durdYKP Parti Meclisi üyesi Alpay Durduran Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Açıklama şöyle:
1964 yılı Mart ayında BM Güvenlik Konseyi’ne Türkiye’nin başvurusu üzerine Kıbrıs’a barış gücü yollamak için ilgililerin tümünün onaylaması üzerine karar alınmıştı. Zamanında gazetelerimiz bunu Makaryos’un politikasının iflası olarak bir zafer şeklinde değerlendiren Denktaş’ın fotoğrafı ile haber yapmıştı.
O karar, Kıbrıslı Türklerin dışlandığı Kıbrıs yönetimine çağrı yaparak anayasal düzenin sağlanmasını istemekte idi. Ama başka çok temel konuları da belirtmekte idi. Onlar bir yana Kıbrıs’ta Türklerin katılmadığı bir hükümeti geçici olarak olsa dahi tanımış olması daha sonra büyük tepki ile anılır oldu.
Ancak tüm ilgililerin rızasıyla BM ile işbirliği sürmektedir. Şimdiki durumun sürdürülemez ve geçici olduğunu vurgulayan karar ve açıklamalar da tekrarlanmaktadır. Onun için Türkiye ve önemi var mı bilinmez ama Kuzey Kıbrıs, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımakta ve bu sürdürülemez statükoyu değiştirip Kıbrıs’ın yeniden birleşmiş bir yönetime kavuşturulmasına çalıştığını iddia etmektedirler. Hal böyle iken Türkiye’nin tanıdığı bir devletin yurttaşlarına vize zorunluluğunu kaldırmasını tepki ile büyük sorun saymasını anlamak ancak resmi politikalarını değil gizli gündemlerini kovaladıklarına inanmakla olasıdır.
Bir ülke diğer bir ülkeyi devlet olarak tanımazsa bunun bir hukuki tanımı ve kalıbı yoktur. Tanımadım diyen devlet diğeri için ne yapacağını kendi belirler. Tanımazsa tanımaz. Şunu yaparsa tanır bunun yaparsa tanımaz demenin anlamı yoktur. Bunu da aklımızda tutarsak Türkiye’nin iyi ilişkiler ve barışa katkı için son aldığı karar eleştirilecek bir şey değildir. Statüko da aynen kalmıştır. Ne yazık ki!
Bizim siyasilerin bunu eleştirmeleri ve biz devre dışı kaldık diye karşı çıkmaları hayret vericidir. Türkiye’nin memurlarıyla sürdürdükleri ve alt yönetim gibi değerlendirilen ilişkilerini hangi devrenin içinde saydıklarını izah etmelidirler. Derinya kapısı dâhil vaatlerini unutup gidenler, tüm devlet fonksiyonlarını pakete koyup Ankara’ya havale edenler görüşmeye devam etmekten zevk almaya başlamış olabilirler ama garantiler tabu değildirden “kırmızı çizgimizdir”’e geçerken biz kahroluyoruz.
Anayasamızı bize yutturup bir teslimle atalarımızın mallarını bile Türkiye’ye devredenlerden kime ne hayır gelir! Size sormak ne demek olacak? Biz uygun gördük deseler ve size onay için zaman verseler kim ne kazanacak? Yoksa içinizden biri karşı mı çıkacak!
Bu gidişle tamamen devre dışı kalacakmışız! Biz devreye girmedik ki… Siz izin vermediniz işarları emir sayıp bize dikte etmenin aracı oldunuz.
Halkımız sözde yetki kendisinde imiş gibi yapmak ve bunu yetki bizde gibi görünürse Türkiye rahat eder pozu yapanlara inanmaktan çoktan vazgeçti. Geriye kimin vaatlerine kanacağını seçme özgürlüğü kaldı.