YKP, ekolojik, gıda egemenliğini gözeten yeni tarım politikası talep etti. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Ülke ekonomisi için gerekli olan üretimi artırma, çoğu üründe ihracata uygun fiyatlarla ürün elde etme ve kaliteye ulaşma gereklidir. Ancak tüm ekonomik örgütler rekabet edebilirlik için idarenin uygun ortamı yaratmadığı, çaba harcamadığı ve kendisinin vergi, bürokrasi kırtasiyeciliği ve sürekli değişen kararlarıyla en büyük engeli oluşturduğu iddiasındadır. İdare edenler bu iddiaları reddetmemiş ve tam tersine onaylamıştır. Vergi kaçırma ve vergi adaletinin olmaması bunların arasında çok büyük ve çok yönlü bir engeldir.
32-1991 sayılı yasasına göre Toprak Ürünleri Kurumun kuruluş amacı, kamu yararı ve ihtiyaçları gerektirdiği zaman herhangi bir toprak ürününün denetime tabi madde olarak ilan edilmesini ve denetime tabi maddenin alımını, satımını, ithalini, ihracını ve imalatta kullanılmasını düzenlemektedir. Bunun için de gene yasada söylendiği gibi “denetime tabi maddenin fiyat istikrarını ve zararlarının karşılanmasını sağlamak amacı ile, karların Kurumca uygun görülecek bir kısmının aktarılacağı Tarım Ürünleri İstikrar Fonu adı altında bir fon kurmak” amaçları arasındadır… 1974 yılından itibaren her şeyin yanlış kurgulandığı, çıkar dağıtmak için kullanıldığı, kimi kişilere rant oluşturmak için kararlar alındığı gibi TÜK konusunda da benzerleri yıllarca yaşandı ve TÜK bugünkü duruma getirildi. Son alınan karar ile yürürlüğe giren yüzde 3’lük fonun doğru yerde kullanılacağına kimse inanmamaktadır. Elbette haklıdırlar! Çünkü bir yandan domates üreticisi desteklendiği söylenirken, diğer yandan ihtiyaç olmamasına rağmen 2. kez domates ithaline izin verilebilmektedir. Tarlada kalan domates ise fonlar kullanılarak üreticiye tanzim edilecektir. Ülkede domates olmasına rağmen domates ithali kararı alanlar bir hafta sonra fon kararı alıp TÜK’ü kurtarmaya çalıştığını iddia etmesi yalnızca kara mizahın bir parçasıdır. Yetersiz mali kaynak iddiası ile yeni fon kararı ile vatandaşın cebine yönelenlerin diğer yandan yeni makam aracı alması da başka bir kara mizahtır. Aldıkları kararlar ile hayat daha da pahalılaşmakta, üreticiler ise doğru düzgün desteklenmemektedir. Bu kısır döngü yıllardır devam etmektedir.
Son alınan kararlarda idarecilerin TÜK’ü kapatmaya karar verdiğinin izlerini görmek mümkündür. Tepki oluşmaması için de, kademeli olarak daraltılarak, sönümleneceği ve en sonunda kapatılarak tarım sektörü de daha da fazla Türkiye’ye bağımlı hale getirileceği anlaşılmaktadır.
YKP, gıda egemenliği için tarım desteklenmesi gerektiğinin altını çizer ancak kuzeydeki idarecilerin “destek” adı altında yaptıkları ile tarım ve hayvancılığın hayata kalamayacağını da vurgular.
YKP olarak, mevcut tarım ve hayvancılık politikalarının doğru olmadığının, sürdürülemez olduğunun altını çizer, piyasa koşullarının belirleyeceği değil, sosyal devlet anlayışı ile kooperatiflerle dayanışarak, ekolojik, gıda egemenliğini gözeten yeni tarım politikası için tüm ilgili kesimleri çalışma yapmaya çağırırız…