yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGenel eksikliğin yansıyışı – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Genel eksikliğin yansıyışı – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Doğal gibi çalışan, ama gerçeklerle krizlerile boğuşulan bir dünyada ayakta durmakla meşkuluz. Genel krizlerin, kendi sarsıntısı yanında, ülkesel ve giderek daha dar alanları da sarmalayan, birçok bunalım ve aşmazda insanları direk etkilendirmektedir. Şüpesizn bu krizleri bilmek kadar, bunları tedavi veya deyiştirmek gibi ikili arayışlarında olması gerekir. İşte bize dünya şunu yeniden öğretiyor: Krizler veya başka koşullar değişime yetmiyor. Bunu değiştirecek insan birikimli, yeterli örgütleme de olması şart. Eyer olmazsa, bu değişim gerçekleşmez. Bunu başka çarpıklıklarla da yaşarız. Mutlaka her kural kendine has birçok sonuç üretir. Bazen yeniden üretim olurken, bazen de yaratıcılıkla başka alana kayar. Bunu müdahil olup etkileyen dinamiğin içeriğine bağlıdır. Başka eksiklik de şöyle yeşerir: Yaşanan koşul fırsatıyla eyer değişim olmazsa, kendi içinde krize uygun başka yapısal kurallar gelişir. Bunu Kapitalizmin Emperyalist çağında Devlet yönetim biçimi Faşizim olarak ortaya çıkışla yaşadık.

Yukardakileri neden yeniden gündeme taşıdım derseniz: Günümüz Emperyalist çağın önemli ekonomik ve gidrek siyasal krizini adım adım deyişik yönlere kayışla yaşarken, sistem bunu yönetemeyerek, adeta hem parçalanma, hem hegemonya kavgasının deyişkenlenmesini ve hem de yükselen resmen faşist dalgası sonucu yeniden genel bir yorumlama yapma zorunluluğu duyduğumdan dolayı bu yazıyı klavyede döktürüyorum. Birçok kriz genel veya ulusal alanda derinleşirken, yeni genel hegemonya mücadeleleri savaşla taşlanırken, siyasal bakımdan seçenek olarak alternatifsizlik olumsuzluğunu da katmak gerekir. Burada iğneği her zamanki gibi Kapitalist işleyen yapıya deyil de biraz da seçenek olamayan öteki yöne dokundurtacam.

Doksanlar Kapitalist ağza şu cümleleri tıkır tıkır söyletiyordu: “Artık Sosyalizim bitti* Tek dünya kaldı. Tarih dahi sonaerdi!” Özellikle Sovyet yenilgisiyle sol hareket resmen piskolojik olarak epey hırpalanıp, idolojik olarakn da piskolojik gerilemeler yaşadı. Ancak; yine Kapitalizmin kendisi 1998 Yılında tek umut olarak sunulan Emperyalizmin Neoliberal yapılanışın krize girip sürecini tamamlama işareti vermesiyle, yeniden enazından iktisat alanında Marksis Ekonomislerin görüşlerinin kanıtlandığı çıkışı ile Sol literatür tekrardan bilimsel alana girdi. Ardından Mmarksis iktisatcıların ısrarla işaret edip 26007 yılında gelen ve hala süren Ekonomik krizle, birçok kesim “Marksizmin yeniden canlandığı” itirafını da söyletiyordu. Nitekim; krizle birilikte Sosyalist ekonomik kesimler artık istenmese de bilimgsel yöndeki öngörüleri artık kabul görmeğe başladı.

Kapitalizmin krizi çözemnemesi ve gidişatın öngörüsüzleşmesiyle Sosyalist Ekonomik kuram adeta Neolierbal iktisat karşısında önemli gerçeklikle öne çıktı. Tabi birçok ülkede olaya bilimsel bakmayıp sermaye eksenli ısmarlama yazı yazan yerlerde bu fazla görülmez. Oysa ABD merkezinde dahi Marksis iktisatcıların öngörüleri ve krizi deyerlendirme şekleri oldukça dikate alınıyordu.****

Emperlayist Neoliebral kriz ilerlerken, yeni ikilemler de oluşturdu. Kapitalist sistem krizi yönetemiyor ve ileri sürülen politik hamleler de bataklığa saplanıyordu. Bunu Ortadoğu savaşlarında veya Ekonomik onca toplantıda karar dahi alınamayan sonuçlarla yaşadık. Kapitalist eksen bu krizle uçuşan siyasal çıkışların birkısmını yine görmedi. Oysa Marksisler siyasal gelecek tehlikeleri işaret etmeye başladılar. Neoliberal analizlerini doğru yapan ve bunun krizle aşmaza girmesini önceden tesbit eden Sosyalist aydınlar, krizle birlikte nelerin olabileceğini de baştan yazdılar. Savaşların kaçınılmazlığı ile faşizme yönetim olarak yönelme tehlikesine hep parmak bastılar. Oysa Kapitalist sermaye kesimi hala Neolibneral yapının devam edeceğini ve sömürgeleşmenin de süreciğine dayalı planlar geliştirdiler. Önemli siyasal gelen dalgaları “popilistlikle” hafifletip faşist eylimnleri görmeme aşamasına düştüler. Hat ta; yeri geldiğinde belirli sermaye kesimi Faşist eksenli politikacıları tercih etiklerini de Doğu Avrupadan başlayan seçkiyle dünyada kabulenmeye dek geldiler.

Yeniden alternatif politik yapı eksikliği ile Sol bilimseliğin gereken yerde önemsenmediğini anlıyoruz. Hatırlarmısınız bilmem; Marksın Bonapartist devlet veya Gramşinin Sesar tipi diktatörlük kuramları tam da kriz dönemli muhtemel iktidar otoriter baskı rejimlerinden birkaçının imgesi oluyordu. Yine unutanlara şunu da hatırlatalım: Özellikle Birinci Paylaşım savaşı sonrası Sermayenin faşist devlet biçimini tercihi ile Brumer ve Sesar ikili ara otoriter devlet şekleri yanına sermayenin faşist devlet biçimli öteki sınıfsal yapıları da Marksisler bilimsel yöntemlerle dünyaya sundular. Şimdi Emperyalist çağın Neoliebral sürecin kriz sürecini yaşıyoruz. Kriz yönetilemez ve derinleştikçe sermaye içi çelişkiler dahi yoğunlaştı. Bunu ABD son seçimlerinden İngiltere AB ikileminde direk yaşadık. Tabi Çin veya Rusya ile batı çelişkisini de buna katmak gerekir. ABD kriz dönemi olmlası ve yönetememesi sonucu da Emperyalizmin eşitsiz gelişim yasasıyla resmen geriledi. Yeni itifaklarla mücadelenin Pazar alanında yansıdığını görüyoruz.

Kapitalismin özünde olan ilkelerin günümüz yansıyışlarını bolca yazdım. Bazen genel, bazen bölgesel ve ulusal ölçeklerle hep mümkün olduğu kadar özüyle deyerlendirmeğe uğraştım. Şimdi yine kriz var. Kirz devam etikçe, mutlaka yönetememenin sonucu yeni siyasal hamleler, Pazar daralması ve özellikle finansman ile borçlar krizindeki dönüştürememe sonucu da basıncın baskısı da artıyor. Bunlar deyişim veya balans dayatmasını ile sıkıştırma basıncı yaşanıyor. İşte klasik Marksizim Brumer, Bonapartizim, Sezarizim, ikili devlet yönetim ara biçimleri ile Faşist devlet seçenekleri de yoğunlaştı. Neoliberal kültürle konuyu basitleştirme adına popilizmi kondurtup saptırmakla meşkul olunuyor. Ama göründü ki sistem artık otoriter baskılı devlet biçimlerine artık uzak kalmıyor.

Burada Marksislerin önemli eksikliği resmen sırıtıyor. Bazı Marksis iktisatcılar zamanında bu gelişmeleri direk kanıtlanarak yazdı ve uyardı. Sosyal alandaki Aydın sosyalistler de Neoliberal anlayışla yaşananların nasıl yüzeysel ve imajla sıkıştırılıp, gerçeklerin örtüldüğünü de vurguladılar. Yaşamda başarıları kanıtlanan sol nedense siyasal hayatta aynisini yansıtamadılar. Öyle ki deyişim için seçeneklerden biri olma olasılığı ve sınıfsal olarak dönüşümü oluşturacak sosyalist eksen bu krizde hiç denecek noktada kendisi yoktur. Yaşam bazen böyle bıçak gibi kesen gerçekleri de yüzümüze vuruyor.

Emperyalizmin krize girdiği, bunu yönetemediği, yönetemediği için de siyasal gericiliğe sarıldığı, otoriter baskı devletine yöneldiği gerçekleri içsel olarak yaşanırolması epey zamandır sürüyor. Dinseleşme, ırkçılaşma ve öfkeli otoriter faşist lider arayış seçenekleri sınıfsal basınca dönüşüp devleti ikili veya direk faşist olmaya zorluyor.Krizin özünde olan olumsuzlukla, bilimden inanca, kimlik olarak etnik ve piskolojik güce yönelen kitleler faşizmin veya otokrasinin tabanı olarak ona uygun baskılanma linç kültürüyle yaşamda yer buldular. Bunlar da savaş, kin, baskı ve öfkeyle ötekileştirip düşman yaratma eylimlerini idolojik aygıt haline getirdi.

Günümüz dünyasının genel önemli içsel çelişkisi sosyalist yapıda vardır. Bilimselikte kanıtlanan ekonomik ve siyasal deyerler, nedense kitleseleşip tabanı olan ezilen sınıfların idolojisi olup örgütlenerek harekete geçip sisemi deyiştiremiyor. Zaten egemen sınıflar da biliyor ki deyişim soldan geleceği için, kendilerini korumak için özellikle Neoliberal yapıyla epey kültürleşmeler de yaratarak, kitlesel yönelişi engelediler. Halbuki işin ironiği, Kapitalistlerin aldığı dersleri sol almadı. Marksislerin adıyla hareket eden bazı sol siyasi yapının hala Neolierbalizmi dahi kabulenmede zorlandığı da görülüyor. Buda siyasal hedef koyamama noktasına geliniyor. Sosyalistler, nedense Neolierbal süreçte iktidar seçeneği olacak siyasal örgütsel hamleler gerçekleştiremedi. Yetmişlerde olan sol dalgayla koşulları zorlayıp seçenek olunurken, Seksenler sonrası Neoliebraleşme yapısına uygun sınıfsal sosyal sosyalist anlayışlı siyasal örgütlerin oluşamadığı gerçeğini, son Krizlerle acı şekilde anlıyoruz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin