İkindine doğru gidiyorduk. Gecenin yavaş yavaş korkunç karanlığına artık merhaba diyecektim. Tanıdık biri bana biraz telaşla seslendi; “Duydunmu Ankarada olanları”! Onu önce eve davet ettim. Sonra televizyona doğru elimi uzatıp kumandayı açtım. Kafam biraz donuklaştı. Düne dek hangi korkunç olay olsa da ilgili tanıdık bana “bizden uzaktır, buraya gelemez” diyen önemli adalı çoğunluktan birisiydi! Televizyonu açtım. Hangi kanala yöneleceğimi bilemedim. Öyle ya; en çok izlediğim kanalardan İMC dahi hepsi karartıldı! Arkadaş telaşla “hiçbirisi fark etmez” dedi. Demek ki olay önemlidir! Rasgele gelen kanala ulaştım. Ankara faciyasını anlatıyordu. İkidebir Terör kelimesi ile resmen tanıdık hedefe hemen yöneltme yapıyordu. Ama alışılan Türkiye gerçeği ile ölü veya öteki kayıpları vermiyordu. Alt yazı ile klasik öteki Türkiye gerçeği de karşımıza geldi. “Yayın yasağı”! Garip gelecek öteki durum da şu: bizim ekranlarda sanki konu “aman dokunmaya” girmediğini anladı ki haberi hemen sonra vermeye ve kendimize has yorumları da yapmaya başladılar! Yanımdaki hemen lafı öfkeyle attı “Kürtler yaptı* Onları asker toptan yok edecek” dedi! İşte Ankara katliyamının yakın tarih üçüncü versyonunu böylesi gelişmeler le öğrendim.****
Bukez yukardaki son cümlemde yazdığım gibi, bizim medya konuyu ilk mahşetden patlatı! Öelen insanların feci durumu ile yükselen axcıların feryatında, maşalahcı kimi gazeteci daha Türkiye resmi çevreleri dahi suçluyu işaret etmeden de bunlar ilan etti; “PKK acımasız katliyamı” diyenler peşinen oldu! Türkiye gelişmelerini, geleinen noktayı, bundan önceki Ankara katliyamlarını bilmeden, hemen yafta ile konuyu hemen oturtular. Ayni bilmişlik kahve köşelerinden kimi sokak dolaşan insanın da diline bulaştı. Hiçbirşey bilmese de olayı hemen suçlayarak kendine benzetme üzerine oldukça maribhetli insanlarımızın sayısı da az değilmiş! Konuyu sürekli inceleyip yazan ve bazen bani küçümseyenler dahi, şimdilerde birer Uluslar arası uzmanın da ötesinde keskin yorumlar yapıyorlar. Doğrusu çok güzel de kurgular kurduklarına da tanık olduklarım oldu!***
Ankara, Bağdat aynılaştı demek istediklerim ise seslerini yükseltiler; “Türkiye Ordusu ve Erdoğanın gücü buna müsaade etmez”! Birden karşımda Türkiyedeki CHP MHP ve AKP ortak açıklamasını da buldum. Demek ki böylesi ortamlar bazı politik sonuçlar da doğurur. Ama en Mükemeli Erdoğandan geldi: “Terörin ve teöristin de kurumsal anlamını değiştirecek* Daha sert hareketler uygulayacak” yeni kitlesel cadı avı ile daha otoriterleşmenin sinyali de verildi. Ankara katliyamı tipi olayların kim yapıp kime yönelmesi neden sonucu kadar, bu faciyadan gücü oranında deyerlendirip sonuçtan siyasal faydacılığa yönelme politik gerçeği de vardır. Nitekim sadece Ankara katliyamları bize öldürülen parçalanan normal insanlar gerçeği acısı kadar, bu koşulları yaratan siaysetin de yeni daha acımasız politik mavzeme için bu acıları kulanma öteki gerçekle de karşılaşıyoruz. Nitekim birinci Ankara katliyamına uğrayan barışçı kitleler, yaşadıkları acılar yanında yeni baskıalrla arda kalanlar hapislere veya mezarlara gönderildiler! Kendilerinin karşı oldukları örgütlerle ortak oldukları idiyaları veya olaydan alakası olmayan siaysetlere karşı baskılanma ile konu kulanıldı.
İkinci Ankara katliyamında ise bile bile kimse inanmasa da ısrarla Suriye fetihciliği için bu faciya kulanılmak istendi. Hani ABD onayı alınsaydı da Suriye topraklarına girilmiş olunacaktı! Ama üçünün ortak siyasal kulanım panteti hep otoriteleşmenin yasalaşmış türk biçimli başkanlı siyasal hedefe yönledirme hep yapıldı!
Daha önceki Ankara patlamalarında yazdığım gibi; gelinen koşullar, tıkanılan siaysal süreç, beslenip şidet ve saldırıyla örülen devlet stratejisi sonucu işler bu noktaya geldi. “Garip çokbilmiş Kıbrıslı” genelikle Türkiyeyi resmi algı dışında haber dahi yapmadığın için de bu gelişmelerin yazılmasına dahi tepki veriyordu! Böylesi travma sonuçta şimdi tartışılan Türkiye olayında sırf hala bozulmayan 74 hareketi isimlendirme nedeniyle, devletin böylesi olayları yapamayacağı, Cizre, Sur gibi olayları kabulenmeyen geniş kitle gerçeğimiz de yeniden karşımıza geldi.
Kıbrısın Türkiyeleşme versyonu da bukez de yeniden sarılıp isimler değişitirilip oynatılmak isteniyor! Anımsarsınız; Darbe suçlamalarında ve özelikle “Ergenekon davası döneminde” bizim bazı ünlü şaheser demogokumuz Erdoğana yaranma işbirliğini daha ileriye getirme adına, “Eroğlunu da” Ergenekonculukla suçladılar! Şimdi madem Ankara katliyamı burada da gündeme geldi, burada da karşıtlar var, benzer resmi sakızlar alınıp ağza konuldu! Özelikle artık yargıya dek yansıyan ünüversite rekabet çirkinliği bukez Türkiyeleşme işbirlikcilik desteğine yönelindi! Zaten varlığı ret edilmeyen Kürt öğrenci durumunu da ileriye taşıyıp “onlarda PKK lı yuvalandı” haberleri gazetler mahşetlerine dek yansıdı. Yandaş kalemşörler adeta başta kürt avına resmen tıpkı Türkiye havuz medya görevi gibi davetiye sunuyorlar! Burada böylesi rezlaet de yaşanıyor!
Bukadarla kanılmayarak bazı Sokaktaki bilinsizler özelikle ülkücü çenberine de takılarak bir antikürt düşünce savruşması da oluştu! Bunun saman alevimi yoksa buraya da bazı ayarlarla işbirlikci devşirmesi yapılacağını da elbet muktedir birilerinin buyurması ile anlayacağız! Fakat Kıbrıslılar hala Türkiyede olanları bence hiç anlamadılar. Bakın; Anlamak istemiyorlar demiyorum* anlamıyorlar! Konulardan uzak ve çıkar adına işbirlikci ruhu toplumu bu hale soktu. Önceki yazılarımdaki Suriye gerçekleri, Cizre katliyamlarındaki burada oluşturulan taraflı veya bilgisiz kamuoyunun birden Ankara katliyamı ile görünümden oluşan düşünce boşluğu da elbet resmi ağızla şekilenecektir! Oysa eyer Türkiyedeki cenazelerde katledilenlerin yakınlarının gazetecilere gösterdikleri refleksi buradakiler anlamak ve yazsalardı, olay değişirdi! Ne dedi ordaki cenaze sahiplerinden birileri gazetecilere “Gazeteciyseniz,benim dediğimi de yazın* Bu çirkin politikayı uygulayanlara lanet olsun* Yerin Dibine batsın onların devlet siayseti”!
****
Kıbrıslı medya bunların çoğunu elbet yazmadı. Resmi demeçleri ve parçalanan cesetlerle yükselen çığlıkların istence göre olanları sundu! Ayni anda Diyarbakır, Mardin, Yüksekovada tankların top atışı veya hala Cizre botrumlarından çıkan yanık cesetleri de birlikte Türkiye gerçeği olarak haberleştirmediler! Yükselenn insan çığlıkları ile sırf savaşa karşıdırlar diye hapse gönderilen akademisyenleri de karelerine koymadılar! Bunlar ceplerdeki meslek veya gelen paranın tehlikeye düşmesi gerektiğini sendenbenden daha iyi bilirler! Hele de türkiyedeki yapılanışı, Devlet stratejisini hiç bilmeden çok bilmiş yorumcuların kendince yaratıkları suçlun üzerinden konuşmaları da sevgili yaşar Ersoya önemli Tragetya dahi yaratacak mavzemedir!
Bunları ben 16 Mart günü yazarken, beleğim beni gerilere dek taşıdı! 1978 yılına getirdi. İstanbul ünüversitesindeki öğrenciler üzerine atılan bonbalarla olan katliyam ve bu katliyamı yapanları koruyan polis gerçeği! Soradan yargılanmanın hep geciktire giciktere nasıl sıfırlandığı dönem gelip takıldı! Hani Ortadoğuyu bilmeyip de bilgiçlere de şunu daha geriye gidrek anımsatayım: 1988 Yılı Halepçe! Halepçe ne? Ama bizde uzman çok* Bölgeyi bize saatlerce anlatırlar! Tarihten “alınacak derslerle doludur” derler! Peki; Bolca Türkiye Kıbrıs ilişkisi yorumu yapan akademisyenlere soralım: Yine ayni tarih 16 Mart ama 1964 Sürgün kararnemesi neyin sonucu ilan edilip, Türkiyedeki Rumlara uygulandı”?
Gerçekten önemli günlerden geçiyoruz. AB çatırdıyor, Kıbrıs sorununda eskiden olsa burada sesler çıkarlrılan Kıbrıs Cumhuriyeti Türkiye görüşmeleri de yapılıyor* Ruslar politik oyunu gayet serin şekilde oynayıp Suriyeden belirli çekilme hamlesini yaparken, Türkiye hala Suriyenin kuzeğine top atıyor! Obama son dönemini yaşarken, fazla kazaya uğramadan tamamlama peşindeyken, gelecek yılki aBD başkan sinyaleri pekde iyi değildir! Hele de ikinci BUş dönemini de anımsayanlar için. Fakat bitmeyen Ekonomik kriz ile son İMF mali gelişleme önerisi de ret edilince, krizler, kağoslar, savaşlar ve bunarlın üzerinden yükselip yalanla paranoyaları dolu olan önümüz epey karşık geçeceğine benziyor. Hele de savaşa karşı barışçıl kesimin epey cılız kalması da savaş kirliliklerinin daha kolay uygulanma şansı var. İşte Ankara üçüncü katliyamı olurken, Pakistanlaşma mı, Suriyeleşme mi yoksa yeni Türkiyenin tek tipli kendi siyasal sonuçlarına mı hoş geldik yanıtını da size brakıyorum. Yoksa siz de “bana ne mi” diyeceksiniz! Ozaman da bunların tortuları ile sizi baş başa brrakıyorum. Bir de paranoya ile gerçeklerin arasında sıkışarak işbirlikcilere mavzeme olmaya devam!