Yönetimin işleyişi hakkında çok kafa yormayanlar hedefte – Alpay Durduran

588

Kamuoyu yaratma çabası içinde olanlar ile satış/ tiraj peşinde olanlar el birliği ile başkanlık rejimi propagandasına itiliyorlar. İşin arkasında gizli ellerin bulunduğu anlaşılıyor; çünkü sürekli oluyor ve karşı görüşler ileri sürenler devreye sokulmuyor.

Bazıları safça devletin devamlılığının bozulduğunu ve başlanan işlerin bakan değişiklikleri yüzünden yarıda bırakılıp başka işlere başlanıldığını söylüyor ve başkanlık rejimi olsa bakanları başkanın atayacağını onun için beş yıl süreklilik kazanılacağını iddia ediyorlar. Ancak güneyde başkanlık rejimi var ve mecliste çoğunluğu olmadığı için koalisyonla yürüyor. Yani başı dertte… bakanları meclis dışında aradı ve atadı. Ama sürekli meclisle didişmek, muhalefet ile pazarlık yapıp bütçe ve ilgili yasalarda onlara taviz vermek zorunda kalmaktadır. Uzlaşmaya gitmese ekonomik ve mali krizden çıkmak için söz verdiği yasaları çıkaramazdı.

Demek ki başkanlık rejimi de olsa zorluklar devam edebilir. Çoğulcu demokrasilerde çok baş bulunması doğaldır ve çözüm öyle bulunur. Devamlılık değil çok görüşün ortaya konulup çok aklı süzgecinden geçirmek önemlidir.

Bizim için 1973 ve 1985 yılları arasında yasal ve sonra mecliste çoğunluğun bağlılığı ve Türkiye’nin desteği ile yürüyen fiili duruma göre Denktaş başkandı. Ondan kıvanç duyulsaydı başkanlık rejimine geçilebilirdi. Denktaş bile bunu istemedi. Yeni anayasada parlamenter rejim korundu.

İlk koalisyon zorunluluğu Denktaş’ın fiilen başkan olduğu dönemde ve “ülkeyi pusulalarla yönetiyor” diye suçlandığı zamanda ortaya çıktı. Seçimden tek parça iktidar çıksa da istifalarla kurulan yeni parti ile UBP azınlığa düşmüştü. Sonraki seçimde de koalisyon zorunluluğu ortaya çıkmış ama Türkiye’nin müdahalesi ile parçalanan partilere dayanılarak koalisyon kurulmuştu.

Yani başkanlık rejimi terkedilse bile Türkiye eliyle süreklilik sağlanmış tek parti iktidarı kalıcı olmuştu.

Kıbrıslının denemediği rejim olmamıştır. Yaşadık ve gördük ama ders almadık. Sakatlık rejimin şu veya bu olmasından değil sistemlerin sakat bırakılmasından ve Türkiye’nin uzaktan kumandasından doğmaktadır. Şeffaflık, hesap sorulabilirlik ve siyasilerin değil hukukun emrindeki görevli olmaması; ve milletin vekili değil parti militanlarının parti vekili oldukları ve sonunda bir avuç insanının yasal yetkili görevlileri oradan buraya attığı, yandaşları başarısını izlemedikleri işlere yerleştirdiği bir ucube yaratılmıştır.

Yasadığı yapılmış katları yıkın emrini veren saygı duyulan bir yargımız var ama emri yerine getirecek, emri yerine getirmeyenleri cezalandırma işlemlerini başlatacak yetkililer uzaktan seyrediyor. Birinden yapın işareti bekliyorlar. Amerika’da bir savcı bir yerden emir veya işaret bekleseydi devlet başkanının seks ilişkileri ortaya serilmeyecekti. Trump’ın sakat ve ayrımcı vize yasaklarını kimse kovalayamayacaktı. Bizde başkanlık rejimi gelse kim başkanın sekreteri ile ilişkisini dert edip yargıya taşımaya cesaret edecekti?

Milletvekili milletin ekili olmak için seçilir, partisini kulu olması için değil. Hepsi kul olduysa bizde parlamento yoktur demektir. Memur siyasinin veya siyasi nitelikli amirin memuru değil halkın hizmetinde hukukun emrinde devletin memuru olmak için atanır. Siyasi kadrolar dediğimiz kadroların atamalarına bakılmaksızın devletin memuru olması anayasanın ve hukukun emridir. Halkımız da yeri geldiğinde bunu istediğini ve doğrusunun bu olduğunu ifade eder ama seçimlerde bunu sağlamak için oylarını kullanmaz. Üyesi olduğu partinin buna uygun davranmasını sağlamak için seçimden seçime beklemez. Gider partisine hesap sorar, partisinin hatalarını düzeltmesi savaşımını verir sanırız ama gitmez. Anayasa ayrım yapma yasağını kesinlikler emretmektedir ama insanlarımız partili ayrımında tabidir ve çok kişi acı çekmektedir. Kimisi istemediği halde partililere yağ çekme zorunda olduğu için, kimi partisine borçlu hale getirildiği için sandık sandık oy topladığı için acı çeker.

Anımsayın siz parti emrinde vekil mi istersiniz, siz memurların yandaş kayırmasını mı görmek istersiniz? Atayana boyun eğmeyen kaç memur gördünüz? Bağımsız kurul olsun diye atamaları hükümete bırakılmış kurullardan hangileri (yargı dışında) ayrımdan uzak durmuş ve yasadışı işlere engel koymuştur? Değiştire değiştire yasası yalama edilmiş ihale komisyonları skandal ihalelerle sakat işler ve fahiş karların kaynağı olmuş da hesaba çekilsinler diye birilerinin peşine düşülmüş olunduğunu duydunuz mu?

Mahkeme üst katlar yıkılsın diye emri vermiş de ilgili devlet dairesi veya belediye sorumlulara uygulatılsın diye harekete geçmiş ve mühürlenmiş yerlerde mühürler kırılıp inşaata devam edilirken polisi devreye sokmak için girişim yapmış kimse var mı?

Başkanlık rejimi gelecek de bu işlemler uygulamaya mı geçecek? Kim mekanizmayı çalıştıracak? Ek başına başkan atadığı bakanlarla saldırıya mı geçecekler? Şimdi yetkili memurlar sus pus otururlar ama başkan olunca seçim kaygısı duymadan bakanlar atayacakmış, onlar yolu açacaklarmış diye ummanın gerekçesi ne? Başkan tekrar seçilmek için atadığı bakanların canlarını dişlerine taktıklarını güneyde görürüz, Amerika’da filmlere konu olur, hikâyeleri basında yer alır. Bunları izleyip ders çıkarır mıyız?

Amerika’daki başkanı impeachment (suçlama) yaptılar ve görevden uzaklaştı, çünkü muhalif partiye gizlice adam sokup izlemeye aldırdıydı. Watergate adıyla tarihe mal oldu. Bizde bunu yapacak bir sistem var ve olanak var mı?

Çağdaş sistemlere has şeffaflık, hesap sorabilirlik, dava olanağı ve meclis denetimi ile partileri murakabe savcılar, yargıçlar ve polis eliyle yapılabilir, işleyen mekanizmalar vardır. Oturup da başkan bakanları atasın da sorunlar hallolsun diye ummak ve öğütlemek tamamen ham hayaldir. Başkanlık rejimi demek daha az denetim ve daha fazla baskı yapabilecek tek adam yaratmak demek olur, başka bir şey değil.

Her iki rejimde de çok yetkilinin hukukun emrinde görevini yapmasını sağlamak ve denetleyecek ve başarıyı ödüllendirecek gözetimden öte yetki vermemek esastır. Bırakalım bin çiçek açsın bin fikir yarışsın!

İşe mahkeme kararları bile varken kovuşturulmaktan korunanları kimler ellemekten kaçınıyor diye düşünmekle başlayalım ki hedefte olanlardan çok daha fazla yetkilinin suçlu olduğunu saptayabilelim.