Bence ikisi de samimi – Aykut Bektaşoğlu

858

– Akıncı da, Anastasiadis de, bu işi bitirelim diye başladılar görüşmelere. Ben inandım. Orta yaşı aşmış insanlar. Toplum lideri oldular. Kendileri ve aileleri, heyecan duymuşlardır. Öyle bir şey yapacaklar ki, isimleri tarihe yazılacak. Niye samimi olmasınlar ki. Diğer yandan, kavgacı değil, yakınlaşmacı insanlar olduklarına inanıyorum.

 

Akıncı’nın samimi olmama durumu:

– Anlaşma istememesi… Buna ihtimal vermiyorum.

– Yalancı olması… Hayır, bu da değil.

– Menfi yönde, ciddi bir şekilde korkutulması… Hayır, öyle hot hotla hizaya sokulacak bir adam değil.

– Bu işi, öylesine, eğlencelik diye yapıyor olması… Bu hiç olmaz.

– Külliyen yalan konuşarak, uzlaşma arayışındaymış gibi yaparak, ipler kendi elindeymiş gibi davranarak, bizim bilmediğimiz imkansızlar peşinde koşması ve farklı hesaplarının olması. Böylelikle en barışçı kendisi ve özü sözü bir kişiliği ile ünlenerek, gizli ittifakların planları doğrultusunda görev yapıyor durumunda olması… Böyle bir ipucuna da rastlamadım… Samimiyetsiz olmalarını gerektirecek, saydıklarımdan başka bir şey, aklıma gelmiyor.

– Adamların ciddi olmaları, hiç de öyle birilerinin cesaretlendirmesinden falan dolayı değil. Kimse kendine pay çıkarmaya çalışmasın. ‘Görüşmecileri cesaretlendirmek için yapılan eylemler…’ falan. Boş laflar. Kıymeti harbiyesi yok. Zaten, ciddi ciddi cesaret verecek, ajite edip, galeyana getirecek ruh halini, hiçbirimizde görmedim. Ne kuzeyde, ne de güneyde. Herkesin tuzu kuru görüntüsü var.Gaz vermek desek? Bak bu olabilir…

– Cesaret vermek başka bir şeydir. Sen aslansın, sen kaplansın dersin, adamı sap gibi ortada bırakırsın. Gaz vermek böyledir… Şimdi adam kalksa, bu işi bir günde bitirecek hareketlerde bulunsa ne dersin? Cesaretse cesaret. Al, adam halletti geldi. Sen beğenecek misin? Garantisi var mı?.. Bir bakarsın, hep birlikte adamı topa koymuşuz. Bu işler riskli işler…

– Yaşananların çoğu, medyatik hareketler. Şu anda görebildiğim bu. Ha, benim ufkumun yetersiz kaldığı planların yapılıp yapılmadığı, hepimiz için muamma.

 

Peki neden bitirmiyorlar?

Samimidirler, cesaretlidirler.

Eksik olan, bitirilecek meselenin ne olduğunun bilinmemesi mi?…. Tapu? Toprak? Yaşamın garantisi?..

– Hayatın garantisi mi? Kafana saksı düşer gidersin… Allah korusun.

– Evine alarm koy, elektrikler kesilebilir…

– Jeneratör koy, yakıt bitebilir. Güneş paneli ile destekle, güneşte gerçekleşecek hidrojen patlamalarından dünyamıza ulaşacak ışımalar, tüm enerji akımlarını engelleyebilir… Sorununu hiçbir zaman çözemezsin…

– Sen de yaşa işte. Her şeyini muntazam, tasarlanmış isteme…

*

Bir anlaşma yapın dedik, sanki uçak uçuracaksınız.

‘Çok Film Hareketler Bunlar’ filmi. Uçak sahnesi:Uçağın cam kenarında adam, ortada çocuk, koridor tarafında kadın oturuyor. Adamın uçak korkusu var. Çocuk adama sorar:

– Yağmur yağıyor, uçağa bir şey olur mu?

– Yok canım yağmurdan ne olacak ki uçağa? Hiçbir şey olmaz.

– Yıldırım çarparsa?

– Söyleme öyle şeyler. Yıldırım çarparsa da, paratoner var uçakta, o yıldırımı emer, sonra atar kendisi. Buna da emerkensi denir.

– Motor arızalanırsa?

– Yedek motor var. Yedek motor devreye girer.

– Yedek motoru bozulursa?

– Yedek motor da bozulursa, o zaman hiçbir şey olmaz. Sen söyleme ama öyle şeyler.

– Yakıtı biterse?

– Yakıtı biterse, uçak kanatları ile süzülür iner.

– Kanatları koparsa?

– Sen ne olsun istiyorsun sen? Neyin peşindesin sabahtan beri ya? Uçağı ne hale getirdi. Öyle uçak mı uçar?

*

Yahu, bir kasmayalım artık kendimizi. Kendimizi ne kadar müstesna halklar sanıyoruz? Kelaynaklar gibi özel ihtimamlar istiyoruz? Geleceğe dönük kesin taahhütler istiyoruz bütün dünyadan. Var mı böyle kendini beğenmişlik? Burnundan kıl aldırtmamalar, kendini dünya güzeli sanmalar?