Sol denilince, özellikle de Sosyalist sol adıyla etiketlendirilince, mutlaka temel ilkeleri unutmamak gerekir. Bir ülkede eyer sol denilen politik yapı varsa, bunun belirli yansıyıtıcı da olması gerekir. Sosyalist hareketlerin çizgisinde sınıfsal eksen bakışı temeldir. Sınıfsal eksende de emek kriteri belirleyicidir. İkinci nokta, sosyalist hareketlerin değişme kuramı, bireysel koltuk sahibi değiştirmek değil, sistemsel değişimle, banbaşka dünya kurması demektir. Kırılmalarla oluşan Sosyaldemokrat eksen ise daha çok sistem içi düzenleme noktasında gelişip, temel değişim ile reforum ayrımlı yeni sol içi ayrışma oluşturdu. Sosyaldemokratların yapısı kendi örgütsel konumu dışında, sosyalist devrimci hareketelrin gücüne göre konum aldığı da unutulmaması şart. Sosyalist hareketlerin zayıfladığı konumda “günümüz gibi” sosyaldemorkatlar da sağa kayarak, daha sistemsel yelpazeye düşerler. Bunu Batı Avrupa veya Türkiye Kıbrıs ekseninde yaşıyoruz. Öyle yaşıyoruz ki sosyaldemokrat ile öteki merkez sağ liberal veya muhavazakarlar farkını anlatmak epey güçlenen politik döneme geldik. Bu gerçekleri kafamızdan silmemek gerekir.
Dünyanın başka öteki genel gerçeği de vardır: Kapitalist sistem seksenlerle geçilen Neoliberal yapılanma süreci ile sol ayni karşılıkta seçenek oluşturamadı. Özellikle sınıfsal temelli solun Seksenlerle birlikte erimesi, siyasal örgütsel yenilgi yaşanması ile işler iyice olumsuzlaştı. Seksenler döneminde başarılı Sosyalist devrim olmadığı ve dahası, sosyaldemorkatların da sosyal politikalı reforumlar sisem içi uygulamadıkları devamlılığı gelişti. Sonuçta, bildik günümüzle, yaşanan kapitalist ekonomik kriz dalgalarında, sosyalist devrim seçeneği veya sosyaldemokrat reforumllarla yumuşatma politik çizgilerin olmadığı dönemeçte duruyoruz. Buna ek olarak, sol eksiklikle ve çöken merkezli içi boş kitlesel politik kırılmasıyla da faşizim resmen önemli seçenek olarak her ülkenin koşuluna göre kendini direk hisetirmeğe başladı. Bunu en gelişmiş Batı Avrupada da hisediyoruz. ABD li Trump dönemi ise ne demek istediğimi, zaten anlatıyor.
Yukarda özetlediklerim le son Batı Avrupadda yaşananlar, özellikle sol partileri yeni sorumlarla karşıkarşıya getirdi. Sağa kağışla ayakta durma politik aşmaza,yeni boyutlar eklendi. Özellikle son Batı Avrupadaki Sosyaldemokrat partiler yeni kitlesel sorgulama sorunlarına tanık oluyorlar. Avrupa sosyaldemokrat partileri, uyguladıkları Neoliebraler politikalrla sermaye destekli zaman zaman hükümet olma rüzgarına kapıldılar. Sınıfsal ve sistemsel değişim düşünlcelerini silip, sağ gibi ayakta kalınca, her adımda yeni aşmazlara düşüyorlar. Bunun son önemli örneği Türkiyedeki referandum sonrası Avrupada kulanılan Türkiyeli oylarla yaşanma doğurganlığı oldu.
Sosyaldemokratların zaten dünyada yükselen savaş karşıtı değil de tıpkı tarihi rolleri gibi savaşları savunur tutumlarıyla, Avrupadaki barış çizgisine çok önemli zarar verdi. Şimdi, Türkiye referandumunun Avrupada kulanılan oylarla, bizat Sosyaldemokrat içi sorunlar yaşandı. Özellikle Batı Avrupadaki Sosyaldemokrat destekli Türklerin Türkiyede Erdoğanın otoriteleşme lehinde oy kulanması, içsel olarak sorgulanmaları başlattı! Bu artık kaçınılmaz sonuç hale geldi. Son dönemde Fransa, Holanda ve ingilteredeki Sosyaldemokırat partilerdeki dağılma süreci oldukça gözlendi. Fransız sosyalistlerin kendi gösterdikleri adayın sol anlayışı yerine partiden kaçan adaya yönelmeleri, holanda hezimeti, düşündürtmeğe yetiyor.
Son günelrde Sosyaldemokratların kendi içinde Türkiyelilerin referandumda otoriterliği desteklemeleri damgası da sırıtma durumunda. Avrupada Sosyaldemokrat parti içinde yer alan, orada aday olan kesimin, Türkiyede otoriter rejime evet demesinin ikilemi sorgulanmak zorunda kalınıyor. Bunu Belçikadaki seçimlerde epey tartışmalara neden oluyor. Belçikada aday olan Türkelrin, ülkede demokrasi ve etnik azınlığın sorunlarını taşıyıp, demokratik koşulları vurgularken, dönüp belirli ayni kişilerin neden Türkiyede otoriterliğe ve gericiliğe oy vermenin sıkışıklığı başladı. Bu durum isteristemez, Sosyaldemokrasinin düşünsel duruşunu de tartışılır hale getiriyor. Çoğu gericiliği sırf yabancı düşmanlığı karşıtı olmayla algılayıp savunan sosyaldemokratlar, şimdi bu ikilemin silahı ile kendi kendilerine çevirmiş durumdadır.
Burada, bizim de önemli bir eksikliğimize parmak basalım: Avrupa sosyaldemokrat olup da Türkiyede otoriter ve gerici olma ikilemi tartışılırken, Kıbrıs banbaşka tersten taplo gösterdiydi! Buradaki TC kökenliler tüm baskılara rağmen ve daha denetimli olma gerçeklerine karşın, Hayır oyu kulandılar. Bunun siyasal gerekçesi ve böylesi koşullarda nasıl olur da böyle çıktığı da konuşulmadı. Hat ta tüm TC kökenlileri hala ayni gerici ve Türkiye baskılı sepet de tutmaya devam ediliyor.
Batı Avrupa Sosyaldemokrat parti aslında kendi düşüncesini boşaltıp neoliebraleşme buluşmasının sonuçlarını yaşıyor. Neoliebral ekonomileri savunurken, arada fark olsun diye kulandıkalrı göçmen politikasında da gerçeklerle birlikte hareket etmeyerek bu sonuca geldiler. Siz salt göçmen ve etnik dini farklılıklarla yaklaşıp, kültürlemenin politik esrumanını düşünmeden hareket ederseniz, Tıpkı Zamanında yaşanılan ve bizi de etkileyen Ozan Ceyhun dersleri de alınıp okunmuoyordu. İşte son Türkiye referandumla ortaya çıkan Batı Avrrupa bilinen sosyolojik ve siyasal gerçekler oldu. Politikayı eyer siz salt biçimsel popilizimle ve makyajla oynayarak ayrışma ile aynılaştırıyorsanız, idolojileri “sapıklık” görecek derecede saçmalarsanız, işte gerçekler sizi böyle basit olgularla,temelden sarsar. Düşünce ve bilimselikle sınıfsalığı buluşturmayan yapılar hep günü gelir de duvara çarpar. Avrupa Sosyaldemokratlar şimdi bunu depremlerle yaşıyor. Holanda sosyaldemokratlar seçimde hezimete uğradılar, Fransız sosyalistleri iktidarda olmalrına karşın, brakın kazanma veya ufak yaıpları, ortak paydada dahi buluşamadılar! İngilterede ise sırf sol söylem söylendi diye oy vermeme probagandası tutuyor. Belçikada şimdiden sosyalistlerin en büyük tehlikesi, Türkiye referandumunda evet oyu veren Türkelrin ayni zamanda bu parti üyesi ve hat ta adayları olmasının çelişkili olumsuzluğunu yaşıyorlar. Almanyada ise beklenen soyapılmadığı için de yeni faşist parti yükselişi yaşanıyor Özetlediğim bu basit taplo, sağlaşan, merkezileşen, sosyaldemorkatlar şimdi de yabancı esneklik içinde gericileşmenin tuzağına düştü. Değiştirmek yerine, olanı kabulenme düşüncesi, durmadan yeni krizler üretmeğe adaydır. Bunu aynen TC ve Kıbrısda da yaşıyoruz. Sağ gibi sol olmanın koltuk hesabı, politik ise geleceğin teslimiyetini yaratacaktır. Solun eksikliği ise çalışana nasıl bedel ödetiği de ortada. Daha eşitsiz dağılım ve yükselen faşizimle,yoğunlaşan savaşlar.