Biraz doğrudürüst araştırma yapanlar, çok uzak olan 2 adanın, bazı siyasal direk etkilerinin de yansıyışını da yakalar. Kimse imkar edemez ki Küba Sosyalist Devrimi, Kıbrısın gelişmelerine, hem de direk dış baskıalrda yankı buldu. Küba devrimi ile Kıbrıs siyasal planlar yeniden çizilip, tekrardan her olayda Küba paranayolaşan Emperyalist düşüncenin de resmi görüldü. Kaybetiğimiz Fidel Castro Kıbrıs sön döenmelrine dek devrimcilerce önemli lider ve , Emperyalist çevrelr özellikle atmış yetmiş dönemlerinde Kıbrısı hep “yeni Küba olmaması” adına olmadık paranoyla politikalar gerçekleştirildi. Castro hem Küba devrimi, hem de direk hegemonyacıların adamıza bakışlarında önemli yer aldı. Küba devrimi; küçük bir adada dahi, koşulların doğru kulanılıp devrim yapılacağını kanıtlayan önemli bir adadır. Hem de devrimin ta ABD dibinde oluşu da konuyu epey önemsetirildi. Buda sistemin daha paranoyla bakışla Küba devrimini boğma tavırlarına yönelti. Fidel Castroyu kaybederken, onun sadece ülkesiyle alakalı deyil, dünyada da önemli etkiler brakıp, yaşama gözlerini yumdu.
Hafta sonuna girerken, Küba sosyalist devrim önderi Fidel Castronun ölüm haberi geldi. Mutlaka biraz dünyayla ilgilenenler, bu konuda birçok olgu hemen akılarına geldi. Küba devriminin oluşu, ABD gibi süper güç dibinde devrim yapmak ve yaşanan yakın Tarih Kübası yeniden özellikleriyle karşımıza geldi. Castro hayatını herkes yazacaktır. Bazıları da onun yapıp yapmadıkalrını da sıralayacaktır. Onun ölmesi ile Küba devriminin yıkılmasını bekleyenler de fırsatı kulanıp nasıl yıkılacağı beklentilere girecektir. Castro ölümüyle braktıkları kadar, ölüm sonrası olacakların da tartışması ölmeden başladı. Küçük bür ülkenin sosyalist liderinin dünyada yankı bulması dahi, herkesi umutsuzluktan umuda yönelen bir düşünceye de itmesi gerekir.
Ben klasik deyerlendirmelerin dışına çıkacam. Özellikle girişte belirtiğim Kübalaştırılan Kıbrısın gözüyle konuyu yazacam. Castronun anısına Kıbrıslılaşmanın da ayağını tamamlayacam. Bilmesek de bu adada Küba gibi olmasınla birçok rezilik de yapıldı. Hat ta; çizilen Kıbrıs klasik sömürgeden yeni sömürgeleşme planları dahi hemen deyiştirildi! Bunu dahi konuşmuyoruz. Kocaman araştırmacı “tarihcimiz se” yakalamıyor! Oysaa gerçekten Emperyalist devletler Küba devrimi sonrası Kıbrısa başka genel gözle bakmayı da koydular.
Küba devriminin liderlerinden Castro ülkesinde önemli siyasal sonuçlar yaratan devrimi yaptı. Önce sosyalist veya Komonist deyildi* Soradan mücadele ile sosyalizme kaydı. Ancak; Küba devrimi tüm baskı ve anbargolara karşın, dünyada bir adada da devrim olasılığını, yine fakir ve küçük ada ülkesi, kuşatılmış altında olsa da insan temelli eğitimden sağlığa varan önemli örneklem başarısı da yazdırtı. Yine Küba küçük ada ülkesi olmasına karşın da eğitiği doktorlar dünyanın birçok ülkesine önemli sağlık hizmetleri getirdi. Dünya Kübayı Castro ve Çeguvera gibi liderlerle tanıştırırken, doktorları da taşıdıkları sağlık hizmeti ile örneklem sağlık sistemini de gösteriyorlardı.
Konuyu yine dalandırmadan, Kıbrıs ayağına gelelim! Kıbrıs 68 yılındaa resmen toplumlar arası çatışmaların yoğunlaştığı yıl oldu. Kurdurtulan örgütler karşıt yerine iç sol kesimleri de katletmeye başladı. İngiltere yönetimi ise bunları ya görmezden veya “Gönyeli olayları gibi” ateşlendirmeye, koşul yaratmaya yöneldi. Bu yıl yapılan tüm katliyamlar, iki halkı ayırtma ve halk içi özellikle sol kesimi temizlemek oldu. Artık Kıbrıs taksime doğru iyi koşullara oturuyordu. Ama bu ta uzaktan gelen haberle bozuldu!
Küba devrimi ile işler karıştı. Özellikle ABD dibinde olan bu devrim, başta Amerika ve ingiltereyi etkiledi. Kıbrısın ada oluşu ve Akdeniz önemi nedeniyle, katliyamlarla oluşturulan ortam, birden sol paranoyla korkusuna takıldı. Bildik siyasal Kıbrıs kayışı oldu. Castronun devrimi Kıbrıs için “Akdenizin Kübası” imgesini de geliştirmeye başlandı.
Bu korku politik iklimi zaman zaman kendini gösterdi. Kübaya yapılan ve Amerikan meşeyli Domuzlar çıkarmasının başarısız oluşu ve peşinden derinleşen Füze Nükler krizi sonrası, Küba paranoyası iyice kabusa dönüştü. Bu Kıbrıs gibi ada yapılarındaki bakışa da etki yaptı. Nitekim Açerson planı da bu koşulalrda Amerika tarafından önerildi!
Kıbrıs artık oluşan soğuk savaş ekseninde Akdenizin Kübası olmayacağı politik söylemini de geliştiriyordu. Makariyosun sakalına dahi “Kızıl sakallı opapaz” vurgusunu geliştiriyordu. Sağ kesim “Kıbrıs Akdenizin Kübası olmayacak” sloganı paranoyalaşarak yerleşti. Yetmişler döneminde bu sıkcaa kulanıldı. Makariyosun Soviyetlerle yaklaşması ve denizdeki doğal gaz ekonomik hikayeleri, artık kavram iyice yerleşti. Yerleşmekle kalmayıp, resmen korkuylarla 74 süreci de yola koyuldu. Özellikle Kübanın sağlıktaki doktor yardımıyla birçok dünya halkalrının senpatisini kazanması, bazı Afrika ağırlıklı Ulusal kurtuluş hareketlerine direk destek vermesi “Angola gibi” ve tüm çabalarına karşın suikastler dahi başarısız olması, ayni korku aparanoyalaşarak siyasal Hameller yarattı. Yunanistana Kıbrısa darbe yapma şansı ve hat ta teşvik dahi edildi. Türkiye müdahalesi ile ada resmen ikiye ayrılırken; burada Küba gerçeğinin de önemli katgısı vardı.
Yukarda özetlediklerim, rüya veya masal deyildir. Kıbrısın atmış yetmiş dönemlerinde yaşanan olayalrında Küba devriminin de nedenli etki yaptığının sadece birkaç örneğini verdim. Gençliğimizde hep “Akdenizin Kübası” cümlesini bolca kulandık. Emperyalist çevrelerce “Kıbrısın Küba olmasına olanak vermeyeceğiz” sözlerini bolca duyduk. Makariyosu Castro ile benzetme veya kıyaslama yapma durumalrına da tanık olduk. Hepsi; Küba devriminin özü ile adada yapılma ilki olmanın önemi çoktur.
Castro böylesi bir tarihin simgesi oldu. Giydiği elbise veya yüzündeki sakal dahi, siyasal simgeler olarak konuşuldu. Birçok Kübadan daha iyi durumdaki ülke yenilgiyle savrulurken, Küba devrimi tüm engelemelere ve aşmazlıklara karşın kendi anlayışlı sosyalizim le hala devam ediyor. Nedense Kübadaki bazı gerikalmışlıklar konuşuurulurken, insana önem verilen sağlık ve eğitimdeki dünya örneklem olmasını pek görmek isteyen de yok.
Fidel Castro yaşayarak, deyişimlerle devrimi yapıp, ABD dibinde tüm siyasal oyunları bozup, Kübayı ayakta tutu. Şimdi Castro ölürken, adına “efsane” denilirken, sol kesim ayakta kalıp gelişecek, batılılar ise yıkılacak sosyalist yapıyı bekleyen yerler olarak ikilem oluşturdular. Castronun Kübası bakalım nereye dek yol alacak! Sosyalizmin Kübası ve kaybedilen Castro gerçeği ile Bunun Kıbrısa yansıyışları da görerek, gerekeni gereken yerde konuşmak gerekir. Bir ufak adanın hem de süper gücün dibinde devrim yaparsa, konu iyi anlaşılması gerekir.
Fidel Castroyu yeniden okuyarak yetinmeyip başarılı ve başarısızlıklarını birlikte tartışarak, sol eksene doğru mesaj vermek gerekir. Ada hem de küçük adada hiçbir gelişme olmazı, devrim yaparak kanıtlayan Castro yarınlarda çokca konuşulacaktır.Küba devrimi olarak yaklaşılırken;