yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKıbrıs Kolombiya sendromundan – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kıbrıs Kolombiya sendromundan – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Sorunlarla yaşayan ve ülke derinleştirici boyutları olan 2 ülke ile makalemi geliştirecem. Bu sorunların elbet uluslar arası eksenleri de de vardır. Kıbrıs ve Kolonbiya! Her iki ülkede de genel görüşmeler yapılıyor ve belirli sonuçlar ders alıcı şekilde alınıyor. Sonuçta, sorunların oluşu ve bunları politik eksende yeniden ayarlayıp çözme çabalrının yaşandığı devletlerden söz ediyoruz. Birinde direk biz yaşarken, ötekinde ise siyasal olarak sorun oluşu ve diplomasinin görüşmelerle kulanımı nedeniyle, dersler le sonuçların alakalı olduğu düşüncelerimiz de vardır. Genelikle hem sorunların nedeni, hem de politik güçlerin bunu algılama şekliyle, öğrenme ve barışa gitmek için, dersler almanın labratuvarları olmaktadırlar.

İsviçreden gelen yeni dalgayla, anlayana Kıbrıs sorununu yeniden anlatan kasırgalar yaşanıyor. Fakat öteki gerçek de vardır: Eyer bir yerde yalanlar gerçek kabulenip politikleşirse, doğruların da kavranması güç olur. Kıbrıs sendromu yaşanırken, politik yüz yeniden bu gerçekleri kanıtlıyordu. Sadece yan yana şu gelişme demeçlerini koyun: olay başlarken neler denildi* Hangi esrumanlar kulanıldı* Benim gibi düşünenler neleri uyardı! Sonuçta gelinen yere bakın. Sadece saray sarhoşu olup atışları ile iyice kendinden geçen Burcuya bakın! Her şeyi anlarsınız. Helle de kulandıkları terimlere dikatle inceleyin! Maksimalist diye suçlarken, sanki güney ilk defa bu önerileri sunup da kendisi “hayal kırıklığına uğrmamışcasına” sesini yükseltiyor. Akıncı ise yine sanki baştan beri ilahi inciler gibi kelimeler döktürmemiş gibi de, ahaliye “umutsuzluğa kapılmayın* ancak” diyecek kadar pişkinleşti! Türkiye ise sanki masadaki önerileri kendi hazırlamamış ve Akıncıyla masaya sürmemiş gibi sesizlik cenderesine takıldı. Kıbrısa “milli güvenlik ekseni” diyen kesimler se sanki burada hiçbirşey olmamışcasına konuyu haberlerde dahi kulanmadılar.Ama Kıbrıs masasında Türkiyenin garantörlük kırmızı çizgisi, Türkiyenin ödemesi gereken tazminatları başkasının ödemesi ve sanki topraklar mülkieyt olarak fetihcilikmiş gibi de talep edilmesi “Maksimalistlikmiş”! Evet; garantörlük istememek yani Kıbrısı parçalayan garantörlük yapısına karşı olmak, insanların kendi mallarını istemesi “suçtur hem de olağanüstü suçmuş” ifadeleriyle kulanılıyor. Baştan var olan taleplerinin ertelenerek yok olacağı veya baskıyla kabulendirileceği beklentisi yeniden sırıtıyordu.

Dedik ya; masada Türkiye önerileri ve çıkarları olmasına karşın, Türkiye kamuoyu bunları pek konuşmadı. Sadece, Türkiyede muhalefet yapmayı unutup, AKp ekseninde komedi olan Kılıçtaroğlu fetihci hukuku kulanıp, bonbayı patlat tı!Kimse ingilterenin neden sadece Kuzey Kıbrıs ve Türkiye yetkilileriyle konuşup, Rumlarla konuşmadığını sorgulamadı. Herkesin bildiği toprak verme konusu birden tabusal milli zırha sokuldu.

Burada önemli eksikliği yeniden belirtelim: Kıbrıs masasında herkes çerçevesini koydu. Türkiye başta olmak üzere Rumlar da masada seçenekleri belliydi. Yunanistan ise yaşadığı travmanın da etkisiyle, artık garantörlük falan da istemiyor. İngiltere gizli oynamayı ve son dakika “gol atma” geleneğini sürdürmeye devam ediyor. Rusya ise fırsatla konuya dalıyor. Amerika ise sorunalrı ile boğuşuyor. B.M. genelsekreteri MOON ise ülkesi için göstermediği lafazanlığı, Kıbrısa yönlendirdi. Buda başka ironi!

Dikat edinizmi: özellikle barışı bolca seslendiren Kıbrıslı Türk ekseninin hiçbir olgusu masaya konulmadı. Sadece söylenen soyut ve farklı çözüm, barış kelimesi vardır. İşbirlikci güdük asalak, ganimetci burjuvalarımız ise başka dünyaların kısgaccında dolaşıyorlar. Hem statikocu, hem de barışla ceplerine ne gireceği ikileminde savrulup duruyorlar. Ama egemen elit, her koşulda kaybetmeme ve yine havadan kapmanın rüyalarında dolaşıyorlar. Fakat,ikidebir “barış hemen şimdi” diyenlerin bir önerisi dahi yok. Sadece kayıtsız şartsız “liderlere destek” verme sözleri uçuşturulup duruluyor. Silik ve kendilerine önem verirtmeme tutumu devam ediyor. Baskı yapma, kendi önerileri ile kamuoyu oluşturma denilen hamleler yok. Oynamak, şarkı söylemek ve demeçlerle “barış hemen şimdi” ile konu başlatılıp, brakılıyor. Bunun da sonucu, masada sistemlerin ayarı ve Kuzey KIbrısın yasadışılık çıkışlı talepler le Türkiyenin kalıcı kalış kriterleri etrafında konu görüşülüyor!

Bundan nemi çıkar? İşte son olanlar olur. dDüne dek “çözüm” hayaleri dağıtanlar, en ufak duruşta dahi Rumlara veriştirip imajlı haklı olma politik algısına sarılıyorlar. Nedegüzel merkezde barışçıl ile karşıtlar ortak paydada buluşuyor. Akıncı nedense böylesi koşullarda hep öteki statikocularla birliktelik sergilerken, ondan barış iseyenlerle görüşmeme tutumunu dahi gösermektedir. Böylesi bir Kıbrıs sorunsal gelişmeler yaşanıyor. Herkes olayın uluslar arası kesimini yok sayıyor. Oysa hep şu denmiyormuydu: yabancılar ve dış güçler olaylardan sorumludur. Onlar iserse adada barış olur talebi seslendirilip söylenmiyormuydu! İşte Kıbrıs yörüngesinde uçuşanlar.*****

Kolonbiya görüşmelerini zaman zaman yazdım. Yapılan ilk anlaşma ile referandumdaki hayırı da yorumladım. Nedense bizdeki hayır evet ikilemi Kolonbiya gibi doğrudürüs yorumlanmadığı iççin de konu karanlığa teslim edildi. Kolonbbiyada ise peşpeşe başka gelişmeler de oldu….

Son gelen bilgielrle hükümet ve FARG yeniden anlaştı. Fakat güçler denklemi, politik hamleler ve hayırın etkili travmasıyla hükümet bazı konularda kazanımlar elde etti. Referanduma katılmayan evetciler ve hesaba konulmayan resmi güç gerçeği, yapılan ilk anlaşma sonrası, daha kötü bir anlaşma doğurdu. FARG yeniden savaşa dönme yöntemi yerine, bazı konularda geri adım atarak, yeniden anlaşma yapıldı. Bazı zengin toprak ağalarının toprakları dağıtılmaktan kurtarıldı! Gerilalara daha fazla sorumluluk yükletildi! Paramiliterleri kurtarma kılıfları da kondu. Bukez anlaşma referandum yerine de senatoya sunulacak. Hükümet parmak sayısıyla bunun geçirilmesi umut edildi.

Hasas nokta şu: barış isteyen hükümet ve FARG sonuçta uzlaşmalarına karşın, hayırın etkisiyle onları yanına çekme adına tavizler verildi. Böylelikle Kolonbiya devleti bazı suçlardan sorgulanmadan kurtuldu. FARG daha geriden siyasalaşmak zorunda kaldı. Ayrıca, belirsiz paramiliterlerin konumu ile siyasalaşma adımlarının daha da zayıflaması ile kolonbiya devleti kazançlı şekilde ayakta kalma şansını da şimdilik yakaladı. Bu gelişme ise öteki sol kesimlerin de sürece katılmasını da kırdı!

Şimdi; bu ikilemi alın ve genel Emperyalist gerçeklikle yorumlayın. Sakın ha emperyalizmi de unutuğunuzu söylemeyin! Sömürme ile sömürgecilik bütünleşmesinin iki ülke örneklemi dimdik karşınızda duruyor. Nedemiştik: “Yalanlar gerçek gibi kabuleniirse, ilk zararı da yaşanan gerçekler görür”! Kıbrıs ve Kolonbiya! Dilediyinizi sizde ele alın. Sisistemin eşitsizliği kadar, biraz aralanma ile aslında söylenen tüm kötülüklerin de merkezi devletler yoluyla yapıldığı da yaşamla kanıtlanılıyor. Kolonbiya görüşmeleri en önemli başarısı, düne dek uyuşurucudan ve katliyamdan suçlanan FARG, şimdi yeni anlaşma bilgileri ile aslında bunları devletin önemli ölçüde gücüyle gerçekleştirdiği de kanıtlandı. Başka ne yazayım?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
351AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin