yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKrizlerle debelenen emperyalist yapıda, faşizm de yükseliyorken! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Krizlerle debelenen emperyalist yapıda, faşizm de yükseliyorken! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Özelikle eskiden solcu olup şimdilerde sosyalistlik kuramını unutanlar için bu 2 kuram biraz garip gelebilir. Neoliberal cenderede yüzenler için zaten Doksanlardan itibaren Kapitalist üst aşama olan Emperyalizmi gizleme adına “Küreselleşme, Globalleşme” denilen yeni makyaj kelimelerini zaten örtü olarak kullandıkları için, belek silinmesine çoktan eriştiler. Oysa tüm örtüşler veya başkalaştırmalar sonuçta yeniden umulmayan dönemle kendilerini kendileri gibi yaşamda anımsatır. Bilmem; biraz dünyayı izleyenler için Brüksel patlaması veya canlı bomba saldırısı hiç sürpriz geldi mi? Dahası; bu krizle oluşan altüst duygular zemininde egemen sınıfların fırsat bu fırsat denilip daha faşist yasalara yönelip kitlelere korkuyla kabulendirdiklerini de görüyor mu? Tek tek değil de genelde nasıl bu noktaya ulaşıldığını da düşününce, anormal bir sonuçla da karşılanamaz. Doksanların tamtamlarını mehtaranlaştırıp siyasallaşan ilaç gibi bize içirirken; kullanılan güzel kelimelerle gerçekler örtülürken; konulan tüm stratejilerin de sonuçları şimdi herkesin karşısında! Emperyalist strateji ile sömürü mekanizmasının çeşitli isimlerle devlet biçimlendirdikleri faşizm kuramı resmen karşımızda. Hem devlet biçimli kitlesel destekli, hem de uluslararası korku saldırı yapan örgütlerle artık Emperyalist yapılanmış ve faşist düşünce şekli resmen bizi sarmaladı. Kriz döneminin mutlak gerçeği ile yönetenler yönetemiyorsa, ama yönetilenler de karşıt seçenek üretemedikleri koşullarda, kitlesel daha baskıcı faşist yönetim şekline kayış da kaçınılmazdır. Son yıların genel siyasal resmin direk yansıyan kurumsal ismi bu!

*****

Daha Ankara saldırısını hazımsamadan İstanbul infilakı oldu* İstanbul saldırısı sonrası ise iş daha da merkeze kayarak Brüksel’e ulaştı. Brüksel önemli bir merkez… Sadece Belçika’nın başkenti değil; NATO ve AB merkezli önemli bir kenttir. Bu yüzden Brüksel’deki canlı bomba saldırısının yankısı oldukça tesirli. Ayni şekilde siyasal algılama ile bazı adımların atılması için de önemli fırsat yaratma gerçeği vardır. Zaten Fransa saldırısı, gelecek mülteci sorunu, ülkelerdeki yabancıların yerel nüfusu işsiz veya alt düzey ücretle çalıştırma zorunlulukları gibi önemli sorunlar Avrupa’da faşizmin giderek kitlesel destek oluşturmasına hizmet etmektedir. Hele de sınıfsal olarak sosyalist hareketlerin oldukça cılız kalıp sosyal muhalefetle dahi buluşmaması, Sosyal demokratların neoliberalleşerek sağın renkli sosyal piyasa rengine bürünmesi ile artık direk ırkçı faşist partiler ilk sıralarda dolaşmaya başladılar. Genelde ise Emperyalizm resmen Girilen ekonomik kapitalist krizde durgunluklar yaşamaya devam edip çözüm üretemezken, BOP projesi Suriye semalarında dağılırken, Ortadoğu için önerilen “siyasal İslam’ın” çöküşü gibi ideolojik alandaki yetersizlikler sonucu ekonomik durgunluk ile siyasal aşmaz bütünleşti. Buda sistemin öteki alternatifi olan Faşizme yönelişi artırdı. Faşist yapılar gelişip sadece ülkesel değil, oynanan roller sonucu da evrensel eylemlerle de sistem kaosla krizler içinde boğuşmaya yoğunlaştı. Sermaye egemen kesimi de bu silahı alıp kamu güvenliği adıyla öteki halk kesimlerin kazanımlarını elerinden almaya, askeri isdihbarat paylarını büyütmeye yönelindi. İşte Brüksel eylemi kim yaptının yanıtı kadar,kimlerin kulanıp siyasal dizayin yapanın da öteki madalyon yüzünü oluşturma ikilemi de yaratmaya yetiyor.

Brüksel gibi önemli şehre imtihar saldırısı oldu. Herkes oluşan korkunç görüntüler ile kentin önemini algılayarak politik mesajlarını çaktılar. Hat da; IŞİD yaratanlar, besleyenler sanki onlar değilmiş gibi de boşluğa varan suçlama ile neyazık saldırıyla korkuya giren halkın haklarını gasbetme hareketi birlikte başladı. Tabi Kıbrıs vari garip ironiler de oldu! Hat da; Türkiye havuz medya daha ileri adım atıp yalanlı algı operasyonunu da kulandı! Neymiş; Brüksel patlaması sonrası orada da sosyal medya yasaklaması olmuş! Yalanın böylesine pes denilir ama:koşullar bu kocaman yalanın dahi kabulenmesine yarayan kitlesel karşılıkla da buluşuyor!Burada daha vahim durumlar oldu: Örnek mi; birçok Kuzey Kıbrıslı şahıs olayla Erdoğanın haklı olduğunu ve “PKK suçlama” düşüncelerini neyazık ki Brüksel saldırısı sonrası bolca dinledim!Dünya ile ilgilenmeyen, Türkiyeyi resmi eksenle bilen, böylesi korkunç olayda sadce PKK gözlükle bakma gerilmemesine gelinen düşünceler, bu tip kolay kandırılıp savunmaya geçme idolojilerine çok hazır olduğunu da yeniden anladık!Hele de bazı gazetecielrin ekrana çıkıp “Türkiye haklıdır* PKK gerçekten tehlikeli örgütdür” diyecek kadar olan ile kendi bilgiçliğinin nedenli farklı noktada olduğunu da yaşadık!Halbuki enazından eyer adı gibi gazeteci olsa Brüksel olayının IŞİD gerçekleştirme durumu,eyer başarılı olunsaydı IŞİD Suriye yönetiminde olacağını bilecek kadar bilgi yaşanmışlık çoktu. Hele de Gazetecilik veya akademisyenlik araştırmacılık la Brüksel infilakı olurken, Kuzey Süriyede IŞİD operasyonları yaparken yakalanan Türkiyeli aranan IŞİD mensubunun itirafları onlara çok ders verecek haber nitelikteydi! Ama baştan “aman dokunma” ile başlayıp kendi dar dünyalarında böylesi saçmalamalar yapıp sonra onlara inanan kitleleri de yanlış algılarla resmen tutsak aldılar!

İsterseniz yeniden tarihle bir yüzleşelim! Brüksel infilakını IŞİD yaptı. Bu tartışmasızdır. Dikati çeken; Türkiye yetkilileri nedense bu tip eylemlerde IŞİD damgalı olanları ya saptırmak için saçmalama kuramlar kulanıyorlar “kokteyil terör gibi” veya daha yumuşak ifadeler dilerinde dolanıyor. Genelikle yapan veya kendi desteklediklerini de söyleme yerine, hep karşıt örgütleri işaret edip siyasal hamle yapma fırsatına düşerler! PYD suçlaması ile Kuzey Suriyeye girme siayseti hep karşımıza getirildi. Çoğu eylemde PKK yokken, probagandada hep Kürt antilikle suçlama yapıp muhavazakar kitleleri toparlayıp başkanlık yörüngesine oturtuldu! Brüksel olayında da IŞİD gerçeği yerine oradaki PKK çadırı üzerinden konuyu kulanma hareketi yaşanmaktadır.

Bu siyasal koşulun yabancısı değiliz! Fakat düşünün; Doksanlara dek gidelim. Doksanlarda kitelere Yeni düzen adıyla Neoliebral serbes piyasalı ekonomi, BOP projesi ile başlayan dizeyinin Avrasya stratejisi ile Çinin kuşatılma siyasal gelecek hedefleri anlatılıyordu. Temel hareket alanı ise kültürler çatışması olarak konuluyordu! Ozamanlarda ne Elkayde, ne IŞİD denilen yapılar vardı. Hat da adı konulsa da “ılımlı İslam” yönetimleri de yoktu. Herkes şunu biliyordu: İslamcılık projesi ve cihatcı eğitme dönemi Afkanistan işkali ile temeleri güçlü olarak atıldı. Yeşil Kuşak gibi planlar da uygulanmaya girişildi! Ama günümüz tipi örgütler yoktu. Zaten bu planın da uygulanmasının hayal olduğunu Klinton dahi ABD başkanıyken 97 yılında söylendi. Plan için ilklerin adımı ABD başkanlık seçiminde Buşu bazı oylar saydırtırmayarrk kazanılması ile gerçekleşti. Yine Buşun dediklerine çoğu “aptalca” demekteydi! Taki 11 Eylül denilen olaylarla bu hayaler paranoyal politik hamleye gelinceye dek…

Yıkım ile fırsatın buluşup başlayan strateji ise Elkaydeyi güçlendirdi. Türkiyede bizat Buşun desteği ile “siyasal İslam” projesi Erdoğanla yürürlüğe sokuldu. Daha sonra Obama dönemiyle başlayan BOP ikinci ayakla Lipya sonrası Suriye hareketi sonucu da IŞİD ortaya çıktı. Ayni anda benzer örgütler Nijeryadan başlayan geniş Ortadoğuda yerlerini aldılar. IŞİD tipi örgütlerin yaratıcı koşulu BOP projesi olup yapılan siyasal hamlelerin desteklenen örgütler sonucu yeşertildiği kesinken; bize sanki bunların havadan geldiği imajla şimdilerde düşnman gösterilmektedir. Oysa son IŞİD militanının itirafı ile “bize emredildi, biz yaptı” denip Türkiyedeki bonbalama eylemleri ile MİT bağını anlattı!

Nasılki Afkanistan iflası ile Elkaydenin yayılarak adeta kontrol ile kontrolsuzluk arasında işler yaptığı ortadayken, IŞİD da Suriye planındaki tıkanış sonucu yapı başka alanlara kaydı. Üstelik birçok batılı insan cihatcı olarak eğitilip Ortadoğuya sokulurken, elbet bunlar başarısız olup ülkelerine gelince deneğimlerini de kulanma tehlikesi hep vardır. Önemli kaçırılan nokta; bu tip yapıların militanları örgüt merkeziden fazla devlet istihbaratları ile de bağları vardır. Devletler siyasal amaçlı provakasyonlar için de bu militanları kulandıkları tarih bakımından bolca örnekler de vardır.

Özetlenen bu anımsatma sonrası, girişteki Emperyalist kriz ve faşist genişleme ikleminde bu tip eylemlerin sonuçları hep sorgulanmaya adaydır. Türkiyede Reyhanlı ile başlayan, Adana Mersin ile hızlanan, Suruçla ayuka çıkan, Ankara İstanbul dolaşımlı epey bonba patlatıldı. Dikat edin; Erdoğan IŞİD eksenli eylemleri nasıl algılatı ve öteki TAG eylemlerinde köpürerek kulandığı siyasal hamlerin farkını sorgulayın. Sonuçta Buş aklı ile terör denilen kelime konulup sonra dileyene yapıştırıp siaysal mavzeme konuldu. Peki şu da sorulsa; Brükselde bonba patlaerken, Avrupanın Suriyedeki krize katgısı ne oldu? Onca cihatcının gitmesine neden teşvik kondu? Peki alınacak kararlarda gerçekten terör örgütleri mi yoksa halkın demokratik kazanımları önceliğe kondu? Bu sorgu herkese çok yanıt verecektir.

Belli ki BOP projesindeki kırılganlık, sisemin aşamadığı genel ekonomik kriz le yaratılan sorunlar artıkça butip bonbalama olayları da olacaktır! Konu; bu yanlışları çözecek alternatif seçeneğin gelişip gelişmemesidir. Eyer gelişemez se faşist devletlerle de yaşamayı neyazık ki alışacağız.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
325AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin