Çözümsüzlüğe terkedilmiş Kıbrıs sorununu değerlendirirken çok kişi çare yok der. Olabilir ama çözümsüzlük yalnız orada değil tüm sorunlar her gün gündemdedir. Yani çözümsüzlük hemen her yerdedir.
Okullar açılacak grevler başlar. Ta 1976’da okullar açılmadan gerekli işler yapılmalı diye uyarılar yapılmış ve anımsarım Burhan Nalbantoğlu kıçınızı sularda çalkalayacağınıza sorunları saptayıp işinizi okullar açılmadan bitirin diye sert açıklamalar yapmıştı. O zamandan beri ayni dert devam eder ama çare bulunmaz.
Şimdi para yok iddiası mazeret olarak kullanılır ama o zaman para mı vardı? Yoktu.
Sezon sonu tarım destekleri ve fiyat saptaması konuşulur ama hiçbir zaman zamanında fiyatlar açıklanmaz. Açıklansa üretici ona göre ekim planlaması yapacak olmaz. Hayvancılar yem almak için para ararken ödemeler zamanında yapılmaz. Faizler onlara zorluklar yaşatır.
Turizmciler mevsim başında önlerini görmek isterler ışık tutan olmaz. Destekler geç gelir.
İlaçlar yeterince temin edilmez ve hastanelerde ilaç ve kan sıkıntısı eksik olmaz. Şeker hastaları ve talassemiyalılar dert küpü olurlar.
Turizm diye çalışırlar ama sağlık sigortalı turistler sağlık anarşisi olan bu ülkeye gelmek istemezler. Sigortaları kendilerini uyarır, gitmeyin der.
Bunlar çalışmayan bir sistemin işaretleridir. Halk da bunu bilir ama siyasi partilere dayalı iktidara etki yapmaz.
Elçilik bunu yaptığı değerlendirmede acı ile seçmen Kıbrıs sorununun konuşulduğu seçimlerde seçmen ona bakıp oyunu kullanır ve sorunlar yığını görmezden gelir diye değerlendirdi. Sonra değerlendirmesini geri çekti. Ama gerçek durum budur. Kıbrıs sorunu sorunların başında gelir ama diğer sorunları görmezden gelmenin nedeni onların başka sorunları değersiz bulması değildir. Türkiye’ye ve parasına muhtaçlık nedeniyle onun istemediği amaçlara sahip partilere oy vermez. Yani sonunda Kıbrıs sorunu çözülmezse hiçbir sorun da çözülmez gibi bir durum ortaya çıkar.
Hâlbuki kıbrıs sorunu çözülse de bu sorunlar çözülemez belki bazıları nitelik değiştirir. Bu sorunlarla oluşacak bir federal çözümde sorunlu bir kanat olmanın da yatacağı başka sorunlar da caba yanımıza kalır.
Siyaseti bu şekilde yalnız tek konuya bağlamak da temelden sakattır.
Türkiye elçiliği bunun farkında olduğunu Üç Yıllık Değerlendirme raporunda belirtti ama çare göstermedi. Onun yerine çare diye parayı denetleyip yola getirmeye çalışır oldu. Ancak seçimlerde seçmene onu seçme bunu seç deme olanağını bulamaz. Çaresi yoktur. Çare ancak şeffaflık ve hesap verebilirlikle sağlanabilir ki aracılar buna izin vermez. Çok eskiye gitmeye gerek yoktur. Ercan havalimanı ihalesinde skandal gelişmeler ve Ombudsman ile dışişleri bakanının dahi sorun yaşamasına rağmen adım atılamaması Türkiye’nin acentalarına denetim uygulayamadığını gösterir.
Kıbrıs öyle büyük yer değildir ama uzaktan kumandaya da müsait değildir. İlişkiler ağı kendini denetimsiz hale getirmeyi öğrenmiştir.
Su boruları özel mülklerden aşıp geçti ama yargıya giden bile olmadı. Türkiye arkasında ya karşı çıkmak ancak kahve köşelerinde ve bazı basında olabildi.
Ticaret odası açıkça Türkiye ile imzalanan protokollerin uygulanmamakta olduğunu iki kez açıkladı. Ancak uygulamazsan para yok diyen sertleşmiş Türkiye politikası bile uygulatacak kadar etkili olmuyor. Maliyede para yok deyip programda yok deyip ödemeleri serbest bırakmıyor ama görülen o ki memur ve öğretmen alımında etkisi oluyor. Örneğin Ekim ayında yeni kamu görevlileri yasası yapılmış olacaktı diye haber veriyor ama Türkiye’den gık yok. Üniversite standartlarının iyileştirilmesi yasa ve tüzükleri hazırlanacaktı o da yok.
Protokol yapmak marifet değildir. Uygulatabilmek marifet ister. Seçimlerde uzaktan kumandanın müptelaları seçilir ama uzaktan kumanda karşılarına başkaları çıkmasın diye yemleme yapmak gerektiğini de bilir. Acentalar ana şirketten emir alırlar ama ana şirket de acentalar ister onlara bağımlı hale gelir.
Ahali de Türkiye’den en fazla yardımı alabilen hangisidir diye seçim kampanyalarında soruşturur da oy verir. Sendikalardan muhalif olanlar var ama neden üyelerin sadakatinden şüphe duyulur, düşündünüz mü? Tabii ki sendikalılardan da en çok yardımı alana oy verenler vardır. Sendika seçimlerinde ise muhalefete verirler çünkü para kaynağı sendikalardan hoşlanmasa da çekinir. Bazı sendikalılar da acentalarla kavgayı desteklerler ama Kıbrıs’ta barış dedin mi ortadan kaybolurlar.
Halk özgürce seçime gidebilmelidir yoksa sorunlar çözülmez.
Halkın ezici çoğunluğu ise TC destekli bütçeden yardım görmeden ayakta duramayacak hale gelen sektörlerde çalışırken de özgürlük olmaz. Özgür seçim de…
Demokrasi ancak özgür, bağımsız ve dokunulmaz haklara sahip bireylerin olduğu yerde olur.