendisi özneymiş* Brükselden değil Lefkoşadan yol geçmekteymiş! Bu sadece gülünç denilip geçilirdi! Herkes bilir ki yol Ankaradan geçer ve merkez Vaşinkton ve Lonradır! Yok birileri saraya oturdu diye bu yöntem değişmez! Hele Burcunun açıklaması da kebabın lahanaya dönüşmesini getiriyor! An
Anımsatacam: Çok değil! Kısa zaman önce Gavazoğlunu anma gecesi yapıldı. Anma sonrası sendikanın önünde birisi oturup çıkanlara “sahte solcular” demekteydi! Ben yanımda Gaburdi arkadaşımla çıkarken ayni lafları sarfedince; “Ben sana bu lafları pek yakında yuturacam” dedim! Bu lafları söyleyen “Barış Burcuydu”! Şimdi saray sözcülüğünde dedikelrine bakın ve kararı siz verin!****
Ufak bir soruyla yazımı da tamamlayım: Kuzey Suriye Federasyon ilan etti! Kıbrıs eyer denilen doğrulukla yaşadıysa ayni ilanı da burası yaptı! Kuzey Suriye Fedral yapısına burada nasıl karşılanıyor* Türkiyeye de anımsatırım; işkal edilen bölgede federal yapı ilan edip dünya da kabulenirken, Şimdi Suriyede hem de kendi dinamiği ile işkal olmadan ganimet paylaşmadan yapılan seçeneğe neden karşı çıkılıyor? Bu konudaki uyarımı yeniden yapacam: ister Türkiye ister Kıbrıs kendi yakın tarihi ile yüzleşmedikçe ve özelikle Kıbrıs sorununu kendi gerçekleri ile tartışmadan dünyadaki olaylara bakışta hep yanlışa düşme tehlikesi vardır. Nitekim önem verdiğim bazı Türkiyeli yorumcular Suriye ile Kıbrıs federalizmi birlikte yorumlama gibi tuhaf bir yanlışa kolayca düştüler. İşkal altında ilan edilip amaç Kıbrıs cumhurieyti koruyup toprak bütünlüğünü sağlamak ken yapılan ayrıştırma ile Suriye sahasında doğan yapılanışı aynılaştırma bir anlamda balık ile elmayı birlikte deniz ürünü sayma farkı kadar yanlıştır.
yazarın tüm yazıları:
Özkan YıkıcıHızlı gelişmelerle bilgisiz savrulan memleketlim – Özkan Yıkıcı
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin
"Gündem" yayınlarını izleyin