yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDoğruları bilmek, eşittir yaşamda kazanmak değildir! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Doğruları bilmek, eşittir yaşamda kazanmak değildir! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Başlığı güncel konum la vurgulayalım! Doğruları söylemek size bir şey kazandırmaz* Hat da çoğu zaman tehlikelidir! Oysa sistemin istediklerini söyleyip “yalan olsa da” size çok unvan ve para kazandıracaktır!*** Başka bir şekli ile; Öngörülerimiz doğrulandı* Ancak haklı olmamız bize bir kazanç getirmedi* Kamuoyu dahi haklı olduğumuzu kabulenmeyerek, dünü yok sayarak, yine ayni yanlışlar la yaşama devam ediliyor. Doğruları bilmek bizim gibi yapılarda haklı çıkmak veya deyer bulmak değildir. Tıpkı açtığım mahkemede olayda taraf olan veya konunun içinde olan önemli hukukcuların dahi “kesin haklısın* ilk olduğu için yeni işdihat gerekir” demelerine rağmen, konu içinde olanların birisi sicilini korumak adına, ötekisi de daha baştan görüş belirtiği için benim haklı ve doğru olmanın hiçbir anlamı kalmadı! Böylelikle birilerine de daha çok gönderme yapacağımı da şimdiden müjdelemiş oldum.

*******

Seksenlerde özelikle Marksis bilim adamları başta olmak üzere birçok akademisyenler değişik ülkelerde şunu belgeliyorlardı: “Dünya ısınıyor ve ilerde çok önemli iklim değişiklikleri olacaktır! Sera gazının fazladan atmosfere yayayılması ve aşırı doğa tahribatı, normalin çok üstünde küresel ısınmaya neden oluyor”! Önceleri bu raporların çoğu yayınlanmayarak, önehiçseleştirme yolu güdüldü. Sonra iş yayılmaya ve belirli çevrelerde karşılık bulmaya başladı. Özelikle yoksul ülkelerdeki aşırı kirletme ve sanayinin gelişmiş ülkelerdeki sera gazı yoğun yayması, tüm engeleme rağmen konu konuşulmaya başlandı. Bunun üzerine karşılık olarak milyonlarca dolar dökülen Sermaye yaynlısı akademisyenler de karşı istenen raporlar yayınladılar. Bunun “yalan” olduğunu sayfalarca doküman la açıklama yönüne yöneldiler. Fakat bulgular la dolarlar gündemleştikce, bulgular da buzuların kırılması ve Afrikadaki bazı sarsıntılar la kanıtlar oluşturmaya başlandı.

Doksanlar da bakıldı ki kamuoyu yaşadıklarıyla sermaye sözcülerinin dediklerinin çeliştiğini anlamaya başlayınca, iş manüpüle silahına düştü! “Yoktur la” B.M. dahi sesiz kalırken, bukez iklimlerin bozulmasına neden olacak küresel ısınmanın nedenine yaratan sermaye kesimi hemen yeni fabrikasyon Manüpüle silahını çıkardı. Brezilyada B.M. başkanlığında, çoğu devlet liderinin şovla oluşan konferansı yaptılar. Şovun yanına da onca dokunulmama kurallı sansürlü sulandırılmış içi boş ama reklamı bol küresel ısınmaya yönelik bir popilis dalga yaşandı. Böylelikle dünya sermayenin ret etmesine karşın iklim bozulması olayını kabulendi. Yalnız; olayı ta baştan vurgulayıp tehlikesini kanıtlayanların talepleri veya uyarıları değil, sonuca yine damgasını ret eden, yanılan, imkar edenlerin kendi çıkarlarını koruma adına bir sulandırılmış sonuç la anlamsız ama popilis sonla noktalandı.

Daha sonra benzer birçok konferans yapıldı. Kiyoto anlaşması imzaladı. Ama bunu başta öneren ABD kendi senatosunda geçirmedi. Buna benzer birçok toplantı ve sulandırılmış karar alındı. Alındı da toplantıya katılanlar dahi bunu uygulamadı. Fakat gerçekler olduğu yerde durmadı. Isınma devam ediyordu. Isındıkça bozulmalar da hız veriyordu. Hepimizin hisetiği anormal yağışlar başladı. Akdeniz bölgesine varan kuraklık sorunları artı! Sıcaklıklar dengesiz ama kavurucu şekilde yoğunlaştı. Doğa felaketleri resmen artı! Oluşan toprak ağaç dengesizliği önemli yangınlar oluşturdu. Birçok canlı sonlanma aşamasına girerken, yeni canlılar ve sağlıkta hastalıklar görülmeye başladı. Şimdilerde alışılmamış yoğun sıcaklar ve Trodosta orman yangınıyla iklim bozulmasının doğa sonuçları olarak adamızda da örnekleşiyor. Tıpkı kışın dengesiz ama anlık yoğun yağmur yağışı gibi.

Sonuçta benim de bilim adamlarının uyarılarını yazdığımız yaklaşık 35 yıl sonra denilenler yaşanmaya başlandı. Hat da, işin daha sermaye utancı, çözülen Kuzey Kutbu buzularının altındaki doğal gaz rekabeti şimdiden başladı! Doğrular hayat la yaşanıyor. Öngörenler haklı çıktı* Peki karşı olanlar da vardı! Yaşamın kendisi bize ne gösteriyor? Doğruyu yazdık da enazından birileri bize “gerçekten haklıydınız* Zamanında uyarıları dikate alsak, bunlar yaşanmıyacaktı” basit görüşleri dahi duymadık. Yine aldatanların ayni aldatma oyunlarına devam ediliyor. Kitleler de kabulenince, doğruların önemi de kalmıyor!

İşte güncel bir örnek; Son dönemde önce su teslimiyeti anlaşması yapıldı. Koltukta oturan tüm partilerin imzaları da vardır. Konunun her dönem doğrusunu derken, onlar “suyu istemiyormusunuz* Türkiye bize su veriyor da siz neden kabulenmiyorsunuz* Susuz mu kalalım” gibi karşıtlıklar la doğrular örtüldü. Şimdi sıra geldi fiyata yine başta fiyatı eksik fazla bulan varken, konu özüyle değil de “biran önce su gelsin” kamuoyu algısı alıcılarını hemen buldu. Suyun hem özeleştirilmesi, hem dışa bağımlı olma süreci gayet hamasetli, rant bekleyişli bir ezgi gibi okundu. Her adımda bu özelikler sorun olarak çıkarken, karşılığı “suyu birnanönce kulanalım” oldu!

Başka teslimiyet de Kordinasyon evinde oldu. Yine tüm koltukcular imzaladılar. Sadece su konusunda olduğu gibi koltuk sahipleri değiştiği için anlamzsız bir kendi aralarında göstermelik tartışma oldu. Fakat cihalet kelimesini dahi eksik brakacak bir anlayış da şöyle gerçekleşti: “içerikte yetkiler devredilmiyor* öyle ifadeler yoktur” denildi. Gerçekten okuma ve okuduğunu anlayan herkes sadece yetkiler değil,otoriter bir dışa bağlanıp içeleşme ilhak belgesini karşısında bulur. Hele de sağlanan dokunulmazlıklar ve ayrıcalıklar da düşünülür se! Üstelik bu yetkileri öyle bilinmeyen bir erke verilmiyor; hergün ana akın medya da seyredilen AKP bakışının da net göstergeleri vardır. Nasıl gençlik, sanata bakış, spora yönlenim refleksi ve dindar neslin tacizler deryası oldukça renklidir! Ama koltuğu alınca işler değişir. Hele de gelecek paradan rant bekleyen işbirlikcilerin sesleri bir acayip akor bozukluğu taşıyor. “imzalayın da para piyasaya düşsün”! Nedersiniz bu şahaneliğe?*****

Okuruz ve öğreniriz. Öğrendikçe öngörü yaparız. Kararları biz almayız, ama benzer prokramların neleri üretiğinin örneklemleri ile birikimimiz oluştu. Biz söyleriz. Doğrulanırız* Ancak doğru olup da ne oldu sorusundan da kurtulamadık! Paket kurşun sıkılmadan, meclis önünde tepki konulmadan geçti. Özelikle Serdari makam ve Pehlivan Hüseyin yazılı net bilgiler nedeniyle yandaşlara şunu fısıldıyorlar “uygulamamak için uğraşacağız” denildiği yakınlarınca söyleniyor! Ama adım adım uygulanıyor. Tepkisiz geçip kamuoyu uyurken, elbet hesapda çözümcü akıncının da “farkında olma” zorunluluğu da yoktur. Yarın iş uygulamaya gelince, dokunulacak olanların sesi çıkacak. Pazarlıklar onlara kamuya girmeği sağlar sa susacaklar. Ama sonuç işbirlikcilik yerine doğrudan içeleşerek yönetme dış bağımlı yapılanışın adımları göstere göstere yerleşiyor. Hani bazı açıkgözler “burada tutmaz” diyordu ya, buyursun burada tutmayı brakın, nasıl filizlenip köklerinin derine gitiğine baksınlar. Yarın rant kaybolunca herkes bunu anlayacaktır!

Daha çok olay öngörüp yazdık. Gerçekleri uçuşuyor. AKP örneğini baştan belirtik. Artık dünya kamuoyunun dahi tartıştığı gerçekler yakıyor. Oysa burada “imrenen” koltukcular veya kendielrine lütüfları ile koltuk sevdalı örtüşler devam ediyor. Suriye bataklığını, kültürler savaşının ve şimdi hala çıkılamıyan genel Kapitalist ekonomik gerçekleri velirtik. Doğrularndık. Öyle doğrulandık ki Avrupada ırkçılığın yükseldiği, krizi yaratan ekonomik önlemlerin hala çaresizlikte uygulandığını görüyoruz. Bu doğruları yok sayıp ama onlardan görünüp para kapma doğrusu da yaşanan gerçekleri hala imkar etirme gücü vardır. Bunlar neyazık doğrular ile algıların nasıl kesişmediği, ancak yapılanma sonucu yalanların, yanlışların deyer bulduğu ilginç bir dünyada yaşıyoruz. Yaşıyoruz da sokağa çıkamadığımız yoğunlaşan Haziran sıcağı da bize tıpkı senelrdir söylediğimiz doğruyu insana doğa söylüyor. Onca mükemel makam la şov yapıp haklarımızı gasbedenler, girdiğim sınavın sonucunu dahi nasıl canbazlıklar la açıklamayan Kamu Hizmeti komisyonu başkanı, şimdi Adadaki iklim bozulma sonucu oluşan sıcak gerçeğini de yetkinle yok sayma gücün var mı? Bizim doğrularımız nedense hep böyle acıtan gerçekler le doludur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin