Güney Kıbrıs üyelik sürecinde geçemediği ama ilerde uyar denilerek Kıbrıs sorununun çözümüne katı yapacağı ve Türkiye’nin itiraz etmeyeceği hakkında Türkiye garantisi ve Kıbrıs’ın Türkiye gümrük birliği anlaşması ve üyelik görüşmelerine engel çıkarmayacağı hesabıyla üzerine kamu yönetimi reformu başlığını kapatmadan üye yapılmıştı. AB’nin beklediği gibi Anan referandumu oylamasında Denktaş’ın görüşmeleri tamamlamak için toplantıya katılmayı reddetmesi O zaman Gül’ün dediği gibi Türkiye’nin Denktaş’a rağmen görüşmeleri tamamlamaya cesaret edememesi üzerine de referandum oylamasına “Kıbrıs’ın üyeliğini ve bu anlaşmayı kabul ediyorum” diye yazılacağına olanak veren şekilde değil yalnız “bu anlaşmayı kabul ederim” yazıldığı için Kıbrıs AB üyesi olmuştu ve referandumda hayır demekte beis görmemişti. Gene de Kıbrıs kamu yönetimi sınavını geçememiş bulunmaktadır. Onun için batmasının nedenlerinde biri de budur.
Tabii başka nedenler de vardır. Güney’de de Kıbrıs sömürge devri gibi hukukla düzenlenmiş bir devlet kalitesinde çalışmayı miras almış bir ülke gibi davranamamaktadır. Nitekim bu kanının şimdi bile AB Konseyi tarafından paylaşıldığı bir raporla yayımlandı. Konsey raporunda “ Kıbrıs’ta büyük makro ekonomik dengesizlikler vardır. Özel, kamu dış ödemeler açıkları ve atalet içinde fonlar vardır.” Saptamasında bulundu. Sağlık sektöründe, kamu yönetiminde ve adalet mekanizmasında reform ister dedi. Yaparsa dengesizlikler azalır ve özel borçlar oranı ve kamu açıkları düzelir dedi.
Yani Güney hala kedini yeteri kadar düzeltebilmiş değildir. Üstelik rapor Avrupalı Parlamentosunun tavsiyelerine, Konsey’in kararlarına ve sair şeylere atıfta bulunarak Kıbrıs’ın bunlara onay verdiğini anımsatarak kaydetti. Kıbrıs başkan ve hükümetleri ve siyasi partileri ise bunlara imza attıklarını hiç anımsamış gibi koşmadılar. Yeri geldikçe de insafsız Avrupa diye haksız dayatmalar diye AB’yi suçladılar. Bir AB üyesinin elinde elbette kamu yönetimi, sağlık ve yargıda reform yapak için olanak vardır ama onlar onayladıklarını bile yapmayarak sefil durumlarını AB’nin sırtına yüklediler. Tek AKEL aralarında bize fırsat vermediler ve tasarruf önlemleriyle canımızı yaktılar dedi ki hakkı vardı. Çünkü arkasından devrilip gitti idi. Ama o da neden bankaların battığını izah edemedi. Çünkü İngiliz devri bankalar yasası yürürlükte iken Kıbrıs Lirası’nın değerinin Sterlini geçtiği ve değer dalgalanmasının dünyayı kıskandırır olduğunu anımsayanlarımız vardır.
Yetmişlerde bankada çalışanların daha biz bankaya gitmeden müfettişlerin bankaya girdiklerini görürdük dediklerini dinlerdik. Kimsenin bankalara güveninde tereddüt yoktu.
Şimdi ayni mi?
Bir yönetim gelin sizi denetleyelim diyen AB’ye “bize nasıl denetleyeceğimiz öğret biz denetleyelim” der mi? Derse biz ne düşünelim?
Kaçıncıdır bankalar yasasını değiştiriyorlar. Şimdi yenisini hazırlamak için Türkiye bastırıyor. Hem kuruluş hem de bankacılık yasasını yeniden ele alıp reform yapacaklarmış. Türkiye’deki rekabet yasasına benzedi. Onlar da AB üyeliği havada görülür görülmez reform diye rekabet yasasıyla işe başladı idi. Kaçıncısı değiştirdiler ama hala olmadı. Haksız rekabet nasıl bu kadar önlenemez bir bela imiş ki değiştirirler, değiştirirler bitmez, yerine oturmaz. Bizim merkez bankası da oraya bağlı olduğuna göre o da Evkaf’ın su meselesine dönecek.
Güney de ilerleyeceğine gerilemek için didişiyor ama AB bastırıyor. Batması da baskıyı etkili hale getirdi. Ama yalnız yasaya uymak yetmez. Yasa, tüzük, yönetmelik, genelge ve iş tanımı ile başarı göstergeleriyle tamamlanmış bir mevzuat olmalı ve uygulandığı sürekli gözetilmelidir. Bir başka, birisine başka usuller icat deneler saptanıp hesabı sorulabilmelidir. Sorulsaydı dışişlerinden torunumun doğum kağıdını yanlışlıkla İspanya yerine İngiltere’ye yolladık mesajı üzerine hesap veren memurlar olurdu.
İngiliz döneminde bir masadan belgeyi alıp yan odadaki masaya götürmemi isteyenler olunca artık kızmayız, normal gelir. Alıştık. Evini bu kadar metre yapacaksın emrini dinleyip yaptıktan sonra daha çok yapmışsın, yapmadın(?) ben anlamam bu kadar harç (haraç) vereceksin lafını duymaktan artık simdik. Vereyim de kurtulayım demeye başladık. Bunlar olmasın diye görevlendirdiklerimiz bizi kurtarınca teşekkürümüzü bile kazanırlar ve bazılarımız onlara oy vermeye bile başlayabilirler.
Yazıklar olsun!
Bu coğrafyada bir şeyler galiba, bir türlü yola gelmiyoruz. Birbirimize benzeriz ama gene bize has olarak birbirimizi düşman görürüz. Yunanistan da ayni hakkını yemeyeyim.