1974 yılından beri devamlı seçimler olmakta ve seçimlerin sonrasında ise hükümetler kurulmakta. Seçimler sonrasında ise empoze bir şekilde halka söylenmediği halde bu ülkenin durum ve şartlarına uymayan empoze protokoller ve paketler getirilmekte ve seçimler sırasında halka söylenmemesine rağmen maalesef gene boyun bükülerek halkın itirazlarına rağmen bu empoze paketler veya protokollar kabul edilmektedir. Tuhafı şu ki seçimler sırasında halka bunları söylemeyen partiler halka toz pembe hayaller yayarken, hükümeti kurduktan sonra acımasızlaşmakta ve halkın cebindekilere veya tabağına saldırmakta bir beis görmemektedir. Ne tuhaftır ki aynı halk bunları bildiği halde, herşeyi unutarak gene sandık başına gidip aynı partilere oy vermektedir. Zaten başka alternatif yok denmektedir ama bu ülkede 20 seneden fazladır ki seçimleri ve sandığı boykot eden YKP gibi partiler bir türlü görülmek istenmemektedir. Peki ama o zaman da bu seçimlerin ne önemi kalmaktadır? Hiçbir önemi kalmamaktadır. Kırk yıldır bu ülkede tüm partiler halkı kandırmaktadırlar. Seçilenler, hükümetler kurmakta ama empoze edilen Ankara politikalarından dolayı halka konuşulmamakta ama daha sonra seçilmediklerinde veya muhalafete düştüklerinde halkın karşısına çıkıp işte kendilerine aşağılayıcı sözler söylenildiği, TC elçiliğinin onları saymadığını, askerin onlara baskı yaptığından bahsetmektedirler. Peki ama kardeşim, başınıza bunlar gelirken niye çıkıp konuşmadınız? Niye zamanında bu politikalara karşı ses çıkarmadınız dediğiniz zaman ise gene sessiz kalmaktadırlar. Eğer sessiz kalmazlarsa kaybedeceklerini ve ilerisinde seçimlerde milletvekili çıkaramayacaklarını çok iyi bilmektedirler. Asıl yönetenin bir parmak çatlatmasıyla buraya getirilen oy depolarının, baskıyla başka boyun eğenlere oy vereceklerini biliyorlar. Biliyorlar ki buradaki nüfus değişiminden, TC kurumları onlara yönlendirdikleri oyların önüne geçecek ve artık vesayetle geçtikleri hükümetlerde veya mecliste de yer alamayacaklardır. Tüm bunlara rağmen onurlu ve etik davranmak ise olanak dışıdır çünkü bu partiler kendilerine verilen olanakları da kaybetmek istememektedirler. Mesela hükümet kurduklarında maaşları ödemek için Ankara’daki hükümet onlara yardım etmeyecek ve ekonomik zorluk içinde kalacaklardır. Peki ama niye bunca aşağılamayı sineye çekiyorlar ve onurlu bir şekilde karşı durmuyorlar? Mesela biz gereğince direniyoruz ama muhalefette olan siz yanımızda değilsiniz diyorlar. Kardeşim sen birgünden bir güne meclis dışında kalmış sol kesimlere veya halka hükümetlerde karşılaşmış olduğun zorluklar hakkında bilgi verdin mi? Onlarla bilgi ve fikir teatisinde bulunarak nasıl mücadele edileceği, nasıl bu baskılara karşı durulacağı üzerinde ortak toplantılar yaptın mı? Yapmadın… Peki niye destek istiyorsun? Bilen varsa beri gelsin. Senin Türkiye yetkilileri ile tartışma ve iç hesaplaşmalarının hangi noktada olduğunu ben nasıl bileyim? Bu durumda gözü kapalı sana nasıl destek vereyim? Solculuğun raconunda ilkesiz destek mi olur?
Sen halkın geniş kesimlerini de kucaklayacak, sivil örgütleriyle, aydınlarıyla, geniş tabanlı bir cephe veya platform oluşturarak bu yapılan baskılara karşı önce bilgilendirme yapmalı, bunları halkın geniş kesimleriyle tartışmalı, sonra örgütlenmeli ve sonra da harekete geçmelisin. Senin de bu savaşa hazırlanırken silahların ve alacağın önlemler olmalı. Boş kafa ile mücadele olmamalı. Kaldı ki senin bile kendi içinde TC’nin protokolleri haklıdır diyen ve bunlara destek veren kesimlerin, milletvekillerin ve bakanların da vardır. Sen bu durumda nasıl bir mücadele vereceksin ki? Bu protokoller tüm kaynakların özelleştirilmesi ve satılmasını öngörmektedir. Bu konuda senin kendi içinde bile buna karşı olmayıp katılan adamların varsa, sen ne yüzle halkın karşısına çıkıp destek isteyeceksin, ben bunu anlayamadım.
Aslında bu durum bir başka deyişle ideolojik bir kavga. Anti kapitalist, anti emperyalist olmak, neo liberalizme karşı olmaktan, sosyalist olmaktan başka bir tavır bu işi engellemez. Bu kavgada mücadele içinde fire vermektense, işin başından beri kavganın veya mücadelenin koşullarını çizmek bana göre en iyisi. Olayı sınıfsal görmüyorsan ve söz ola bir mücadele olarak algılıyorsan, yarın bu mücadelenin sonunda bir değişikliğe gidildiğinde sen ortaya çıkıp aynen sağ partiler veya TC gibi neoliberalizmi ve özelleştirmenin şartlarını bu halka dayatacaksan, böyle bir kavga olmaz olsun. Kaldı ki dediğimiz gibi artık bu kavganın başını çekmesi gerekenin sol kesimler olduğu ve hiçbir zaman da neoliberalist olmamaları gerektiği gerçek. Yarın aynı koşulları AB de getirmeye kalksa, ona da karşı çıkmak, bir ilke meselesidir ve TC yerine AB de aynı şekilde halkı sömürecektir demektir.
Neo liberalizmin dışında planlı ekonomi ve de halkı sömürü altına almayacak birçok alternatif bulunmaktadır. Hem başka bir Avrupa hem de başka bir dünya mümkün. Önemli olan kavganın ilkelerini belirlemek ve mücadeleye sarılmak.
Sömürülmek istemiyoruz. Halkın en alttaki ezilen kesimlerinin de insanca yaşaması için eşit bir dünya yaratmak için mücadeleye devam…