yaklaşımlarAlpay DurduranBu nasıl kültür ki insanı sürü yapar – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

İnsanları eğitip istedikleri kılığa sokma yarışına son vermek gerek. Bunu anlamamız gerekir. İnsanlar özgür, dokunulmaz ve bağımsız bırakılmalıdır

Bu nasıl kültür ki insanı sürü yapar – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

durduran2İnanılacak gibi değil. Bir fizikçi Allah’ı anlatmış imam veya mehdi tam adamımız demiş. Yıllar sonra da Türkiye’de devleti ele geçirme girişimine cesaret edecek kadar bir sürü toplamış. İlginç tarafı olanları görenler de çok olmuş ama kimi desteklemiş kimi seyretmiş.

Daha ilginç olan da dünya çapında bir dini örgüt kurarak kendini çok önemli bir ilahi kişi olarak kabul ettirmiş.

İnsanların bu çağda bu kadar şaşması üzerinde durulması gereken bir konudur. Bir fizikçi gerçekçi olmak için yetiştirilmiş bir kişi olmalıdır. Olamadı ise bir yerde fizikçiliğini engellemek gerekir ki öğrencilerine sakat düşünceler aşılamasın.

Türkiye’de insanların hurafeden başka bir şey olmayan birinin şu kadar şu duayı okursan ve şu kadar zikir edersen yani tesbih çekersen günahların af olur sözüne inanması bu kadar kolay olmamalı idi.

Profesör, yargıç, general ve benzeri unvanlara sahip olan kimselerin bu kadar yüksek oranda bir imamın peşinden gidip kendini kullandırması durumun vahim olduğunu gösterir.

Kesin olan şudur ki Türkiye’de insanlar kolayca kanacak sakat bir kültüre sahip kılınmaktadır. Kuran’da bile hurafelere karşı uyarılar vardır. Ama insanlar hurafeleri tıpkı animistler ve diğer putperestler gibi ibadet sırasında kimseye şefaat edilemeyeceği Kuran’da yazsa da bir imamın veya mollanın şefaat edebileceğine inanırlar. Kolay yoldan cennete gitme şansı olarak kabul ederler. Sonra da o imamın, mollanın veya şeyh, şıh gibi çeşitli sıfatlarla anılanların kulu kurbanı olurlar.

Bu kul kurban olmanın karakter olarak insanlarda bulunmasının nedeni derinde olmalı ki bu kadar çok etkili oluyor. Bunun desteği de kişisel çıkarla desteklenmesi olmalı ki o sürükleyiciler ayni zamanda büyük maddi güç sahibidirler.

Türkiye Osmanlı zamanında da sonrasında da büyük çabalara sahne oldu. İstiklal savaşını yapanlar kazandıkları büyük saygınlığı kullanarak bu anlayışlarla savaştı. Ancak mali olanaklarını kısmada başarısız kaldığı gibi dinin bu gibi cemaatleşmeye karşı olduğu düşüncesine rağmen dini duyguların istismarına engel olamadı. Doğu Anadolu geriliği dolayısıyla bir önemli kaynak olarak kaldı ve bazı bölgelerde de ayni eğilim sürdü. Hâlbuki özgürlük Kıbrıs’ta buna izin vermedi. Şimdi ne haldedir bilinemez çünkü nüfus yapısı değişti.

Bizde de tehlike görülürse nedeni özgürlüğe rağmen devletin kamu kaynaklarını kullanarak halkı eğitilecek bir hedef kitle olarak görme geleneği olacaktır. Sömürge döneminde öyle bir hedef olamazdı ve yoktu. Şimdi ise konuşanlar dönüp dolaşıp devletin halkı eğitmesi öğüdünü yaptıklarına göre tehlike kapıdadır. İnsanlarımız ağır bir, tarihi kullanarak yapılan hedefler ve öğütler bombardımanı altınadır. Sigara ve uyuşturucu tehlikesi mi var iş döner eğitime gelir; doğal görünür ama futbol maçlarındaki tezahüratın çirkin olanlarına karşı da eğitim öğüdü yapılır. Gençliğin siyasete soğuk davranmasını da tehlike görür ve devlete eğitim ver derler. Çöpünü sokağa atmak çirkin mi devlet eğitsin derler. Bunun sonu yok devlet denilen bir kurum var ve o her konuda eğitim yaptıracak anlayışı var.

Eğitim eğitim varsa yoksa eğitim öğütleri her gün yapılır. İyi ki o kadar işi örgütleyecek bir devlet yok!

Fettullahçılar itiraflarında neden ona gittiniz diye soruldukta ne diyorlar? Çocuklarımızı daha iyi bir hayat yaşamaları isteğiyle yanına gittik ve vaazlarını izledik diyorlar. Kendilerini yola getirmesini ve çocuklarının yoldan çıkmaması için ne yapılacağını anlatmasını istemişler. Bizde de din eğitimi zayıfladığı için gençlerin yollarını kaybettikleri inancından bahsedenlerin sayısı çok.,

Fettullah’tan kurtulsalar menzil tarikatının eline düşecekler diye kaygılanmamak olası mı?

Hâlbuki bu devleti oylarıyla seçtikleri bir kadroya emanet edecekler. Hem de seçtiklerinin partilerin kulu olmalarına çare bulamadıkları ve mecliste başkan sultası ve parti militanları olduğu bir yapıya teslim edecekler. O zaman önce eğitim programlarının başarılı olmasını beklemek ve demokrasiden medet ummak gerekecek yoksa bugünkü yapı eğitti de ne oldu ise ondan şikâyet edip öyle bir halkı seçici yapmaya devam!

İnsanları eğitip istedikleri kılığa sokma yarışına son vermek gerek. Bunu anlamamız gerekir. İnsanlar özgür, dokunulmaz ve bağımsız bırakılmalıdır. Bir de Fettullahçıların etkisini kıralım diye cami cemaatini öneriyorlar ki onun gibiler camilerden yetişti gerçeğini kör taraflarına mı getiriyorlar diye sormalıyız.

Amerika’da tarikat kovuşturması ve filmlere konu olmuş ünlü bir kondur. Özgür insanlar tarikatlara girmemeye zorlanamaz onun için kamu yönetimi tehlikeli örgütlenmelere karşı aldığı önlemlerle insan haklarına dokunma yasağını ihlal etmeden savaşır. Laik devlet böyle davranır. Yoksa laikliğin esasında olan demokratiklik devlete eğitim deyip kendinin o zaman hasbelkader seçilmiş iktidarının belirlediği dinidir değildir akidesini yerleştirmesi yetkisini vermez.

Devlet (kamu yönetimi) değil egemen halktır. Egemenlik kayıtsız koşulsuz halkındır (milletindir). O kadar.

Yoksa Feto’nun tarikatı gider Nakşibendilerden Erdoğan’ın tarikatı gelir. Seçildikçe demokrasi oyunu oynanır seçilemezse onlar darbe yapmaya kalkar.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin