Yakın zamanda Türkiye’de, ABD’de, Fransa’da, Almanya’da silahlı saldırılar, bombalamalar oldu, yenilerinin de olma ihtimali var. Bu ülkeler önemli silahlı kuvvetler gücüne sahip ama buna rağmen saldırılar önlenemedi. İç güvenlik, emniyet konusu tek başına silahlı bir yapıyla çözülebilecek konu değildir. Bu nedenle Kıbrıs’taki iç güvenlik konusunu getirip garantilere bağlamak, garantiler sayesinde “Kıbrıslı Rumlar saldırırsa” diye başlayan cümlelerle sanki de iç güvenlikte koruma yaratılacakmış izlenimi yaratmak tam da bu nedenle yanlıştır. Kıbrıslı Türk veya Kıbrıslı Rum kişi, grup ve örgüt çözümden sonraki bir zamanda herhangi bir nedenle saldırı gerçekleştirebilir bunu ne garantörler, ne de herhangi bir silahlı tedbir tam anlamı ile önleyemez. Tıpkı bugün İngiliz üsleri Ortadoğu’da bir tehdit olduğu için bu bölgede silahlı mücadele veren gruplar için Kıbrıs’ın herhangi bir yeri hedef olduğu gibi yarın da etnik yapısı ne olursa olsun Kıbrıslı bir grup, örgüt saldırı tehdidini oluşturabilir. Böylesi bir durum silahlı tedbirleri artırarak çözümlenemez… Bosna’da ve Lübnan’da durumlar çok iyi değil ama son dönemde sorunların çözümü için silah değil başka zeminler daha fazla kullanılmaktadır. Bu nedenle Kıbrıs sorununun çözümünde “garantiler, içi güvenliğimiz için önemli, sulandırılmasına karşıyız” diyen açıklamalar zeminsizdir, bomboş temennidir. Çaresi kurulacak olan yeni federal devletin yeraltı teşkilatlarına karşı ortak, etkin, şeffaf mücadelesidir. Örneğin Almanya gizli servisi Die Linke üyelerini takip edip, telefonlarını dinlendiği geçen yıllarda açığa çıkmıştı, çünkü etkin bir denetim mekanizması işlerse bu tip konular er veya geç açığa çıkar. Bu nedenle Ombudsman, Başsavcı ve yargıçların etnik kökenleri çerçevesinde pozisyon almasını değil, bağımsız, etki altında kalmadan nasıl çalışacaklarını konuşmak iç güvenlik için çok daha yararlıdır… Ayrıca garantiler yeni kurulacak devletin de garantisini veremez. Şu veya bu nedenle Aralık 1963 yılında Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin organlarından çekildiler. Fiili olarak Kıbrıs Cumhuriyeti tıpkı garanti antlaşmasında yazıldığı gibi çalışamaz hale geldi ama 3 garantörden hiçbiri silahlı müdahalede bulunmadı. Tam 11 yıl sonra Temmuz 1974 yılında bir darbe gerekçe gösterilerek Türkiye adaya silahlı müdahalede bulundu ama bu 11 yıl boyunca Kıbrıs Cumhuriyeti anayasası zaten fiili olarak kısmi askıdaydı… Demek ki garantörlük, aslında, tek başına anayasanın uygulanmasını sağlayan yeterli bir araç da değildir. Bu nedenle kurulacak federal cumhuriyetin anayasasını da garantörlük sisteminin koruması mümkün değildir. Kıbrıs’tan çok daha kötü iç savaş geçiren Lübnan, çok uzun süre etnik ayrımdan kaynaklanan siyasi sisteminden dolayı Cumhurbaşkanını seçemedi ama buna rağmen bu ne derin siyasi krize ne de silahlı çatışmalara sebep verdi. Anayasa çalışmaya devam etti. Bu tip konularda çareyi dışta değil içte aramak gelecek için çok daha yararlıdır…
Buna rağmen garantilerin AB’nin mevzuatına aykırıdır demek de tam doğru değildir. Garanti ve ittifak antlaşmaları Kıbrıs Cumhuriyetini kuran antlaşmanın ekleridir. Bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyeliğine bu antlaşmalarla girdi… Yani AB 2003 yılında bu antlaşmaları zaten kabül etti. Ancak Kıbrıs’ın tümü AB toprağıdır, bu nedenle pratikte, AB dışındaki bir ülkenin AB toprağına silahlı müdahalede bulunacak fikri de ne kadar mümkündür tartışmalıdır. Bu nedenle isterseniz koyu ve altı çizili olarak Türkiye’nin etkin ve fiili silahlı müdahale hakkı vardır yazın, eğer konjektür uygun değilse Türkiye’nin Kıbrıs’a yeniden bir silahlı müdahale etmesi pratikle mümkün değildir çünkü böylesi müdahale AB’yi kuran antlaşmalardaki ortak savunma ilkeleri çerçevesinde bir AB toprağına yani bizzat Brüksel’e karşı yapılmış askeri operasyon olacaktır. Örneğin konjektür ancak uygun oldu, garanti antlaşması olmasa da Türkiye Suriye’ye askeri müdahale yapıyor. Ama gene kendisini meşrulaştırdığı, hamisi olduğunu iddia ettiği Türkmenlerin olduğu veya karşı çıktığı Kürtlerin olduğu bölgeye değil!
Bu nedenle garantiler yeni federal sistemde olsa da olmasa da pratikte sürecin nasıl işleyeceği tamamen konjektürel olacak… Bunun üzerinden masada gerginlik çıkarmak iyi niyetli davranış değildir. Gelecekteki federal Kıbrıs’ın esas sigortası ve garantisi, Kıbrıslıların kendi içlerinde, yüreklerinde ve kafalarında bulacakları çözümlerdir, silahlı hiçbir tedbir bundan daha etkin koruma sağlayamaz, sağlar derseniz kafanızı çevirip Ortadoğu’ya bakın İsrail tepeden tırnağa silahlı ama güvenlik içinde değil…