Demokratik bir ülkede insanlar rejim değişikliği isteyebilirler ve bunun için siyasi parti kurarlar. İsterlerse dernek kurarlar ve gene isterlerse bir gurup oluşturur ve görüşüp eylemler düzenlerler. Bunu seçimlerle iktidara gelmek amacıyla yaparlarsa kimse engel olamaz. Ancak bunu kuvvet kullanarak geçekleştirmek isterlerse önlenmeleri yasal güçlerin görevidir.
Amaçlarını gerçekleştirmek için suç işlerlerse bunu önlemek de yasal güçlerin görevidir. Bu görevi yapmak için de yasal güçlerin bilgi toplama görevi vardır. Bu bilgi toplamanın ve kullanmanın yasal sınırları da bellidir.
Yasal güçleri ele geçirmek ve onlar aracılığı ile yasal yönetimi devirmek için örgütlenme ve hazırlıklar yapmak suçtur. Yasal güçler buna izin vermemekle görevlidir. Bir önemli suç da yasal güçleri ele geçirmek amacıyla örgüt üyelerini kurumlara sokmak ve sokabilmek için siyasilerle yasadışı ilişkiler kurmak, sınav ve mülakat sırasında hileler yapmak suçtur. Bu yasadığı işe engel olmayan veya olamayan suç işler. Bu işlerin yapılması için zaten suç olan devlette popülizm ve nepotizm uygulamak buna izin veren rejimin en kısa zamanda devrilmesi gerekli iktidara sahip olduğunu gösterir.
Kahrolası bir iktidar silahlı güçlerini, yargıyı, içişleri bakanlığını, belediye ve imar bakanlıklarını ve dini kurumlarını uyguladığı popülizm ve nepotizmle işgale açık hale getirdi ise ne yaparsa yapsın o ülkede huzur ve refah umudu yoktur. Zengin insanların sayısı artabilir, sıkı mali politikalarla yabacı sermayeden yararlanabilir ve etraf şaşaalı binalar ve yollarla donatılabilir ama ne huzur ne de refah görülmez.
Bir yönetim suça karşı eylem yapacaksa kendisi göz göre göre suç işleyemez. Kadroları layık olmayanlarla dolduramaz. Ancak insanlar çiğ süt emmiştir derler; siyasi geleceği için kullanmak üzere bazılarını kayırabilir. Onun için bu suçu da kovalayacak başka görevliler olur ve onlar popülistleri ve nepotistleri yakalarlar. Ancak rejim yasal yetkilileri kendisine haber vermeden harekete geçmemeye zorlayabilirse ve yakalanmak üzere olanları serbest bıraktırabilirse orada yasal yetkililerden hayır gelmez.
İşin esası kuvvetler ayrılığı denilen sistemdir ama yalnız yasama, yürütme ve yargı güçlerinin ayrımı değil yasal yetkili memurların kimseye sormadan sadece yargı önünde yasal yetki kullandığını kanıtlama şartına bağlı olarak hareket özgürlüklerinin olmasıdır. Yargı polis ve savcılığın dava açmasıyla devreye girer, polis ve savcılık tek bir adamı emrinde ise soruşturma açtırmaz, dava da etmez. Baskı kurmak isteyen iktidara soruşturma açmak, tutuklamak ve dava etmekle mahkumiyet olmadan ceza verme olanağı vardır. Yani hem suçlular serbest kalır hem de insanlar baskı alınıp demokrasinin çalışması engellenir.
Sessizlik hayra alamet değildir. Bir suç duyurusu ortaya çıkarsa onun kovuşturulup halka bilgi verilmesi ile görevli memurlar yasayla saptanmış olmalıdır.
Örneğin polisin bir belediyenin evraklarını alıp yıllarca üstüne yatması ve ne belediyeyi aklayıp ne de birilerini dava etmemesi rejimi çürütür.
Mahkeme tarafından yıkım emri verilmiş bir binanın yıllarca yıkılmaması ve kullanılmaya ve geliştirilmeye devam edilmesi sessizlikle karşılanamaz. Basın haberlerini yanıtsız bırakan polis ve savcılık suça katılmış ve halka karşı saygısızlık yapmış olur. Halk ülkedeki adaletin işlediğini görmelidir. Yoksa suçluluk tırmanır ve ona dokunmayan bana da dokunmaz diye suçlar artar.
Anayasal hak olarak halkın denize ulaşmasına engel konulamaz hakkı her yaz basının uğraşı olursa anayasanın da üstünde nepotizm ve popülizmin olduğu ve anayasal kurumların çalışmadığını gösterir.
O nedenledir ki o çiğnerse bana da izin verilmelidir gibi bir kural basında sık sık vurgulanmaya başlanmıştır. Girne’nin güçlü patronlarının yasadışı inşaatlarının ve denizi kapatmalarının önüne geçilmiyorsa Karpaz’ın barakalarını yıkmak adaletsizliktir görüşü prim yaptı. Sanki biri çiğnerse herkesin çiğneme hakkı doğdu gibi bir anlayış prim yaptı. Bir defa çiğnemekten bir şey olmazdan bir defa çiğnendi ise artık her zaman çiğnenebilir inancına geçildi.
Rejim değişikliği sağlama hakkından adalete ve nihayet güçler ayrılığına geçmemin nedeni konuların birbirine bağlandığı göstermektir. Demokratik hukuk devleti tüm parçalarıyla yasal görevlerini yerine getirmek durumundadır. Yoksa eksiklikler birbirlerini etkilerler ve sistem işlemez hale gelir. Güçler ayrılığı yok desek vardı derler ve örneğin meclis ben buradayım der ama onun orada olması yetmez. Muhalefet dâhil mebuslar bilgiye ulaşma hakkına sahip değilse ve örneğin hastanede ambarda bulunan trafo üç beş yıl fark edilmezse ve mebus demek ki siz demirbaşı kayıt altına almadığınız gibi monte edilmesi elzem olduğu için alınan bir trafonun kullanılmaya başlamamasının bir sorumlusunun olması gerektiğini izlemiyorsunuz diye reform ister diye boşuna bekliyoruz. Çünkü trafo alınması için bütçede yetki veren yetki verdiğini bile bilmezdi. Ona trafo gereği var elektrik tüketimi arttı ve voltaj sonu çıktı diye bilgi veren de yoktur.
Devlet dairelerinde personel fazlalığı var diye alınan tasarruf önlemleri nedeniyle emekli olan veya tayin edilen fiili çalışanlar yerine siyasi atamalarla üst kademeler ve fiilen iş yapmayanların yerleri dolduruluyor şikâyetleri varken kadroların durumu hakkında meclise tek satırlık bilgi verilmemişse işimiz zordur ve sistem çalışmaz. Norm kadro ve gelişmeler hakkında DPÖ’den raporlar çıkmazsa ve izleme ve koordinasyondan değerlendirme yapılıp meclise gönderilmezse işimiz boştur.
Kurumların bütçeleri meclise sunulur. Bu sureta bir iş değildir. Mebuslara ve muhalefet dâhil partilere bilgi vermek ve onaylarını almak içindir. Onların bütçelerinin raporunda durumlarını ve gelecekte atılacak adımları gösteren değerlendirmeler yer almalıdır. Bir mebus her konuda derinlemesine bilgi elde edemez. Onun için onun değerlendirmesine yeter bilgiler verilmelidir. TÜK bütçesi sunuldu ve onaylandı. Onun raporunda şimdi açıklanmış olan yeni durumu hakkında tek bir satır görülmedi. Bu nasıl olabilir? Bütçe bu değişiklikleri rapor etmediyse meclis neyi onaylamış olduydu ki!
Liste uzar gider. Bunlar sistemin istedikleridir. Ama ağır personel sorunu varken yaşanan personel skandalı için bile kim bu atamaların gerekli olduğunu yönetime bildirdi de atamaları kararlaştırıldı sorusuna gülmemek elde değil. Bir yönetim alt birimlerden gelen bir atama talebi olmadan atama yaparsa bu ancak nepotizm olur ve rejim çürür.
Yozlaşma dibe vurdu. İsteyen rahatça darbe hazırlığı da yapar, siyasi partileri işgal operasyonu da işletir daha neler…