Yaşam savunucuları, Cerattepe’de doğal varlıkların geri dönülmez zararlara uğratılması pahasına maden işletme planları karşısında özellikle bu yıl başından itibaren diken üstünde. Yaklaşık 50 bin ağacın kesilmesine; dünyada eşi benzeri bulunmayan, çeşitli endemik türleri barındıran bitki örtüsünün zehirlenmesine, doğal ortamın hayat verdiği canlıları olumsuz etkileyerek ekolojik dengenin tümüyle bozulmasına yol açacak, yine bu doğanın bir parçası olan insanlar ve evcil hayvanlar için hastalıkların başlangıcı olacak hatta insanların evlerini, yaşam alanlarını terk etmelerine varan sosyal olaylara neden olacak bu projeye, devlet kanadından destek verilmesi, yaşamdan yana olanların saflarını sıklaştırıyor.
“Mahkeme tarafsızlığını yitirmiştir!”
19 Eylül’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Artvin Cerattepe maden sahası için verdiği, “Çevresel Etki Değerlendirme”(ÇED) Olumlu Raporu’nun iptali istemiyle, Rize İdare Mahkemesinde başlayan dava hakkında Davacı Yeşil Artvin Derneği Avukatının yaptığı bu açıklama ne Artvin Valisi tarafından her türlü yürüyüş, basın açıklaması, toplantı, miting, çadır kurma, oturma eylemi, stant açma, afiş, pankart, bildirilerin 19 Eylül-19 Ekim 2016 tarihleri arasında yasaklanmasından, ne Rize Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin Rize Adliye binasının etrafını, cadde ve sokaklardan geçiş yapılamayacak şekilde bariyerlerle kapatmasından ne de farklı illerden Rize’ye gelenlere yönelik “çoraplara kadar arama” uygulamasından uzak. Peki davanın müdahillerinin bile mahkemeye ulaşmasına devletin polisinin engel olduğu bir ortamda adil yargılama yapılabilir mi? Ya Rize’de halka dağıtılan ve ardından sosyal medyada paylaşılan “Rizeli vatansever gençler” imzalı mektuba ne demeli? Bu mektubu hazırlayanlar sizce “ Türkiye’de bakır üretimini arttımanın önündeki tüm engellerin kafasını koparacağız. Bu kadar açık ve net” diyerek Cerattepe Maden işletmesinin faaliyetine karşı olan binlerce yurttaşı tehdit eden Artvin Valisi’ne ne kadar yabancı olabilir?
Çok değil, yaklaşık iki ay önce 11 Temmuz’da Akkuyu Nükleer Santrali’nin ÇED onayı iptali için gerçekleştirilen Bilirkişi Keşif İncelemesi kapsamında çok sayıda meslek örgütünün ve sivil halkın müdahil olduğu davada, dava gerekçelerinin açıklanması için verilen sürenin Artvin davasına dair müdahil avukatların söylediği gibi sıradan bir meram anlatmaya bile olanak tanımayacak kadar kısa tutulduğunu görmedik mi? Bugün Akkuyu için nihai karar henüz açıklanmamış olsa da inceleme sonrasında hakimler tarafından kaleme alınan kapanış raporunun saatler süren mahkeme ve saha turuna rağmen aslında daha önceden Bilirkişilerin kaldığı otelde yazıldığına dair bir şüphe düşmedi mi içimize?
Bir nükleer santrale karşı açılan dava ile maden işletilmesine karşı açılan davanın ortak noktası şüphesiz doğal yaşamın ve o yaşamın sunduğu canlı cansız tüm varlıkların bugün ve gelecek adına korunması gerekliliğidir. Anayasanın 56. maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir”demektedir. Yatırım planlarının rasyonel sayılabilmesi için, feda edilen alternatiflerin toplam maliyetlerinin, yapılan tercihten fazla olmaması gerekirken yaşamdan daha değerli ne olabilir? Nitekim bu görüşü savunarak Artvin’de maden işletilmesine karşı verilen 25 yıllık mücadele, 1980’lerden günümüze geri çekilen ihaleleri ve bu uğurda yapılan araştırmaların ortaya koyduğu raporları deneyimlemiştir.
Örneğin TMMOB Orman Mühendisleri Odası tarafından görevlendirilen uzmanlar, 13.09.2013 tarihinde verdiği raporda söz konusu orman alanları ve sağladığı sayılamaz/ölçülemez çevresel hizmetlerin hiçbir kısa süreli ekonomik faaliyetler uğruna gözden çıkarılmaması gerektiğini ifade etmiştir. Raporda açıkça Artvin Cerattepe ve Genya Ormanlarında Madencilik yapılmamalıdır ” denilmektedir. (TMMOB 2014 Cerattepe raporu) 1998 yılında da Maden tetkik Arama (MTA) yaptığı araştırmaların ardından “Artvin ilinin Çevre jeolojisi ve Doğal Kaynakları adlı bir rapor yayınlamıştır. Bu rapora göre Artvin linin jeolojik yapısı ve metalik yatak ve problemli noktaları saptanmıştır. Bu rapor çok önemli heyelan risklerine dikkat çekmektedir. Rapor Cerattepe’deki madenin işletilmesi durumunda buradaki yapay titreşimlerin(patlamaların) bölgede heyelanları etkilemesinin doğal olacağını söylemektedir.
Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesinin Akademik Genel Kurulunun 18.04.2006 tarihinde toplanarak oybirliği ile aldığı ve “Fakülte Görüşü” olarak kabul ettiği raporda ise, Cerattepe’de madencilik faaliyetinin durdurulmasının kamu yararına uygun olduğu belirtilmiştir. Artvin Orman Bölge Müdürlüğü ise 08.11.2012 tarihinde ÇED İnceleme ve Değerlendirme Formu müracaatında, yeraltı üretim yöntemiyle üretilecek madenin yerüstü tesisleri için ormanlık alanda yapacağı tahribat nedeniyle olumsuz görüş vermiştir.
Bunlara ek olarak Yeşil Artvin Derneği’nin itirazları arasında işletme esnasında ve sonrasında beklenen olumsuzlukların üzerine, siyanür ve diğer atık havuzlarının sorunları da eklendiğinde belirtilen tehlike ve risklerin çok daha artacağı da önemli bir argümandır. Cerattepe ÇED raporunda Yeraltı sularının ve akarsuların nasıl korunacağı konusundan ise hiç bahsedilmemektedir.
Tüm bu raporlara ve bilimsel araştırmalara, bilim insanlarının, meslek örgütlerinin itirazlarına rağmen projelerin hayata geçirilmeye çalışılması maden Kanununa göre devletin payının %2 olduğu gerçeğiyle okununca devletin 60’li yıllardan beri kullandığı “kalkınma” söylemlerinin de arkasına saklanamayacağını bilakis alenen bir şirketin elde edeceği “rant” lehine elindeki imkanları sunduğunu göstermektedir. Çok açıktır ki önümüzdeki günlerde önce 80 sonra 75. Madde olarak karşımıza çıkartılan paket içerisinde yaşam alanlarımızı şimdikinden daha çok değişim değerine maruz bırakacak uygulamalar sırasını beklemektedir.
Sonuç ne olursa olsun Artvin halkının ve yaşamdan yana olanların direnmeye devam edeceği açıktır zira, Sinopta kurulması planlanan nükleer santral için yerleşen Mitsubishi çalışanlarının halkla karşılaşmamak için kendilerini ev hayatına mahkum ettiği gibi Artvin’de maden için izin çıkarsa söz konusu şirketin istihdam edeceği 80 küsur işçinin hayatı pek de kolay olmayacağını düşünebilirsiniz. Kaldı ki bu durumun ilk emareleri Artvin’de Cengiz inşaat adına çalışan polis ve görevlilerden kiracı olanların varlığı tespit edildiği gibi bunların konuttan çıkarılması gibi esnaf protestoları şeklinde yaşanmıştır. Hatta bakarsınız belki de Bodrum’da yaşam alanları daraltıldığı için insanlara saldıran carettalar , Kuzey kutbunda teknisyenlerin ekipmanlarını rehin alan boz ayılar ya da Gerze Termik santral direnişindeki halkın yanında jandarmaya saldıran arılar gibiKafkasör yaylasının arıları hatta belki de ayıları Cengiz’in etrafını sarıverir.