yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEmmanuel Macron size tanıdık geliyor mu? – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Emmanuel Macron size tanıdık geliyor mu? – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Barbaros sessiz sedasız Mağusa açıklarına geldi. İşe başladı. Sesizlik bozulmadı. Güneyden sesler çıktı. Ama resmen burada ses çıkmıyordu. Derken, enerji hesaplı, Berak dostu hacı makamcımız Barbaros gemisine kendilerinin izin verdiğini, olaydan çok sonra söyledi. Söyledi de aslında bunun böyle olmadığını da herkes biliyordu. Ama susmak ve hele resmi fetihcilikle Türkiyeleşmenin çıkarı olunca, susmak “sukut” olmaktı. Ama şu Yiğit Bulut iyice işi çığrından çıkardı. Öyle çıkardı ki Rumlara dahi su elektrik verdiğini dahi TRT ekranından Türkiye kamuoyuna söyledi. Bildik gerçeklerin aslında yeniden tekrarlarından başka bir şey yaşamadık. Ama Yiğit tam yiğitce söyleyince, kimi yalvarırcasına “aman böyle söyleme” derken, yine bazı “marjinaler ve radikaler “de karşılık verdi. Tek sesiz kalan yine şanlı koltuklarda oturup, yeni yağmaları veya yandaşlama paylaşımı yapanlar oldu. Öyle ya, artık koltukta oturup işbirlikcilikle pay alınca Kıbrıs coğrafyasında dahi yaşadığını ret etme cüretkarlığınız da oluyor.

Aslında öylesine gücüne gidenler gücenmesin! Çünkü, Mevlüt bey veya yıldırım hzretleri bu sözleri daha da okşayıcı şekilde söyleyince, ayni kesimler övünç duymaktaydı. Türkiye gerçeğini ret etme ve Türkiyeleşmenin siaysetine esir düşüp koltuk beklemekle süreç aktıkca, bu tür olaylar hep yaşanacak. Hele de idolojik tabuyla kondurtulan Kıbrıs örtüsü durdukça, her yalanın da yutacak önemli kesimi de mevcut olacak. Yiğit beye kızan ve yalvarırcasına “bunu yapma” diyenlerin, örneğin, “tam da Kıbrıs görüşmeleri yapılırken, neden Barbarosu gönderdiniz” sesi de çıkmıyor? Konu bu denli basitdir. Kıbrıs üzerinden inanılmaz yalanlar yutuldukça, yanlışlarla çıkar ortaklaştıkca, böylesi çelişkili günlerden de geçmemiz olmazsa olmazımızdır…

Gelelim makalemizin başlığına! Fransada Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turu yapıldı. İkinci tura Bayan Le pen ve Macron kaldı. Macronun şöylesine bir profili vardır: Yeni siyasal fügür ve genç olarak hep taktim edilmektedir. Üstelik Fransa için hem değişim imgesi olarak söyleniyor, hem de merkez partilere bağlı olmayan “bağımsız” aday olarak da probagandalaştırılıyor.

Size şöylesine basit prokramından birkaç örnek verecem! Hem sağa hem de sola karşıymış! Yeni bir dönem başlatacakmış! Fransada önemli değişimlerle kamunun gücünü azaltacakmış…. Aslında şu probaganda şekli bize yabancı olmaması gerekiyor…. Macron, hem sağa hem de sola. Hiçbir merkez parti adayı değil. Bağımsız olarak aday oldu ve önemli örgütlü gücü de yok. Yok da, şu tesadüfe bakın, kamuoyuna hep ikinci turda kazanacak aday olarak sunuldu. Örgütü yok da önemli probaganda aygıtları onun için işledi. Bu benzerlikler size Kuzey Kıbrıs veya biraz uluslararasını bilenler için Polonya ve Macaristan aklınıza da geliyor mu!

Haber yapılırken hep “Macron bağımsız adaydır, Gençtir, Merkez partielrin dışında merkezin adayıdır” denilmekteydi. Sistem için yenilikci ve değişim yaparak yeni politika oluşturulacağı söyleniyor. Bunlar Fransa gibi örgütlü toplumu da olan, birçok siyasetin örgütlenip yer aldığı ülkeden geliyor. Bağımsız ve tarafsız ile örgütsüz! Ama probagandası canlı ve sanki birçok partiden daha fazla etki yapan makinesi vardı. Tabi bir de Lopenin aşırı sağcılığı ve yabancı düşmanlığı ile AB karşıtlı politikası konuluyordu. Bu öcülük, ikinci turda sanki geriye kalanlara, “siz Macrona vermezseniz, faşizim gelecek” korkusuyla, başkanlık yolu tamamlanmış olacaktır.

Her medya “birkaçı hariç” Macronun yeniliği anlatılıyor. Çok önemli ve hat ta Beşinci Cumhuriyet geçişi olasılığı konuluyor. Tam bir Kapitalist Burjuva yaklaşımla, bize çok kolay aptalaştırma algısı kulanılıyor. Gerçekten Macron denildiği gibi bağımsız ve yeni umutmu? Yine dikat, benzerini de burada kulanıyorlar….

Macron daha düne kadar Sosyalist hükümetin ekonomi bakanıydı! Yine hatırlarsanız, Fransayı ayağa kaldıran iş yasasını da geçirdi. Daha sağa kayan piyasa modeline geçişi gerçekleştiren bakan dı! Sosyalist parti başkan aday seçimi döneminde kazanamayacağını anlayınca, hükümetden istifa yaptı. Sosyalist parti üyeleri demokratik prokramı olan adayı seçti. Macron ise bağımsız aday oldu. “Ne sağım, nede solum” değip, merkeze kondu. Cumhuriyetci adayın çıkan yolsuzluk ilişkilerine rağmen aday kalmasıyla da sağ eksende aday boşluğu oluştu. Birçok sosyalist kesim “özellikle hükümet de olanlar ve başkan Holant” parti adayı yerine Macronu desteklediler. Adeta Fransız Sosyalist partinin merkeze ve Neoliebraleşen liebral sosyal denkleminin yansıması oldu.

Fransada güçlü önemli sermaye kesimi de Cumhurieytci adayın yolsuzluk nedeniyle kaybedilen desteğini, merkez bağımsız aday olan Macrona destek vererek onu öne çıkardılar. Böylelikle Fransız Sosyaldemokratlar liberaleşerek adeta sağın teslimiyetine düşerken, Cumhurieytciler de kazanacakları seçimi, yolsuzluk dosyalı aday nedeniyle kazanamama noktasına geldiler. Hele de çokca korkutulan Lopen gerçeği de merkez oylarını sola değil de bağımsız adayda toplamak görevini sermayenin önemli kesimi yaptı.

Bu anlatıklarım da size anlam ifade ediyor mu? Sadece son başkanlık seçimini yeniden beleğinizden geçirin. Göreceksiniz ki benzeri de burada oynandı. Eyer, Eroğlu uyanıp Karpaza son gün tüm gücünü yığmasa, ikinci tura geçecek benzer aday, o turu da kazanacağı kesindi! Karışık gelmeden bu dediklerimi yan yana koyun! “Sağa da sola da karşıyız* Biz yeni bir siyaset le değişim yapacağız” sözleri nedense ayni fabrikalı ve işleyiş şekilli adaylar, giderek yaygınlaştırılıyor.

Fransa seçimleri ilk turda böylesi yeni deneğimle yapıldı. Solun aldığı önemli oyu veya Sosyalist partinin üyeleri ile seçtikleri başkanın merkezin arkasında durmayarak klasik Sosyaldemokrat sağlaşma liberaliği, günümüz politikasının çıkmaz la sol seçenek yetersizlikleri arasında gidip geldik. Çünkü, bizat son dönemde Sosyalist Holland yönetimi, çalışanlara önemli darbeler verdiler. Bu yasaların da mimarı Macrondur. Fakat, piyasada “yeni” diye yuturuluyor.

Mayıs ayı ile Fransa biçimsel olarak imajını eyer yuturursa yenilenecek. Merkez partielrinden olmayan, hiçbir örgüte dayanmayan Emmanuel Macron resmen başkan olacak. Çünkü, rakibi Le pen olup, anti Le pencilikle kitleler Macrona oy verme düşüncesine getirilecek. Tıpkı Sarkozi örneği olduğu gibi. Sosyalist ve Cumhuriyetci partiler şimdiden Macrona desteği verdi. Ama soru şu: Fransa bu imajla aslında kamuyu daraltma ve piyasayı güçelndirme politikasını kulanacak. AB içinde sıkışılan yapıda nefes gibi geçici hamle yapacak. Bildik emperyal saldırganlıkla enazından doğu komşumuz Suriyede bunları göreceğiz. Ama belirli dönem de Fransanın merkez partiler dışında bağımsız aday seçme örneği olarak da konuşulacak. Benzer örneklemler de tekrarlanıp, yaratıcı olmayan, üretemeyen kapitalist siaysetin, imajlarla belirli zaman kazanmasına uğraşılacak. Buda mı size buradaki seçeneklerle birlikte bir şey anlatmıyor?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
360AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin