Sıcak bir havada yazı yazıyorum. Üstümden ter akıyor. Alışılmamış Haziran bunaltıcı sıcak günler yaşanıyor. İklim bozulmasının gerçekliğini bedenimde hisediyorum. Yetmezmiş gibi olaylar da peşpeşe geliyor. Kapitalizmin kriz ısısının doğayı dahi yerlebir etmenin yüzleşmesini de görüyorum. Kuzey Kıbrıs denilen coğrafyada nemin yükselip, sıcağın buharlaştırma derecesine koştuğu günlerden geçiyorken, makale için klavye başına oturdum. Düşünme duygum hala canlı. Kuzey Kıbrıs derken de önemli direk etken dinamikler le kucak kucağa bulunuyoruz. Bir Kıbrıs ve hele Kuzey Kıbrıs insanı istemese veya bilmeme moduna sarılsa da fark etmeyen direk etkiler ve gerçekler le yaşıyor. Genel Kapitalist sistemin bir parçasıdır. İstemese de bilmese de Kapitalizmin Neoliebral anlayışlarını direk güncel yaşamında yaşamak zorundadır. Neoliberal kriz le birlikte yoğunlaşan aşmazı da kendi basit yaşamında da bulur. Kapitalist kriz ve sistemin bozduğu iklimlerin önemli olumsuzlukları da direk yaşayarak bedelini de ödüyor. Yine Kuzey Kıbrıs başka yapıların da kısgacında! AB üyesi olup Güney Muktesabatlı, Kuzey ise Muktesebatsız denilen tuhaf ama net yaşanan öteki yapısal durum vardır. Bunun da yansımaları enazından direk AB krizleri veya sömürgeleştirme veya piyasalaştırma esrumanların da yansıyışlarını direk yaşıyor. Kıbrıs tarihi sömürgesel başka gerçeği de ister İngiltere, ister Britanya diyeceğimiz ülkenin önemli etki hegemonya alanında bulunuyor. Kıbrıslı önemli nifus ingilterede yaşarken, İngiliz üstlerinden Sderlin kulanımına varan çok önemli bağlılık zincirleri de oluştu. Siz eyer Kuzey Kıbrıs da yaşıyorsanız, bir de Türkiyenin sömürgesel, ilhaklaştırma nifus alanlı politik öteki gerçekliklerin yapılanmasını da gerçekleştirilen yerde bulunuyorsunuz. Bu çok denklemli ilişki elbet siyasal ve ekonomik direk etkileme ile kültürlenme yapılanmasının da buna yönelik biçimlenmesi de yaşanmaktadır.
Siz Kuzey Kıbrıs denilen coğrafyada yaşıyorsanız, Kapitalizmin geldiği noktayı, Neoliberal kriz le aşmazda olduğunu, bozulan iklimlerin havaları altüst edip doğa olaylarındaki patlamaları yaşayarak birlikte kavramanız gerekirdi. Siz eyer AB üyeliği yanında alınan fon paraları veya verilen burslar la gezerken, örneğin “Lizbon kurallarını, AB içi kriz nedeniyle dengelerin değiştiğini ve enson Britanya olayını” iyi bilme şansınız vardı. Kapitalizmin eşitsiz ilkesi ile kriz dönemi değişen dengeleri veya seçeneksizlik sonucu yükselen faşist dalgasını iyi okumanız kolay olacaktı. Konuyu fazla örnekleme dağıtmadan, hemen konmuzla alakalı başlıklar la bu karmaşık ilişki yoluyla yorumlayalım.
*****
Hafta içinde Kıbrısın en yüksek dağları olan Trodosta yangın çıktı. Yangının tabiyata yönelik tehdidi ve insanın nefes alma yaşamsal gerçekleri elbetTrodos yangını sürerken, takınılan siyasal tavırlar ve konudan kaçırıln önemli olgular vardı. Kapitaalist sermayenin resmen gösere göstere bozduğu iklimler le dengesiz ısınan hava koşullarının toprak ağaç ret etme tutumundan tutun, daha dehşetli gelişen gerçeklikler vardı. Trodos tipi yangınlar artık dünyada salt “doğal” deyil de eek olguları da sıralama zorunluluğu da oluştu. İklimlerin bozulması butip olayların daha hızlı gelişmesi ve daha kolay oluşmanın koşullarını artırdı. Bunu pek söyleyen olmadı! Yine, Neoliberal politikalar sonucu özeleştirilen butip yerlere mali denetim veya fafaydacılık sonucu da gereken güvenlik önemleri azaltıldı. Buna bir de Ormanların rant yerleri görülmesi de eklenince, yangın doğalığı yanına birçok sistemsel gelişme de damıtılmak zorunluluğunu getirdi.
Trodos olayında özelikle Troyka dayatmalı politikanın mali denge ifadeli kemer sıkmanın da bazen duyarlı kesimler ce tartışıldığı da görüldü! Orman dayresinde çalışan veya itfayecielr alanında hem maaşlar düşürtüldü, hem sayı azaltıldı ve hem de yeni alınanların daha güvencesiz ve düşük ücfret le çalışma dönüşümü oldu. Bunun ölümler olayında araçta gereken sayıda itfayecinin olmaması, bunların tecrübesizliği ve aldıkları ücret düşüklükleri nedense konu edilmedi. Oysa normal konumda daha fazla insan ve tecrübeli güvenceli olma durumunda kazanın gerçekleşmeyeceği savunucsu da vardır. Neoliebral politik gerçekliğin karşımıza gelişini gördük. Ama çoğu ne bozulan iklimler, nede mali disiplin adıyla güvencesiz ve daha az insanla çalıştırma koşul sorgulanmadı….
Bir de Kıbrıs Türkiye havasına tanık olduk. Kim nederse desin; hangi ülkede doğal afet olsa, yardıma giden öteki ülkeler bilir ki oradaki kordinasyona bağlı olmanın gerektiği kesindir. Oysa Trodos yangını bize Türkiye Kıbrıs politik turunsolu olayına dönüştü. Kıbrıs cumhuriyeti yardımı kabul edip, kendi kordinasyonunda idare etmek isteyince, birden bildik nefret dili ortaya saçıldı. Oysa örneğin ayni yangın Türkiyede olsa ve birileri Türkiyeye “ben yardım edecem, ama senin ne kordinasyonluluğunu kabul edecem, nede senin belirleyeceğin kurallara uyacam” dese, Erdoğan ne yanıt verir Di? Üstelik yardım kabulenmeyince teşekür edilip geri çekilmek varken, başlayan neferet söylemi içinde küfürler olan demeçlere dönüştü! “Aymazlıklar, papaz dahi su ve petrol istemedi, bunlar nasıl barış istiyor, bunlar la yaşanır mı” sözleri siyasal demeçlerde uçuştu. Üstelik kamuoylarında da kabul buldu. Konu 2 lider arasına sıkıştırılma çabasına dönüştürüldü. Oysa maç için Larnaka ve Bafa inen Türkiye uçakları, nedense orman yagın söndürmede bunu siyasal başka alana çekme tavrına girdi. Bu girişteki özetlediğim bileşkenin Trodos resmi.****
Gelelim adamızın garantörlerinden, üstleri olan ve epey nifusumuzun da yaşandığı İngiltere referandumuna! Sonuçta Britanyada yapılan AB üyeliği referandumu ret ile noktalandı. Zaten referandum öncesi ret veya evetin birbirine yakın çıkacağı bekleniyordu. Gerçi evet tahmini biraz daha fazlaydı! Bu göserge çok noktayı içerir. Bazı anımsatmalar la konuyu yorumlayacak okuyucuma yardım edecem. Birincisi; genelikle son dönemde dünyada kamuoyu araştırmaları pek tutmuyor. Hat da, yanılgı payını aşan kayışlar da yapıyor. Başka bir önemli nokta da şu: gidilen önemli birçok referandumda merkezi partielrin desteklerine karşın hayır çıkma ikilemi oluştu! Lizbon anlaşması sonrası AB anayasa olaylama döneminde Fransanın tutumu, Kuzey Kıbrıs da meclisin ortak hazırladığı anayasa değişikliğinin ret edilmesi bunlardan birkaçıdır. Başka şekler de konu yansıdı. Örnek; Yunanistan da Szriza Troyka önerielrini referanduma sunmasına ve hayır çıkmasına karşın, paketi imzaladı. Böylesi bir siyasal kırılmalar yaşanıyor.
Önemli genel iki gerçek sırıtıyor! Kapitalizim girilen Neoliebral krizi atlatamıyor* Atlatamadığı gibi hala eski politik tavırlar la nefesleri daha da daraltıyor. Kriz döneminde hegemonya kontroları zorlaşırken de eşitsiz sıçramalar da yapıldı. AB içinde krizi yöneterek Almanya hem Güney Avrupa sermaye alanlarını ele geçirirken, hem de İngiltere Fransanın da önüne geçti! Öteki dalga ise yine kriz klasik sosyal ivmedir. Kriz döneminde devrim ve karşı devrim dalgaları yükselme koşulalrına sahiptir. Bu örgütlenme ve idolojik kamuoylaşma ikileminde önemlidir. Son kriz resmen genel faşizmin kamuoyunda yükselmesine de neden oldu. ABD Trump adaylığı veya Avrupada artık iktidar alternatifi olan faşist parti gerçekleri bize bunu işaret ediyor.
İngiltere referandumu başka bir olayın da mümkün olduğunu şöyle kanıtladı: İngiliz Muhavazakar yönetimleri hep Avrupa içinde ırkçı veya ulusal olguları pay alma, siyasal koşulları kabulde kulandılar ve başarılı da oldular! Oysa girilen ekonomik krizle artık denetimin kırılması,kontrolun kontrulsuzluğa yönelişi ile bukez kulanılan silah dönüp muhavazakarları vurdu. Irkçılığa prim veren AB buna bir de Lizbon anlaşmasını ekleyince de Avrrupada faşist dalganın büyümesine yangınsal katgı yaptılar. Tıkanan ve alternatifleşen faşizim giderek sermaye çevresinden de mutlaka karşılık bulacaktır. Burada sınıf fetişizmi yapanların, ingilterede ezilenlerin neden AB dışında kalmayı istedikelrini dönüp doğrudürüs okusunlar.
Kıbrıs şimdi kısgaçta! İngiltere ile birçok köklü yapısal bağları vardır. AB üyesi de. Peki çıkılma halindeki seçki nereye yönlendirilecek? Herkes sterlin veya öğrenci boyutuna yoğunlaşırken, Kıbrıs sorununda AB dışı İngiltere ayağı da oluşunca eyer denklem kurgulanırsa yeni boyutu nereye koyacaklar. AB üyesi, ingilizin etkin garantörlüğü, Türkiyenin Kuzeyi resmen ilhak adımları, dıştan Rusların müdahalesi ve hepsinin üstünde ABD burada ne isteyecek olguları akıncı ile anastasiyadis mi belirleyecek? Trodos olayında Akıncı Türkiye resmini iyi okumak şart. Liderlerin nereye kadar durumu şimdi yeni İngiliz konumu da eklendi. Belli ki Britanya bu son kapitalist krizde kaybeden ve eşitsiz işleyen Emperyalist kuralına göre gerileyen bir noktaya düştü!
Kriz döneminde yaşanan AB içi hegemonya olayının mutlaka yansıyışları genel ile özelere inecektir. Şimdiden İskoçya bayrağını çekerken, Fransa Danimarka ve Holanda karıştı. Hele ABD Trump dönemi ile Ortadoğu bataklıkta yeni aşmazlar ürtilir se işler iyice yumaklaşacak. Kördüyüme dönüşecektir.