Yargı yasagücünde kararlarla meclisin atlanmasına ve daha önemlisi yasagücünde kararlar alma yetkisinin istismar edilmesine dur diyen ara kararları verdi. Yıllarca meclisin yetkisinin atlanmasına karşı tepkilerimizi açıklamış ve uyarmıştık ama etkili olamamıştık.
Bu yasagücünde kararname yetkisi mecliste bulunan partilerin bir ayıbıdır. Yıllar önce Kıbrıs liralarının Türk Lirasını çevrilmesiyle ilgili yasagücünde kararname meclis görüşmeye bile kalkmadan yürürlükte bırakılmıştı. Sonunda bunun anayasaya aykırı olduğu anayasa mahkemesi tarafından kabul görmüştü. Ancak aradan çok yılların geçmesi yüzünden hiçbir etkisi olmamıştı.
Arada mahkeme anayasaya aykırılık davası açma yetkisini sınırlandıran karar da almış ve siyasi partilerin mecliste gurubu yoksa dava açamayacağına ve varlık nedenleri arasında hukuku savunma nedeni olmadığını iddia ederek derneklere verilen hakkı da onlardan esirgemişti. Anayasa mahkemesinin aykırılık iddiasıyla dava açılmasını engellemek için özellikle uğraştığı anlaşılmıştı. Nitekim tutumuyla anayasal bir yetki olan İngiliz hukukun yargı usullerini de madem anayasada idari yargı da bunlara gerek yoktur anlayışında olduğunu göstermişti.
Bu acı gerçekler herkesi etkilediği ve konu ile doğrudan ilgili olma şatıyla dava açılabilmesi de kısıtlamalara girdiği için anayasaya aykırı iş yapmak hükümet için kolaylaştı. Milletvekilleri ise partiler arasında paylaşıldığı ve milletin değil partilerin vekilleri olmayı sinelerine çekip hazmedebildikleri için meclise gönderilmesi koşullarına bile denetim getirmediler ve bugünkü garip durum ortaya çıktı.
İnanılacak gibi değil ama anayasanın ekonomik konularda (mali, idari ve başka değil) ivedilik varsa yasagücünde kararname yapılabilir yetkisi her konuda kullanılmaya ve meclis nasılsa elimizde havale ederiz ama görüştürmeyiz inancıyla hareket edilmeye başlandı. Milletvekilleri de bunu hazmettiler. Zaten meclisteki tüm partilerin geçmişinde ayni işi yaptıklarının kanıtları vardır.
Bugünkü durum yargının mecliste milletvekili olmaya layık kimselerin bulunmasına destek sağlayabilecektir. Çünkü anayasa yasagücünde kararnamenin hemen meclise sevkini ve meclis tatilde ise toplantıya çağrılmasını emreder, kararnamenin ivedilikle değil öncelikle de görüşülmesini de ister. Meclisin her işini kararnamenin önünde engel olmayacak şekilde düzenlenmesini sağlar. Buna mebusların kayıtsız kalması ve partilerin anayasayı savunmayarak sessiz durmaları kabul edilemez.
Mecliste komiteler işe anayasaya uygunluk denetimi yaparak başlarlar diyen İçtüzük kararını kimsenin umursamadığı da açıktır.
Yargının çabasını anayasaya ve yasalara saygıyı desteklediğini ve çevreye önem verilmesini ağlayacak bir etkisi olacağını sanırız.
Meclis ve milletvekilleri artık demokratik parlamento sahibi bir ülkeye layık olanak, yetki ve görevleri savunmaya başlamalıdır. Partilerin emirlerini değil vicdanlarını (bulunçlarının) emrini dinlemeli ve hükümetler engel olurlarsa ona haddini bildirmelidir. Ona buna teşvik primi dağıtmaktan çok daha önemlisinin liyakat, yasanın egemenliği ve demokratik hukuk devletine yaraşır meclis sahibi olmak olduğunu bilmeliyiz.