Haftasonu Lefke’de bulunuyordum. Pazar günü anlamlı tarihi güne müzik enstrümanımla katılıp, Solist Andrulaya eşlik edip Türkçe Rumca şarkılarla günün anlamını da sanatsal olarak yaşatmaya çalıştık. Bundan 69 Yıl önce Lefke madenlerinde yaşanan grevin tarihini hem yaşatmak, hem de yeni bilgielrle sorunu daha iyi anlaşılır kılma amacıyla en azından ben bu duygularla katıldım. Doğrusu, amacıma da şöyle ulaştım: Bilmediğim birçok yeni bilgi öğrendim. Ayrıca ilerde deşeceğim Lefkenin başka Kıbrıs tarihi sayfasının da ilk temellerini fırsatı kulanıp gerçekleştirdim. Maden işçi grevinin Kıbrıs işçi sınıfı tarihi bakımından önemi tartışılmaz. Tartışılmaz öteki acı gerçek de süreklileşen sınıfsal mücadele olmadığı ve Kıbrısda giderek ikiye ayrılan etnik temel eksen oluştuğu için, sınıfsal eksenli tarih pek bilinmemektedir. Bilinse de günümüzde birçok çevre için anlamsız hale sokuldu. Nitekim; Lefkede yapılan ve tarihi önemi tartışılmaz olan, madenlerin braktığı kirlilik hala ölüm saçarken, yeniden altın madeniyle bölgenin gündemine madencilik gelirken, Lefke halkı olaya gereken ilgiyi göstermedi! Dahası; kendine sol diyen, birçok örgütün bu alanda deyişik ilgisi olmasına karşın, yerel katılım beklenenin altında oldu. Hele de bölgede bulunan adı bilim merkezi konulan üniversitelerden de ilginin sıfır denecek konumda oluşu, birçok gerçeğin yeniden sırıtarak olumsuz şekilde karşımıza geldiğini de gördük.
Belediye başkanının olmasına karşın, konunun emek eksenli tarihi boyutu da düşünülürse, çalışanın katılımının çok az oluşu, konuyla ilgili lafazanlık yapanların, CMC ile ilgilenip kiminin rantdan cepleri dolarken, tarihi Maden grevine zaman ayırmaları düşündürücü olmanın ötesinde, keskin bıçak gerçeği olarak karşımıza geldi. Rumların Güneyden gelip katılmaları ve konuşmaları kadar Lefkeli gereken katgıyı ayni derecede dahi gösermedi. Halbuki başka konuda olsa, Lefke ayağa kalkardı! Böylesi çelişkielrle Pazar günü Maden grevinin 69 yıldönümünü yaşattı.
Kendimi olaylarla sınarken, şu önemli noktaları yazmak zorunda brraktım! Genelikle Kıbrısda yüzleşme olmaması, gereken bikrimin sağlanmaması, resmi idoljik güncel çıkara göre geçmişi konumlaması nedeniyle, istenmeden de sık sık yanılgılara düşme tehlikesine ualşırız. Ayrıca şu önemli yanlışlar da bolca yapılır: Bazen konu olduğundan fazla abartılarak anlamının ötesine taşınır, Bazen buradaki eksiklikle öğrenilen öteki ülke olaylarınba bağdaşlık yapılmak istenip kendi geçmişimiz oluşturulmak da istenir! Örnek; ince Memedin resmen Hasanbulilerle özdeşleştirilip, Hasanbulileri İngilizlere isyan eden boyuta taşımak gibi”! Son nokta da yaşananları direk belekten silip yaşanmanmış sırlarına gömmektir. Bunları direk Pazar günü Lefke maden grevi olaylarında karşılaşarak yaşadık. Nitekim; Lefkede olup tarihlerin dahi yazmadığı bazı olayları da deşmeğe karar verdim!
Lefke Maden greve yaklaşık 126 gün sürdü. Sonuç kimine göre başarı, kimine göre kuşkulu oldu. Çünkü öncelikle ne zamanında deyerlendirildi, nede günümüzde doğrudürüs tartışıldı. Halbuki klasik güncel konularla adeta çakışan sonuç gerçekleşti. Hem işçilerin talepleri kabul edildi* Hem de talepler kabulenirken, eylemin öncüleri işe alınmadı. Devamında zaten yanıt net! Olaydan sonra hem de işverenin sendikası dahil istenilen görüşme ve ielri sürülen taleplerin hiçbiri kabulenmedi! Nedersiniz; Türkiyede özeleşen tekel sigara faprikalar gelişimi, bizdeki havayolları anlaşmaları ve sonrası olaylar la nedenli çakışıyor?
Olayda öğrendiğim önemli ilk gerçek şu: gezerken eski bir mühendisin aktardığı önemli ayrıntı, beklide grevin geleceğini etkileyecekti! Greve gidilirken, herkesle görüşüldü. Greve katılım kabulendi. Ancak: Su ile alakalı teknisyen eyleme katılmadı. Tüm çabalara rağmen bu gerçekleşemedi! Böylelikle Maden grevi ile suyun da kesilmesi birlikte başarılamadı. Bu bir kişinin katgısı ve etkisi tartışılır. Ama greve katılıp, bölge susuz kalsaydı, destekten tutun, grevin budenli uzun sürmesinin mümkünlüğü sorgulanır halde olacaktı! Bu ayrıntıyı şimdiye dek duymadım.
Başka önemli sırıtan genel gerçeklik de şu: Grev yapılırken 6 Yıl öncesi Türk ve Rum sendikaları ayrıştı. Madencilikte de bu gerçekleşti. Fakat taleplerle tepkiler çalışan emekci tabanı bir araya getirdi. Sendikal etnik ayrıma karşın, yer altı emek buluşması ortaklığı grevi yaratıyordu. Bu önemli bir ikilemdi! Ayni şekilde; Grevin başlangıcında çalışanlar önemli destek aldılar. Belediyerlerin katgısı, bölge halkın yardımı adeta grevin devamında önemli yer aldı. Ayni şekilde bu eylemle 1958 Maden grevi rüzgarıyla 1 Mayıs da ortak kutlandı. Başlangıç dinamiğine Doktor Küçük dahi katıldı. Böylesi ortak desteklerle grev sürdü….
İşveren kendi sınıfsal ekseniyle ilk itifakı Rum Ortodoks kilisesiyle kurdu. Ardından Rum sağ SEK sendikasıyla da dayanışma yaptı. Grevi kırmak için SEK çalışanlarından madenlere işçi taşınmaya çalışınıldı. Böylelikle sınıfsal ayrışma siyasal eksene dek yansıdı. Ama hala başta maden sendikaları etnik kimlikten sınıfsal paydaşlaşmaya ortaklaşamadı. Kırılma Doktor Küçükle devam etti. Özellikle “kOmonizim” silahını Küçük çok kulandı. İşverenin siyasi duruşla konuyu siyasileştirmesiyle sonuçta grevin de gidrek zayıflamasını ve sonuçta anlaşmaya varan süreç yaşandı. Yukarda belirtiğim sonuçla aslında talepler evet ama sendikal emek mücadelesine yarın için hayır ikilemi burada ustaca kulanıldı. Çünkü; maden grevi her ne kadar ekonomik taleplerle gelişse de işveren bunu çalışanların yetersiz olduğu siyasi alana çekerek istediği gibi kulandı. Siyasal hedefi olmayan ve siyasi örgütlenmesinin eksik ayaklı grev, sonuçta tarihe yazılan ama beraberinde sonuçta etnik ayrışma ile resmen Kıbrısın gelecek oluşmun da provası oldu. Kıbrıslı Türklerin lideri de ingilizin gözüne Doktor Küçük olarak girdi. Konuyu eleştiren birçok türk emekçi de acı cezalarla cezalandırıldı!
Böylesi bir gerçeklik, Kıbrısda yaşandı. Şimdiki Lefkenin CMC pisliğini oluşturan, birçok madeninin sömürülerek milyarlarca dolar kazanılan gerçeklerin yükünü Lefkeli zehirlenerek ödüyor. Madencilik bitse de CMC pisliği hala Lefkeği boğmaya devam ediyor. Ama bu olayla alakalı yapılan etkinliğe de katılım da olmuyor. Hele de bilim adına kurumsalaşan ünüversitelerin bu bilimseliği olduğu yeri tanıma adına dahi gelip dinelyen de yok. Buda ülkemiz ünüversite politikasının önemli yansıyan tekrarlı gerçeğidir. Halbuki insanlar gitikeleri yeri öğrenmek isterler. Hele de içinde bulundukalrı pisliğin nedenini anlamak çabaları olur. Ama olmadı. Hele de şu günlerde Altın arama tartışmalarının yoğunlaştığı, halkın ikiye ayrıldığı gerçekliğinde, neden katılım olmadığı anlaşıldıkça, geşmişin de neden karanlıklaştığı daha kolay anlaşılır.
Grev sonrası ekranlarda liderler ve Hüküemt yetkilileri konuşuyordu. Haberler veriliyordu. Böylesi önemli konuyu doğrusu haber yapan pek olmadı. Hani Lefke belediye başkanının açıklaması da olmasa, konu sanki hiç olmamış gibi geçip gidecekti. Buda Kıbrısın gerçeği. Halbuki paralı finanslı fesdival olup politikacı da veriştirip şov yapsaydı haberlerin ekranı çatlayacak kadar bunu sunacaktı!
Lefke olayından sonra gördük ki ülkemizde artık sınıfsal eksenli emek bakışının epey erozyona uğradığını anladık. Sendikal hareket, bilimsel araştırma ve tarihle yüzleşmenin nereyedek gerilediğini Pazar günkü harcadığım günle bunu anladım. Hele de bazıları bölgede bu ortak eylemi yaşatmak için öneriler yaparken, acı bir gülümsemeye girdim. Serdarın önerilen baızı yerleri peşkeş için faliyete geçildiğnden kimsenin haberi yoktu.
Kısaca; yaşayarak ve öğrenerek bir Kıbrıs sayfasını daha şöylesine yazdım. Kıbrıs kendi geçmişi ile yüzleşmedikçe ve bunun nedenlerini sorgulamadıkça, hiçbirzaman yarına gidecek yolda doğru karar veremiyecek! Başarı veya yenilgi; hepsinin bir alınacak dersi vardır. Şimdilerde hem de ayrı ayrı olan örgütlere rağmen ortak davranarak eylem yapmanın zoruluğu ortadayken, yeraltında buluşan emek sömürüye karşı tek ses oldu. Bu yaşananı iyi okumak şart.