YKP Sekretaryası ülkedeki son siyasal gelişmeleri ve kamuda yaşananları değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Siyasiler konuşunca gündem olur. O zaman medya, açıklama yapan yeni tür akademisyen siyasetçilerin iddialarını uygulamada gerçekçi olup olmadıklarıyla denetlemelidirler.
Devlet hastaneleri sıkışık durumdadır. Sıkışıklığın ortaya çıktığı süre içinde hangi partiler iktidardan geldiler geçtiler ve şimdi kim sorumludur ve üstünde çalışıyoruz demekten başka ne diyorlar diye eleştirilmeli ve bilenler sorunun nerede olduğunu ortaya koymalıdır. Ülkemizde seçimle bir iyileştirme sağlamak istersek çözüm önerilerini ve yapmayanları teşhis etmemiz gerekir.
Ne yazık ki sorunları sergileriz ama siyasetçileri kınamaktan ve yerlerine dürüst ve çalışkan insan koymaktan başka seçenek ortaya çıkmaz.
YKP çözüm önerilerini sayfalarca yazı ile duyurmaktadır. Öneriler kişilerle değil düzenle ilgilidir. YKP daha önce altını çizdi, yeniden hatırlatalım, öyle bir sistem kurup işletmek gerekir ki yasal yetkileriyle siyasi müdahaleden uzak çalışan ve sistem tarafından başarı göstergeleriyle denetlenen memurlar emek versinler ve yanlışlıklar için düzeltme planlarını hazırlasınlar. Kamu yönetimi reformla bu hale getirilmeden siyasete de hizmet etmez ve siyasi parti farkları öne çıkarılamaz. Siyasetçilerin iddiaları da havada kalır.
Örneğin devlet hastaneleri skandallar yaşarken kamu hizmetindekiler durumu düzeltmek için planlar hazırlamamışlardır. Bir hekim olan sağlık bakanı konuşup durmakta ve ama atamasına öncülük ettiği müsteşar ve müdürlerden ‘hazır ettiğiniz planları getirin’ diyememektedir. Çünkü o atanmışlar böyle planların hazırlanmasına görevli olduklarını bilmezler ve bakan da onlardan böyle bir görev istemez.
Yargının görevi önüne getirilen konuyu hukuksal olarak incelemek ve karara bağlamaktır. Gerisi gene yürütmenin tutumuna bağlı kalmaktadır. İkinci iş yapma yasağı vardır ama yürütme organı bunu uygulatmamaktadır. Bu durum skandaldır. Şehir ve ülke planları ve ilgili kararnameler de yargıda karara bağlanmakta ama yürütme onların uygulanmasına engel olmaktadır. Sonunda Yürütme ve Yargı güçleri çatışmakta ve ülke yolsuzluk ve vurgun iddialarıyla sarsılmaktadır. Bu gibi örnekler çoktur.
Ülkemizde kararların uygulanmasının denetlenmesine, yasal yetkilerin kullanılmasına engel olunamayacak düzenlemelerin yapılmasına ve kimlerin hangi konularda yasadışılığı önlemekle görevli olduğunu apaçık gösteren mevzuatın devlet memurlarına ulaştırılmasına gerek vardır. Var olan yasaları bile unutup aynı konuda meclise tasarı gönderen veya yürürlükten kalkmış yasaya değişiklik öneren bir iktidara, bugünküsüne de gelip geçmişine de ders vermek artık halkın görevidir.
Devletin yardımını beklerken ‘mahkemeye git’ denilen insanlarımıza işte bu duruma düşürülmüş yargı işaret edilmektedir.
Seçimlere bunun bilincinde olan, üyesinin denetimine açık olan ve kumarhane, kârhane ve diğer suiistimal çetelerine boyun eğmeyene oy vermeli ve iplerini elinde tutacak kararlılığı yitirmemelidir. En önemlisi de ülkeyi uzaktan kumandaya teslim etmeyeceğe destek olmalıdır. ‘Öyle biri gelsin de oyumuz onun’ demek de yetmez. Arayıp bulmak ve bulduğuna destek olmak şarttır.