Osmanlıda tüm şerikler kaydedilir ve denetlenirdi. Kıbrıslı dünyaca ünlü sosyolog Niyazi Berkes bunu güvercin yuvası gibi halkı kutulara hapsetme izleme sistemi olarak nitelendirir. Özgür insanın olmadığı yerde yenileşme de olamaz ve o ülke gelişemez diye değerlendirerek Osmanlı’nın çağdaşlaşamadığını ve çöktüğünü anlatır. Ondan çok sonra da Osmanlı kadar büyük sömürge imparatorluğu kuran İspanya diktatörü Franko da böyle bir düzen kurar ve İspanya’yı statik hale getirir. Böyle rejimlere de korporatizm denir.
Bizde ise masumane toplumun örgütlemesi ve örgütlü mücadele etmesini savunan insanların çabalarıyla değer kazanan bir istem vardır. Bunun için de örgütlerin yasayla kurulması bile istenir. O kadar ki örgütlü mücadele etmek arzusunda olanların istekleriyle dernekler yasası değiştirildi ve devlete denetleme olanağı olarak çok az şey veren yasanın değiştirilmesi kavgası verildi. Devlet bizi yeterince denetleme olanağına sahip değil diye yasayı reformdan geçirdiler. Şimdi de şikayete başladılar.
Örgütlenme hakkı özgür toplumun ve bireyin nefes almak gibi doğal hakkıdır. Onu devletin denetlemesi ancak üyelerini istismar edip ödediği aidat ve bağışları amaçları dışında kullanılmamasını sağlamak içindir. ABD’de FETÖ dernekleri de onun için himmetler derneğin amaçları dışında kullanıp kullanılmadı mı diye denetledi ve hesap verin yoksa kapatılacaksınız emri verildi. O kadar. Vergi denetimi de harcamaların izini sürmede etkili bir araçtır. AL Kapon’un bile ancak vergi kaçakçılığında enselendiğini anımsayalım.
Dernekler yasası üyelerin haklarını üyenin isteği üzerine de denetleme olanağı verirdi. Çünkü hisseleri paylara bölünmemiş ortaklık (şirket yani şerikler) olarak kurulurdu. Cemaat meclisi pul parası alabilsin diye dernekler yasasını yaptı. Uygulama tam anlamıyla özgür dernekler kurulabilmesi için ortamı uygun hale getirdi. Yetmemiş devlete daha fazla yetki verilmiş.
Bu da yetmemiş yasayla kurulan dernekler kamu hizmeti verirler diye yasayla kurma yetkisi verilmiş ya moda oldu. En nihayet kumarcılar derneği de yasayla kuruldu.
Bu rezaleti kumarı kamu hizmeti sayan bir anlayış olarak görmemek olası değildir. Kafa bu değilse kendileri kurdular yetmedi yasayla kuralım da denetleyelim diyen kafa yani Franko ve Osmanlı kafasıdır. Yasa uyarınca kendileri kurdular ille de yasayla kurmak ve yasayla tüzel kişilik vermek devlete de devlet gücüyle direnme olanağı demek değil mi? Devletle devletin içindeki yolsuzlarla paslaşmalarını sağlamak olmaz mı?
Anayasa dernek ve sendika kurma hakkı verir ve kimse bunlara üye olmaya veya üyelikten ayrılmaya zorlanamaz der ama bu devlet anayasaya bakmadan dernek kurdurur ve üye olmayan kasaplık bile yapamaz der. Sendika kurmayı ve üye olmayı da zorlayamaz ama herkes zorunlu olarak sendika üyesi yapılsın diye yasa önerisi verilir. İtiraz eden de işçi düşmanı sayılır. Bilmez ki her işçi sendikalı olursa tüm sendikalar sarıya boyanır. Dünya bunu yaşayarak gördü. Sol da böyle bir oyuna gelmemek için zorunlu sendika üyeliğine karşı çıkar ve AKEL de karşı çıkmıştı.
İnsan örgütlenme istemezse kendi bilir.
Sonunda kazinoculuk ve kumar ve yan işleri kamu hizmeti sayıldı; olacak iş değil! Yan işlerden kerhaneler nedir şimdi?
Halimiz perişan ve çare bulacak olan kültürümüz sürekli iyi niyet kokan yanlışlara götürüyor.