Kıbrısta yaşananların çoğu belek kaybıyla çoktan unutuldu. Bir kısmı da sadece cılız kalan belirli aydınlar tarafından anımsatılmaya çalışılınıyor. 74 Sonrası değişen nifus da buna bilmeme katılımını ekleyince, ardık özellikle yakın tarih epey hiçeleştirilme tehlikesinde can çakişiyor. Bunu geçenlerde Türkiyede açılan Mozağik heykelerindeki Makariyos ve Doktorun heykelerinin başına gelenin de kanıtladığı noktadır. Sonuçta, Kıbrıs tarihi, yaşananı değil de günün resmi idolojisinin terkisine takılıp ezberletiliyor. Birçok olay da sıfırlanmış oluyor. Bu konuda 1958 Mayıs ayı da bunların en bilinmesi gerekip, bilinmeyen bölümdür. Gerçekten Kıbrıs 58 Yılı oldukça değişken bir rota izliyordu. Rum ve Türk merkezi örgütler içlerindeki sola karşı silahları çevirip, epey insan katletiler. Bilinmeme nedeni bu!
Yakın tarihin enson 1 Mayısı 1958 yılında kutlandı. Ardından Türk toplumunda oluşan baskılar ve öldürmeler oldu. İmkar edip sendikadan istifa edenler olurken, bazıları da silahlı saldırıya uğrayıp, öelenler de oldu. Ayrıca, bağımsız bir gazete çıkaran Fazıl Öneer de katledildi. Odenli korkunç katledilip sokakta öldürtülüp, kimse yanına gitmedi ki, mezarı dahi hala bilinmiyor.
Bunlar Mayıs ayının 58 Mayıs sayfalarıdır. Önemli paradoks ise şu: Bizim tarihcilere göre TMT1 Ağustos 58 yılında kurulmuş. Oysa saydığım olaylarda bu örgütün damgası vardı. Herkes TMT yapısının 57 yılında kurulduğunu da söylüyor. Ama resmi tarihimiz Türkiyeleşme ve dDenktaşlaşma çizgisinde yoğrulduğu için, bilgiler hep onlara göre şekilendiriliyor. Nitekim. Resmi verilen tarih de Denktaş ve Türkiyenin örgüte hakim oldukları gündür!
Özetlediğim bu bilgiler dahi eyer yerinde bilinse, katledilen gazeteci Önderin mezarı ve katileri aransaydı, belki de günümüz onca işbirlikci ve gericileşme paramiliterlik olmazdı. Gazeteciler örgütleri enazından bu meslektaşlarının mezarını arama konusunda dahi adım atmadılar. Herkes gerçekleri unutup, istenen resmi tarihle bir geçmiş havıza oluşturdu. Böyle olunca ve konu Türkiyeleşme tabusuna girince, Doktorun heykelinin dahi parçalandığı bir Türkiyeli gerçeği ile karşılaşacağımız da çoktan beliydi!*****
Gelelim günümüze: Geçmiş kabusunun sayfasını araladıktan sonra tam da Doksanlarda konulan siyasal kavramın dansı Sudi Arabistanda bizat Trump tarafından yapıldı. Doğu batı sentezli kılıç dansı ile regi fügürlü dansı bizat Trump oynadı. Bu oyunda en net korkutucu itiraf ise yapılan anlaşmalarda ve çizilen tırmandırılan krizde yatıyor. Kisincırla da görüşen Trump Sudi Arabistan ziyaretinden bolca silah satma anlaşması çıkardı. Ayrıca, Sudileri okşayıp, iran kartını de elinde gösterdi. Ortadoğu Kültürler çatışmasının alevleneceğinin mesajını net verdi. Devamında da israilde oldu.
Askeri sermaye sanayisi gayet memnun. Sudilere yüzmilyarlarla ifade edilen satışlar, Birleşik Arap Emirliklerine de 3 Milyara yakın satış, Türkiyenin istediği silahları vereceğini ve israilden de selamı çakan Trump, yeniden ortadoğuya Suni eksenli merhabasını dedi.
Ortadoğu Trump ziyaretiyle birlikte silah sektörünün karları havada uçuştu. Gerilim haberleri verildi. İrana yeniden ters işaretler yapıldı. Kürtlere dahi önemli silahlar aktarılıyor. Bunlar net şekilde devam ederken, seçilen ülkeler de ilginçtir! Bölgenin en yobaz, gerici, otoriter Vahabili Sudiler, Filistin sorununun temelindeki İsrail, Körfez emirlikleri ve yeni deneğimli cihatcılarla Ortadoğu yeniden Amerikan postalıyla anışmaya başladı.Ama hep öteki Şii eksenine kondurtup, resmen bölgede adı konulan Kültürler savaşının İslami mezhepcilik üzerine oturtuluyor. Batılı kamuoyları hala ses çıkarmıyor. Oysa onlara da gereken mesaj atıldı!
Son ingilteredeki Mançester şehrindeki konserdeki insanlara bonbalı imtihar saldırısı ile Ortadoğuda beslenen siyasetin, yaratılan örgütlerle yeniden hegemonya kurma sonucunu bizat kendi içlerinde buldular. Dün, Elkayde, IŞİD ve benzeri örgütlerle Suriyeden Lipyaya rejimleri devirerek, yeniden piyasa modelli denetim kurmak istiyorlardı. Şimdi, en moderin silahlarla eğitikleri bu yapılar bölgede kan kusturup, en ilkel katliyamları yaparken, dönüp, birden onları besleyen merkezleri de vurdular.
Britanya ve Fransa ağlayıp bağırırma yerine, Suriyelilere, ıraklılara, Lipyalılara layik görüp onları savaşlarla boğdurtan, örgütlerin, şimdi kendilerinin kucağına da düştüğünü anlamaları gerekir. Dahası, bu ülkelerin halkları, artık eyer savaşa karşı seslerini yükseltmezlerse, ayni olayları hem de daha korkunçlarını yaşamaya aday olacaklardır. Fransa ve Britanyada Haziranda, Almanyada Sonbaharda seçim vardır. Bu politikaları savunan ve karşı çıkanlar belli. Eyer yine kahramanlıkla sömürgeciliğe devam denilir, Ortadoğu halklarına ölüm saçılmaya devam edilirse, dönüp bunlar kendilerini de vurmaya devam edecektir.Kimse, neden en otoriter, şeryatcı, yemende hastaneleri dahi yerlebir eden Sudilere neden yüz milyarlarca silah satıldığını sorgulamıyor! Desteklenen kesimelr kimlerdir? Batılılar hep Şii ekseni ve laik diktatörlükler üzerinden tavsiyeye gidiyor. Neden, irana yöneliniyor? Bunları sorgulamazlarsa, alkış tutup, oradaki acılara sevinçler yağdırılarsa, tıpkı son Fransa ve Britanyada olduğu gibi dönüp kendielrini de göbekten vuracak canavarlar yaratıklarını da anlamaları gerekir.