yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKonuşulmayanla yaşanmamış sayılanlarla yarınlara giderken! – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Konuşulmayanla yaşanmamış sayılanlarla yarınlara giderken! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bir konuyu konuşmazsanız, demek ki bilmeme noktasına geleceksiniz. Yaşanan gelişmeleri eyer yaşanmamış gibi duayrsız ve bilgisiz kalırısanız; demek ki yaşananı bilmeyeceksiniz! Sorası mı; siz konuşmadığınız veya yaşanırken yaşanmış olmasını istemediğiniz konuyu da bilmemiş olup yaşamınıza sokmamış olacaksınız. Bilme olmayınca da konu yaşanmamış gibi de güncel akışınıza konuşulma olasılığı da olmayacaktır. Sonuç ta resmen konu ne güncel yaşamımız etkisine, nede gelecek tarihsel öğrenme şansına gelmeyecektir. Böylelik le günümüz için, bilmeme, gelecek için, bilinip ders alınmayacak konu olarak başlamadan tükenen olgu durumuna gelinecektir. Bilmeyerek resmen gerçekten kaçışının iki önemli noktası “konuşmama ve yaşamama” kuralları önemlidir. Günümüz le gelecek ders alma deyerlerini baştan sıfırlamış olarak yaşamaya devam edilecektir. Bunları öyle uzun zaman la deyil, kısa zaman veya günümüz çok önemli konularda dahi sık sık yaşamaya devam ediyoruz. Konuşmama ile konuşturulan arasında da önemli fark olunca, yaşanan konuşulması gereken ile yaşanmamış ancak resmi idolojikleştirilen olgu öncelikleşir. Bugün brakın geçmişi, yaşanan yerine istenilen konuşulduğu için, yaşam ve konuşulan çelişkisi ne sık sık düşmekten kurtulamıyoruz. Buda hem günümüz yaşamı, hem de tarihsel sürecin oluşumunda çok önemli travmalar yaratmaktadır. Boşuna deyil, yaşananlar yerine yaşanmayanlar la oluşan sis perdesinde hep oynamaya devam ediyoruz.

Lefke Avrupa ünüversitesi konferanslar düzenleyecek ti. Konuları seçti. Çok önceden konular la çağrılacak akademisyenleri de belirledi. Bunlara çağrı da gönderdi. Sonuçta olayı düzenleyen ünüversite etiketli kurum olunca da elbet bilgi kadar, araştırmaların çeşitli olmasına da önem verilmesi gerekir di. Galiba Lefke ünüversite Kıbrıs Türkiye gerçeğine fazla önem vermeyip, bilimseliği düşünmüş olacak ki, katılımı geniş düşünce de tut tu! Sonuç mu: Kısa zaman önce 6 akademisyene konferansa gelmemesi bilgisi verildi. Konu Neoliberal sorgulanma da oluyor du. Neyse olay konuyla alakalı deyil di. Olay, Akademisyenlerin Barış isteyen bildiriye imza atması oldu. Tabi bu gerekçe ile Türkiye de Ohal yapılanma süreci de bunu yaptır tı! Şimdi biz eyer salt ünüversite konuşsak veya Kuzey Kıbrısın bağımsız “egemen” olduğu söyleyerek inansak, buna karşılık bulamıyorduk. Başka telden de şöyle: Bizler gerçekleri konuşsaydık ve onun bunun isteyine göre gündem oluşturmasaydık, bu haberin etkisi bonba denilen derecede yankı bulacak tı. Ünüversiterlerden başlayan, örgütler le desteklenen ve demokrasi diyenlerin seslerinin yükseldiği ortam oluşacak tı! Ama brakın tepkileri, haberi dahi yapan onca gazeteden birkaçı dışında konuyu dahi yazma meslektaşlığı gösterilemedi!

****

Ben haberi arada satır aralarında internet den yakalarken, tam aksi ana akım medya da bazı “akademisyenler” konuşuyor du! “Bizler egemenliğimize dikat etmeliğiz* Rumların bazı isteklerine yanıta önem verip, sahip olduğumuz egemenliğimizden taviz vermemeliğiz” diyorlar dı! Oysa bir ünüversite de “Lefke de” sırf Barış bildirisine destek verip meslektaşlarına destek verdiler diye, Türkiye Ohal kuralına dayanarak, bildirilerini sunmalarına yasak veya verilen çağrı geri alındı! Barış demokrasi desteği verdiği için, meslektaşına resmen pranga vurulurken, öteki resmi ağızlı “akademisyenler” bu yapıyı savunup “Kuzey Kıbrısın egemenliğini” ekranda saatler ce açıklıyor du!****

Nedemiştik giriş te: konuşmadık ça veya yaşadığımızı bilmemeye vurduk ça yaşananları yarınlara da taşıyamayız dedik! Öyle çok uzak zaman dilimine gitmeyecem* Yıldönümüne geldiğimiz 10 Ekim katliyamına dek kısa döneme uzanacam. Şöylesine kendini enazından “gazete okuyorum, televizyon izliyorum veya sanal dünyada dolaşıyorum” diyen bazı insanlara bu tarihi sordum. Dedik ya: öyle uzun zaman geçmedi. Yıldönümünü ilk kez yaşıyoruz. Çoğu inanın alakadar dahi olmadı. Çünkü bizlere hep resmi Türkiye dışında hiçbir önemli Türkiye yaşanmışlık konusu haberi kolay kolay yapılmaz! 10 Ekim katliyamının korkunçluğu, barışçıl bir gösterinin, katletmeler le kan gölüne çevrilmesi imtihar saldırısı dahi akılda pek kalmadı!

Bu olay halbuki Türkiye günümüzün önemli kanlı sayfasıdır. Hem iktidarın kan ve savaş la kendini seçim le güçlendirip otoriteleşme adımı olurken, olayın da göstere göstere nasıl yaşandığının da gerçeği çok acıdır. Onun için bilinmemesi ve konuşulmaması başta Türkiye devleti için önemliy di. Böylelik le istenilen le yetinip kendini rahat görme şansı da gerçekleşecek ti!

Bu katliyam, önemli sonuçları da tırmandırdı. Katliyam la muhalefet yıldırtılıp daraltılırken, neyazık ki Türkiyenin AKP ekseni de kan dökerek oy sayısını artır dı! Kısa zaman sonra, eyer bu olay canlı belek te kalsay dı otoriterlik ile kan dökmenin kitlesel gücüne de sorgu yaratacak tı! Bu olayın basit önemli imgesi ise “parçalanan cesetler ve yaralılara yardıma gidenlerin bibergazı ile boğulmaları” oldu.

İlginç ve çarpıcı özetleme ise şöyle seslendiril di: “Katliyam oldu* insanalr paranparça halle sokuldu* Anbulanslar yerine de polisler gelip bibergazı sıktı”! Şimdi anladınız mı neden kısa zaman öncesi olmasına karşın, çoğunuza sanki hiç olmamış veya çok uzaktan söz edilme duyguları yeşertiyor!***

Bizlere hep istenilenler veriliyor. Biz de sorgulama yerine düşünmeden algılaştırırsak, hep onların dedikleri ile yetiniriz. Hem günümüzü ve hem de geçmişi de yanlış öğrenme veya öğrenmeme sonucuna takılıp uçarız.Şimdi şöylesine çevremize bakalım: Kıbrıs sorunu görüşülüyor! Bolca demeçler veriliyor. Artık söylenenlerin anlamsızlığı kadar, yalanların da bol olması nedeniyle kimse alakdar olmaz. Böylelik le sıkan sıkıyor. Bir de yerleşen idolojik gerçekler vardır ki bunlar artık tabulaştı. Nitekim; Türkiyenin önemli Baro liderlrinden Metin Feyzioğlu adamıza geldi. Ayni gün bir de bakan teşvik yaptı. Bol bol Kıbrısı da süslediler. “Karpaz verilmesin* isgenderun ile Karpaz arasında gaz yatakları var” dediler. Sanki denilip aslında gerçeklerin de itirafı konuldu. Kaçı yakalandı bilmem!

Olay Türkiye Kıbrıs cumhuriyeti algısıyla sanki Karpaz cumhuriyetin olur sa Türkiye faydalanamaz ikilemi farkında olmadan ele verilen düşünce oldu. Halbuki denildiği gibi eyer iki toplumlu lider çözümü olsaydı; denizlerin ve hava alanlarının ortak kamu mallı olduğunu da düşünüp, bu pot kırılmaz dı. Buradaki gerçeklik, Türkiye Kıbrıs gibi birçok tarihi sorunu doğru deyil de resmi güncel idolojisine göre yorumlamasının sonucunu yansıtıyor du.

Eskiden yazdığım yazının tekrarında fayda var: Türkiye eyer yaşadıkalrını gerçekler le yüzleşip sorgulasaydı, bugün birçok aşmazı tehlikeli yerine övünç le karşılamaz dı. Kıbrıs konusunu da olduğu gibi kabulenip, yapılanları doğru birikim le günümüze getirseydi, şimdiki yanlışları tabular la örtüp direnmez di! Sadece Kıbrıs deyil; Türkiye yakın tarihi ile hiç yüzleşmedi. Yüzleşmediği için de gerçekleri konuşup tartışıp bilimseleştirmediği den dolayı, eski sorunların ağırlığını günümüz de yaşamaya devam ediyor. Sadece Kıbrıs deyil! Son ırak la derinleşen orada ki askeri varlığı, Musul ve Halep fetişcilik siyasal duygusal isteklilik, Ceraplusa müdahale ve Sudielr le ortaklaşma hepsi en basitiyle Cumhuriyete geçmesine rağmen Osmanlı düşüncesinin sorgusunu yapıp tarihseleştirmediğinden dolyıdır. Halla “Musul hetihciliği” gibi istekler kitlesel karşılık bulmaya devam ediyor sa Lozan anlaşması tartışılıyor sa demek ki Türkiyenin Kemalist çizgisi başarılı olmadı!

Ayni yüzleşme iktisat alanında da yapılmadı. Örnek; Osmanlı son döneminden otuzlara dek nifusun yaklaşık Y.25 göç veya katledildi! Bu nifusun mülkiyet malları kimleri zenginleştirdi! Benzer şekilde Yahudilerin kovulması veya 6 7 Eylül olayları gibi durumlar la kaçan insanların mülkleri ne oldu? Bunlar Türkiye iktisat yapısı konusunda oluşan burjuvaların da niteliklerini anlatmaya yardımcı olacaktır. Tabi bunlar sorgulanmadığı için de şimdi Türkiyenin Kıbrıs konusunda ganimet tipi el konulunan mülkiyet tartışması da üstüne konuldu. Ama sakın ha! Bunları hiç konuşmayın. Bunalr birer tabudur ve her aralanacak pandora da bozulacak çok ezber de vardır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
327AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin