‘Bak’ dedim, ‘Seni kaç kere uyardım, sözlerine dikkat et dedim, iki dakika efendi ol dedim. İkidir (Derken, elimle iki işareti yaptım) konuşurken omzuma dokunuyorsun…’
‘Sinirleniyorum, adamın asabını bozma, pişman olursun’ dedim.
‘Birden, kendimi Kırkpınar Güreşlerinde buldum. Ben de baştan tırnağa zeytinyağına bezenmiş bir güreşçiymişim…
Şerefsizler, meğer ışınlanmayı bulmuşlar, çaktırmadan beni Kırkpınar’a ışınlamışlar. Karşıma da sarışın adamı koymuşlar. Adam benden kilolu. Hiç de adil bir güreş olmayacak. Herif, yağdan dolayı beni kavrayamadığı için, elini pantolonuma sokmuş, tutunacak yer arıyor…
Ben alt kalır mıyım? Hemen ona, ‘Bak’ dedim ‘ikidir bunu yapmaya çalışıyorsun, haddini bil’ dedim…
Aslında senaryonun aslı bu değil. Asıl senaryo Cem Yılmaz sahnesinin. Askerlikle ilgili uyarlamış olduğu maceralarının muhabbetinden komiklikler…
Cem Yılmaz’ı, Kemal Sunal karakterinin gerçek kişilerinden birisi olarak gördüğümü söylemeliyim. Bu, benim için çok önemli. Bence bu karakterler kahramandırlar…
Bu karakterler, en ön saftadırlar, mağdur sınıftandırlar, ezilendirler fakat dile getirmezler, bir şeyin karşılığını beklemezler, iyilikten zevk alırlar, insanı sevmekten keyif alırlar, kötünün peşini bırakmazlar, her şeyin açığa çıkmasını isterler, her şeye verecek cevapları vardır ve inattırlar…
Gerçek senaryoda, kahramanımız Cem Yılmaz. Sahne sanatçısı ve bir piyade er. En kudretli bir insan, bir Orgeneral, onu huzuruna çağırıp sahne teklifinde bulunuyor ve olurunu almak istiyor. O ise kendi çapında asgari müştereklerinin karşılanıp karşılanmayacağı üzerine görüşlerini ifade etmeye çalışmaktadır ki kendisini başka bir yere ışınlanmış gibi hissediyor ve her yanı alçılarla kaplanmıştır… Böyle bir şaka sahnesi yaratılmıştır… Şaka…
Sonuç olarak, bu durum niye şaka oluyor da gülünüyor ki…
Yani, karşısında koskoca bir Orgeneral olacak, ona kafa tutacak, hazin bir tablo ortaya çıkacak, biz de buna güleceğiz ve şaka, şaka diyeceğiz…
Komik oluşu şundan:
Karşındaki iktidara kafa tutuyorsun fakat bunu öyle bir kültürel altyapı ile ifade ediyorsun ki yine aynı iktidarı, onurlandırmış oluyorsun. Yediğin dayak yanına kalıyor, aynı zamanda iktidarı rahatlatmış oluyorsun… Alt etmiş gibi hissediyorsun fakat yine ezilen durumunu koruyorsun… Bütün olanları bir oyun gibi görüyorsun…
Sevgili kardeşim, sen Amerikan başkanı isen ben de kendi çapımda bir şahsiyetim. İzzeti nefsim var benim. Hattı zatında kendime göre yeteneklerim var…
İyi yemek pişirir, mevsimine göre yeşilliklerle salata destekli, çok güzel sofralar hazırlayabiliyorum. Ayağını denk al…
Amerikan başkanı, bundan pek tırsacağa benzemez fakat benim bu tarzım, kendi camiamızdaki gurmeler arasında ciddi bir etki yaratabilir…
Adam hile yapıyor. Güreş sırasında, elini pantolonuma sokuyor ya. Ne zaman kurtulup da onun pantolonuna elimi sokmaya çalışsam, beni başka bir güreşe ışınlıyor. Bir bakıyorum, eli yine benim pantolonumun içinde…
Ne yapsam ne etsem bilemiyorum…