Gençlik ofisi ve sosyal kültürel ve ekonomik paket geldi, evet yoksa başın belada ise ilk bakılması gereken eniştemin beni neden öptüğü olmalıdır. Amma bir türlü o soru sorulup yanıtı verilmiyor. Bizim gibi soranlara da kulak asılmıyor.
Üç yıllık plan yerine geçen sosyal, ekonomik ve kültürel işbirliği gibi bir adı olan ve ayni dönem için orta vadeli 2017-2019 programı adlı DPÖ üç yıllık planı bulunmaktadır. Bunlara ek olarak da DPÖ’nün değil Türkiye’nin buradaki KKTC’yi yönetme biriminin uygulama programı bulunmaktadır.
Anlayacağınız DPÖ ayni üç yıl için program yapsa da Türkiye’nin KKTC’yi yönetme biriminin programı onun üstüne çıkmıştır ve ayrıntısında yürütme planı da yapılmıştır.
Bu durumu kabul eden yani onaylayıp yürürlüğe koyan bir anlaşma yoktur. Ancak TC yardımları KKTC’yi yönetme biriminin emrindedir yani ya benim dediğimi yaparsınız ya da parayı keserim tehdidi ile uygulama gücü KKTC yönetim birimindedir. Bu bürüm yardım heyeti değildir, yardım heyeti bir parçasıdır. Elçilikteki sektör sorumluları da düşünülürse tam bir perde gerisi yönetim birimi söz konusudur. Türkiye bakanlılarında da uzantıları vardır ve ünlü mastır planlarını da onlarla bizim sözde KKTC memurları işbirliği ile yaparlar.
Programlara bakan mastır programları görebilir. Ancak yerli programda da onları ararsanız izlerini ancak görürsünüz. Hükümete bakarsanız onların kendi memurlarının işbirliği ile yapılan programlardan haberleri yoktur. Ödenekleri için yetkiler verirler hatta onların sonuçta eseri olan şeyleri kutlayan eylemlere de katılırlar ama üstlerine alınmazlar. İyi bir propaganda fırsatı doğarsa yaptık ettik diye böbürlenirler havaya para atılmışsa görmezden gelirler. Sorumluluk almazlar. Türkiye finanse etti, ne yazık ki boşa gitti diye özür gelirse kimsenin de dikkatini çekmez. Burası KKTC! Geçici bir idare zaten, gün gele gerçek olursa bakın ne mucizeler yaratacaklar!
Medyamız da maşallah zehir zemberek. Hemen her yayın organı da yalnız gerçek, çağdaş bilmeme ne veya siyasi mücadele sloganları ile doğar. Sanki olguları haber edip halka gerçeği söylemek rutin iş ve onlarınki fazlası… savaşım ile büyük amaçlar peşinde koşarlar… biri çıkıp da eniştemiz bizi neden öptü demez.
Türkiye neden ille de program yollayacak, neden gençlik ofisi kuracak diye soruna yok. Burada o işler için halktan kesilen paralar var ve finanse edilirler. DPÖ programlar hazırlar, yıllık programlar da hazırlar. Bıkıp usanmaz. Çünkü görevi bu… Buna rağmen Türkiye’den neden başkası gelir. Kim ister de gelir?
CTP on küsur yıldır hükümete ya büyük ya küçük ortak olarak gelir gider. O bu işlere karşıdır diye konuşur. Hükümet doğal ve anayasal olarak bir tanedir. Ortaklı hükümet var diye ikiye bölünmez. Başbakan da meclise karşı ortak sorumluluğu temsil eder. Bakanların yaptıkları ettikleri hepsinin sorumluluğundadır. Sorumluluk ortaktır. Birinin yaptığını diğeri bilmek ve sorumluluğu paylaşmak durumundadır. Zaten işlerin yürümesi için her işte birkaç bakanının işbirliği şarttır. Onun için ayrı sorumluk yanında ortak sorumluluk başbakanın koordinasyonunda çalışma kaçınılmazdır.
Demek ki hem KKTC çalışır hem de ayni işlerde TC’nin KKTC yönetim biriminin çalışması yürür. Birisi çıkıp da ne gereği var demez. Sade Türkiye’nin yatırım projelerine katkısı için proje seçimi olsa ayrı bir şeydir. Türkiye de birim İMF’miz diye benzetme yapanlar var; İMF bunları yapar mı? Borca batmış ve yükümlülüklerini yerine getirmemiş olanlarla görüşmeler başlatır ve program hazırlar o kadar… Bizimki ise enklavlara sığındığımızdan beri ne yapmamızı istediğini söyler söyler, bizim adımıza projeler yapar, her fiyaskoda suçu bize yıkar ve devam eder. Türkiye desteği ile DPÖ de kuruldu, bakanlıklar da genişledi ve saire… Her seçimde de seçmene seçim rüşveti olsun diye kadroların şişirilmesini finanse etti. Anayasaya da üst kademeye hainlerden sızıntı olmasın diye üçlü kararname ile atama usulünü koydurdu.
Şimdi de daha organize olarak kendi memurlarıyla dairelere kurumlara içerden dışardan yerleşerek yükü sırtlandı. Hükümet bunları görüyor ama önce yapması gereken kendi memurlarının dışarı ile ilgisin kesmesini kendinin onaylamadığı işleri pişirip kotarmasını engellemeyi düşünmedi. Kendi adamlarının Türkiye’ye gidip mastır planlar ve projelerle gelmelerine göz yumdu. Bir şey olursa da kendisi pay almaya çalıştı.
Soran yok? Bu suyun nerelerde kullanılacağına ve fizibilitesi olup olmadığına kim karar verdi? Tarım sulama ve yerleşke suyu olarak fizibilitesi değerlendirildi mi? Öyle olsa maliyet kavgası neden çıkıyor? Neden bu fizibilite çalışmaları açıklanıp kavgaya son verilmiyor?
Böyle bir yönetim başarılı olamaz. Hesap verilebilirlik sağlanamaz. Belediyelerle kavgaya tutuştular hesap veremiyorlar. Tarımda artan su kullanılacakmış? Kullanım suyunun hesabı ile tarım suyunun hesabı ayrı mı tutulacak desek, öyle olmayacağı anlaşmada görülüyor. Baraja akan su ölçülecek ve o kadar su için fatura çıkarılacaksa kime giderse ayni fiyat olacak değil mi? Yoksa tek fiyat başlangıç için kararlaştırıldı diye yeni fiyat mı oluşturulacak? Yani tarım için ekimin türüne göre başka fiyatlar uygulanıp devlet desteği mi verilecek?
Devlet desteğini tarım için hesaplayabilene rastlamadık. DPÖ’nün orta vadeli programında da yok TC’nin KKTC yönetiminin yapısal dönüşüm programında da yok. TC’nin KKTC yönetiminin hesaplarında destek fiyatları zamanında yayımlanacak maddesi var da nelerle desteklenip kaça patlayacak hesabı yok.
Demokrasi ancak bilgili halkın denetimi ile yaralı olur yoksa seçimle mevcut iktidarın meşrulaştırılması dalaveresi olur. Demokrasi olmaz.