– Evet de çıkabilir, hayır da çıkabilir.
Başkanlık olsun mu? Olmasın mı? Referandum yapılacak ve halkın tercihinin ne olduğu belirlenecek. Plan bu. Fakat evet de çıksa, hayır da çıksa, yani başkanlık olsa da olmasa da, halk başkanlık istemiyor. Bence, sonuç ne çıkarsa çıksın, halkın tercihi, daha katıksız yönetilmek değildir. Şaşırtılmış olabilir. Asıl tercihi daha fazla özgür olmaktır kuşkusuz.
– Şiddet olayları artabilir de artmayabilir de.
Dünyamız karışık. Malum, memnuniyetsizlikler, otomatik olarak şiddet şeklinde zuhur ediyor görüntüsü var. Gerçekten öyle mi? Yoksa her şey bir senaryo mu? Birbirine karışıyor her şey. İkisi de doğru olabilir. Dünyanın hakim güçleri, ne yapacak? İnsanları birbirine kırdırıp, sefalarını ve paylaşımlarını sürdürecekler. Yalan değil… Bu güzel dünyanın sefaletini yaşayanlar ne yapacaklar? Adil paylaşım vaatlerine mi?
sığınacaklar. Bence, adil paylaşma meselesini, gerektiği kadar, belki de fazlasıyla
beklediler. Bence işler biraz karışacak gibi.
– Dünya savaşı çıkar veya çıkmaz.
İnsanoğlu, şimdilik kötü bir sınav veriyor. Şimdilik diyorum. Eğer dünyayı, tamamen yaşanmaz hale getirmeden, bir düzlüğe çıksak, karnemiz iyi olmuş diye tarihe yazılmış olabilir. Dünya savaşı çıkar çıkmaz meselesi başka. Öyle eskiden olduğu gibi değil de, sürekli, her gün yaşanan savaşlar var artık. Sefasını sürenler ve cefasını çekenler arasında. Doğrusunu isterseniz, yakışıksız bir durum.
– Bağırıp çağırma olabilir, fakat kavga olmayabilir.
Karşı tarafı alt edecek adam, gereklerini yapmak zorundadır. Öyle, seni yakalarsam öyle yaparım, böyle yaparım demekle olmuyor. Örneğin muhalefetsen, kendi önerdiğin yaşam tarzını yaşatmalısın sokakta. Yönetim değil, yeni bir yaşam seçeneği olmalısın.
Yoksa, kürsüye çıkıp, turiste ‘alafranga avrat’ demekle bile, kayda değer bir oy alman mümkündür.
– Ozondaki delik büyüyebilir ya da büyümeyebilir.
Ne yaptık ettik, dört milyar senede oluşan koruma kalkanımızın, yüz yılda hakkından geldik. Kendi adıma endişeliyim. Biraz iyiye gidiş falan oldu diyorlar. Fakat, iyi girişimler, bozulma hızının oldukça gerisinde. Bunun önüne geçilebilir mi? O da mümkün. Fakat her iyiye gidişte olduğu gibi, yaşam tarzımızdan fedakarlıklar yapmaktan geri durmazsak.
– Büyük deprem olma ihtimali var. Fakat olmayabilir de. Aslında deprem çok güzel bir hareket. Dünyamızı bize hazırlayan bir faaliyet. Bir rahatlayıp da olaya bu yönü ile bakma fırsatı bulamadık ki. Depremi yağmur gibi seyredilecek bir doğa olayı gibi göremedik. İlla ki belli güçlerden korkmak istiyoruz sanki. Nasıl şemsiyeyi yaptıysak, binalarımızı da doğa koşullarına göre yapalım, deprem rahatça sallasın. Birbirimize anlatalım. Zaten deprem olacak.
– Gök taşı çarpabilir, çarpmayabilir.
Bunu düşünmenin hiç anlamı yok. Alabileceğimiz tedbir varsa alırız. Yoksa gerisi boş laf.
Kaldı ki, ben sana söyleyeyim, kesin çarpacak. Rahatladın mı? Milyonlarca yıl önce çarpmış. Milyonlarca veya milyarlarca yıl sonra, yine çarpacak. Doğa korkulacak bir şey değildir. Sen kendi işine bak.
– Bize göre uzayda hayat olmayabilir. Uzaya göre de bizde hayat olmayabilir. Bunun, uzay için hiçbir önemi yok. Zerre kadar, ne faydamızı ne de zararımızı göremezler. Hele hele faydamızı, kesinlikle göremezler. Öyle bir yaşam organize ettik ki dünyamızda, birbirimize faydamız yok. Elin uzaylısına mı olacak?