Kıbrıs görüşmeleri devam ediyor. Katılımcı taraflar arttırılacak. Önce ikili, sonra beşli olacak. Daha sonra onlu mu olur, kaçlı olur? Bilemiyoruz. Muhatap çok.. Peki, bizim perspektifimiz ne?..
*
Kendi aramızda, ayrımlar olsa da, tavırlarımız aşağı yukarı aynı.
Mesela şöyle;
– Türkiye ile biz, bu işi sonlandıralım. Bağlanalım. Türkiye güçlü. Karşı taraflara boyun eğdirelim. Türkiye’ye güvenelim ve dayanalım. Gaz, Türkiye üzerinden geçsin. Sırtımız yere gelmez. Zengin oluruz.
– Avrupa şartları ile bu işi sonlandıralım. Avrupalı demek, dünya vatandaşlığı demektir. Anlaşma olsun. Gaz, Türkiye üzerinden geçsin. Sırtımız yere gelmez. Zengin oluruz.
– Türk askeri, fiili garantör olsun. Anlaşma olsun. Avrupalı olalım. Gaz, Türkiye üzerinden geçsin. Sırtımız yere gelmez. Zengin oluruz.
– Türk askeri, fiili garantör olmasın. Anlaşma olsun. Avrupalı olalım. Gaz, Türkiye üzerinden geçsin. Sırtımız yere gelmez. Zengin oluruz.
– NATO garantör olsun. Anlaşma olsun. Avrupalı olalım. Gaz, Türkiye üzerinden geçsin. Sırtımız yere gelmez. Zengin oluruz.
– Şimdi olduğu gibi kalsın. Anlaşma olsun. Avrupalı olalım. Gaz, Türkiye üzerinden geçsin. Sırtımız yere gelmez. Zengin oluruz.
*
Yani, birisi bize göz kulak olsun da, ne isterse yapsın. Fakat iş biraz kirliye benziyor. Her kim yapıyorsa ve yapacaksa yapsın, etrafı kirletiyor ve kirleteceğe benziyor. Parası olan konuşuyor. Bizim gibi akıl fukaraları olduktan sonra?..
Yukarıda sıraladığım, herhangi durumda, değişmeyecek olan tek şey, kötü kokulu uluslar arası petrol sermayelerinin ticaretinin gözü karalığıdır:
– İnsan sağlığının göz ardı edilmesi.
– Ticaretin sürekliliği için, savaşa başvurmanın çok doğal oluşu.
– Çevrenin imha edilmesi…
Elmas madenlerinde çocuklara acımayan onlar değil mi?
Petrol uğruna, savaşlar başlatıp, savaşlar bitiren onlar değil mi?
Ortadoğu’da sürdürülen çıkar savaşlarının müsebbibi onlar değil mi?
Dünya nimetlerini yeniden paylaşmak uğruna, dünya savaşları sürdürüp, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan, yine ayni sermaye canavarları, tefeci dünya güçleri değil mi?
Şimdi, şöyle olur böyle olur da zengin oluruz diyorsun ya. O biraz şüpheli. Adama yedirirler mi? Bilemiyorum. İtaatin ölçüsünde…
Sonuçta, pisliğe ben de ortağım. Ver bakalım benim payımı diyorsun zaten. Demeye devam edeceksin anlaşılan.
– Tarih kitaplarındaki namımız, hiç de övünülecek hikayelerle yer alamayacak.
*
‘Kibar Feyzo’ filmi ne kadar komik:
Feyzo, köy meydanına, bir çukur kazar, üstüne de tahta bir baraka yapar. Bildiğimiz umumi tuvalet. Köyde bilinmez ama İstanbul’da görmüştü Feyzo. Bu işten çok para kazanacak. Köyde bir ilk olacak. Herkesin ilgisini çeker. En azından deneme maksatlı giderler. Hayırlı olsun maksadıyla. Küçük yirmi beş kuruş, büyük elli kuruş. Bütün köy kuyruğa girer. İçeride büyük yapıp, çıkışta küçük yaptım diyemezsin. İçerideki sesler, kolaylıkla dışarıdan duyulur. Dört tarafı tahtayla kapatılmış, üstü açık bir alan. Dışarıya ses gitmemesi mümkün değil. Elli kuruşsa elli kuruş, ödenecek. Kaçış yok.
Böyle giderse, Feyzo zengin olacak. Bu kesin. Herkes onun kulübesine sı..cak, fakat Feyzo zengin olacak.
Dedik ya, ‘Adama yedirirler mi?’ diye. Aynı kızı seven Bilo, yemeden, içmeden ağaya yetiştirir: ‘Haşa huzurdan abdesthane yapmıştır ağam. Gelen sıçi, giden sıçi. Çıkan herkesten de gümrük memuru gibi para topluyi’.
Feyzo zengin olacak. Buna inanıyor.
Fakat ağa demek, iktidar, sermaye ve düzenin idarecisi demektir. Olup biten, onun rızasına ve çıkarına tabidir. Destur almak zorundasınız.
Ağa tüm ihtişamı ile at üstünde görünür. Feyzo yanına gider, saygı gösterir.
– ‘Hoş gelmişsen ağam, bütün marabaların yolunu beklirdik.’
– ‘Bu nedir lan, neye yariyir ki?’
– ‘Abdesthane haşa huzurdan ağam.’
– Kim sıçacak içine?’
– ‘Parayı basan herkese serbest. Yalnız, ağamıza beleş. Buyur sana beleş ağam.’
– ‘Beleş he mi? Ulan hiç aklınız da yok sizin muhannetler. Yani şimdi ben girip sıçacam, sonra sen girip benim pohumun üstüne sıçasın, öyle mi? Ulan, benimle eylenir misin? Ula ağa pohunun üstüne poh olur mu lan? Hangi ağanın kitabında yaziyi bu. Töremizin de içine ediysiniz namussuzlar.’ Diyerek ‘Yıkın ulan, gözüm görmesin’ şeklinde talimat verir.
*
Adam iktidar. Kuyunun da sahibi, senin de sahibin.
Her koşulda, şimdiki durum da dahil, petrolü, gazı, her ne ise çıkaracaklar. Anlaşılan bu. Yani, her durumda anlaşma olacak. Olacak olan bu. Kimse senin, eğer varsa hayallerini, ideallerini gerçekleştirmeyecek. Senin kaderin, şimdiki durum en başta olmak üzere, olası gelecekteki yeni duruma da, külliyen karşı durmaktır, muhalefet olmaktır.
Her durumda:
– Çocuklarımızın sağlıklarını bozuyorlar.
– Savaş çıkartıyorlar.
– Çevreyi yok ediyorlar.