Kuzey Kıbrısta durmadan yolsuzluklar, sıkılan yalanlar ve kendi koydukları yasalara dahi uymayan bir işkal tipi yaşam biçimi sürdürülmektedir. En içeleşen ve buyruk yapan Türkiyede ise daha otoriteleşen ve gidrek Cumhuriyet rejiminden Yeni Osmanlı geçişli dönemi yaşıyor. Bunu dini motifler ve baskılarla Kapitalist piyasa modelinin çirkinlikleriyle kurumsalaştırlarak sürdürtülüyor. Bu gerçekler yaşanırken de şu pişkinlik de çekinmeden söyleniyor: “Demokratik kurallı, geçmişinde güzel uygulamalar olan, dinin vijdanlı ve insancıl düşüncesinden” söz edilmektedir. Tüm yaşananlara karşın da bu yanlışların doğru olarak kabulenmesi için de fırsatlar yağdırılıyor, baskılar yapılıyor ve neyazık ki kulanılmaya hazır aptallar aranmaktadır. Son Kuzey Kıbrıs Ercan Hava alanı tartışmaları, kurgulatılıp, kendi dönüp savunulan Kıbrıs sorunu bunların içsel en yalını olmaktadır. Hele Türkiye ve genel geçmişe gelince, sadece girişte şu iki konuyu anlatacam: Yazıyı yazarken dahi içim korkuyla beklediği aÇlık grevinde olan Nuriye ve Semihin acı haberlerini alırım burukluğu vardır. Şu dahi birçok gerçeği anlatır: gerekçesiz şekilde işten atılıp aç brakılan bu aydınlar, vijdanlara hitap etme adına açlık gerevine girdiler. Dinsel olarak “vijdanlı, insani ve dinin kutsalığından” söz eden Türkiye devletinin yanıtı adeta kendi resmini de çektiriyordu. Açlık grevi yapana insanca yaklaşıp, aç brakmama insaniyetini gösterme yerine, onları tututuklayıp hapse atı. Dünya hukukunda hastaların hapisten çıkarılması vijdani ilkesi varken, Türkiyede açlık grevinde olup ölüme giden ve insani vijdana çağrı yapan iki aydını, hapse gönderip nedenli tarihi gerçeklik olduğunu kanıtlıyordu! En çirkini de var: Türkiyede gerekçesiz tutuklanıp, itiraf için işkence gören bazı eski “solcu veya tarafsızlar” şimdi sırf koltuk aldıkları veya çıkar sağladıkları için “devletlerinin gayet insancıl ve vijdanlı olduğunu” söyleyecek kadar kendinden geçiyorlar. İşte yazının başlığı bunlardan başlayan dünya serüvenimizin gerçeklerinden dolayı konuldu.****
Bilmeyen veya kandırılıp ilgili düşüncelere yönlendirilen insanlar kadar, sırf kulanılma yönüyle çıkar sağlayıp istenilenleri tekrarlayıp, bizi de aptal yerine koyan nice adı etiketli insanlar da vardır. İnsanlar eyer kulanılır aptal olmak istenmiyorsa, öncelikle gerçekleri söyleyecekler. Yok, çıkar uğruna birilerinin dedikleriyle bizi de kandırma eylimleri oluyorsa, ozaman kendileri kulanılan aptal olduğu gibi biz de bu yanlışlara uyarak kulanılan öteki kesim olup, bu yalan makinesinin dişlilerini tamamlamış oluyoruz. İnsan öğrenmek ve öğrendiğini de sorgulayarak gerçeğe ulaşması birincil kuraldır. Ama bu yetmez! Devamında, öğrendikleri ile kendi dünya görüşünü de oluşturması gerekir. Bunlar, ilk gerçeklerle yüzleşmedir. Ayni zamanda, insan olmanın da vijdani duygusal bir başka gerçeği de vardır. Bu eyer tükenmiş ise artık söylenecek sözlerin başka alana kayması da gerekiyor.Gerçekten, çıkar uğruna oluşan sistemsel yapılanmalar, artık birçok gerçeğin tersi ile yol alınma döneminin ateşlenmiş yangınında yaşıyoruz. Üstelik dinin kanlı taploları yan yana tekarlanırken, yenileri daha dehşetli oluşurken, faşist devlet biçimleri kurumsalaşma yönünde yol alırken, hala “demokrasi” denilmesi de işin başlangıcını oluşturuyor. İnsanları, kendilerine yakın olup, çıkar sağlayarak, ancak bu şekilde yükselecekleri de kavratılıyor.. Böylelikle çoğu yalanlar da yutulup kavramlaşıp kurumsalaşıp yaşam haline geliniyor.
Şöylesine güncel pratiklerle denilenleri kanıtlayalım! Brakın buradaki garip insanı, onu seçen Amerikalı dahi Trumpun demokratiklikle alakası olmadığını, hat ta “faşist” ifadesini daha kulanan epey Amerikalı vardır. Nitekim, Trump başlangıçla Amerikalıların çok kısıtlı sağlık sigortalarını kaldırtıyor, sulandırılmış Paris iklim anlaşmasından ayrılıyor, kendi dışındaki önemli kesimle birbirini yalancılıkla suçlamaktadır!Dünya politikasında ise özellikle bizi direk ilgilendiren Ortadoğu konusunda da en yakın dostları İsrail le başlayan, bölgenin en gerici dini şeryatcı devleti Sudi Arabsitanla ortaklaşarak işe başlıyor. öYle bir dosluklar kuruyor ki Sudi merkezli destekle, arap şehlerinin paralarını silah satarak el koyuyor. Sudilere, B,rleşik arap emirliğine, Bahreyine ve en son çatıştırma aşamasına getirilen Katara da önemli milyarlarla ifade edilen silah satılıyor.. Bunlarla ağızların doldurulduğu ve rüzgarından Kıbrısa esinti beklenen, Ortadoğu yeni dönemin de mesajı oluyor.
****
Bunlar açık şekilde yapılırken, dibimizdeki Suriyenin başına gelenler senelerdir karşımızda dururken, Sudileri Yemene saldırtıp inanılmaz katliyamlar yapılırken, hala Kıbrıs konusunda Trumpun ne diyeceği ve bize “barış” getirmesi beklentisi oldukça yaygındır. Amerikaya yakın olarak, onların istediklerini kabulenerek, adamızda “lehimize” sistemin kurulmasını bekleyen epey insanımız vardır.Belirli kişiler de “Amerika dahi çözüm istiyor* ozaman yakındır” söylemlerinin de oluşmasına şayit oluyoruz. Amerikan politikaları veya Trump dönemini kimse konuşmak istemiyor. Hat ta
Şuna da tanık oldum! Son Suriye olaylarını Ortamda yazdığım makale sonrası, bir okuyucum, “onca bizim gerçeğimiz varken, neden Suriyeyi yazdın” gibi eleştiri yaptı. Ona göre tüm sorun UBP ve DP hükümetinin yağması önemlidir. Bir de özellikle kimi Akıncı kesimi de Mustaafanın saçmalıklarına değinince de “zamanı mı, şimdi çözüme gidiyoruz” gibi ironik tutuculuk romantizimciliğe de karşılaşıyorum.*****
Biraz daha yakına gelelim: Şimdilerde yerel yağma devam ederken, bolca yeni yurtaşlıklar verilirken, yeniden Cenevre türküsü de okunmaya başlandı. Klasik suçlama şarkısı çatistosu da panayırlarda karşılıklı okunuyor. Yine garantörlük ve devamı atışması sürüyor. Kimse, eskiden de Kıbrısın garantörlerinin olduğunu, ama onların hem darbeyi, hem de işkali yapıp garantisi oldukları Kıbrısı parçaladıkları gerçeğini kimse söylemek istemiyor. Birkaç kişi dışında açıkca günümüz Kıbrısının yaratıcı müdahalelerini garantörlerin yaptığını kimse konuşmak itistemiyor. Konuşursan da karşıt olursun.
Daha tehlikeli olanı da şu: Kıbrısta Türkiyenin hem garantörlüğü
Hem de tek yanlı müdahalesi savunuluyor. Bunun için de İngiltere ve AABD desteği isetniyor. Oysa Kıbrıslaştırılmak istenen Türkiyede rejim değişimine gidilen süreç yaşanıyor. Kıbrısın kuzeyine de bunlar artık direk yansıyor. Cami artışından tutun sokaklardaki tarikat hakimiyetleri ve erkek kadın ayrışma üzerine uygulamalar artık yaygınlaştı. En acayibi, kendine sol diyen bazı kesimler dahi bazı tarikatları “Nakşibendi dahil” sanki yeni keşif yapmışlar gibi “biz bunların böyle olduğunu bilmiyorduk” denip savunacak kıvırtmalara başladılar.
Türkiyede olanları yeniden anlatacak değilim Sadece şunu anımsatacam “Susma, sustukca sıra buraya da geldi”!Faşizmin klasik yenilme döneminin bu tekerlemesi neyazık ki şimdi çevremizde yaşanıyor. Hem de şu yalanlarla, “bizim geçmişimiz oldukça temizdir” diyecek pişkinliklerle de doludur! Yeri geldikçe hep uyardık: Kıbrıs sorunundaki yaşanan gerçeklr sorgulanmadıkça, doğrular yazılmadıkça ne Kıbrıs, ne Türkiye nede öteki katılımcı ülkeler kendileriyle geçmişi yüzleşip günümüzde derslerle geçeceklerini çizebilirler! Türkiye Kıbrıs girdabıyla şimdilerde Suriye topraklarında, Katar Sahilerinde direk askeri varlığı vardır. Son Ortadoğu çirkefinde fetihcililkle yeni Osmanlı işdahı kabarıyor. Konular yan yana konulup sistem sorgusu yapılamıyor. Şimdilerde din denilen inanç üzderinden kulanılan idoloji sonucu da daha gericileşip, savaşla oynanan kısgaca girliyor.
Kimse şu basit gerçeği dahi görmekten uzaklaştı. Dinin siyasalaşmasıyla ileriye değil geriye gidiliyor. En vahşi kurallar her alana yerleşiyor. Dini İslam devletlerinde yaşananlar ortada. Birileri kendinin kini savunup, “ama hepsi öyle değildir” diyor. Peki iyi olanı da göstersinler. İşte sorgu buraya gelince de tektiplik ve baskılarla gerçekler susturularak konu kapatılmak istenmektedir. Buna çıkar adına da hemen hazır olup koşanlar da sıraya dizilirler.Böylesi koşulları da sermaye sınıfı kulanıp kendi sömürgeleşmesini yerleştirip, insanları da birbirine boğazlatır. Olanlar ortadayken de yerel kesime ve dünya kamuoyuna da “demokrasi ve refah getireceğiz” yalanıyla da oyalarlar. Bu demokrasi çocukları da IŞİD, Sudi kralığı, Körfez emirleri, Elnusra, Elşebap, Talaban ve nicesidir. Tabi Türkiyenin AKP veya Mısırdaki binbirçeşit siyasal devlet şeklini de unutmayalım.Trump efendili, dini şeryatlı bölgesel ortağı ve Türkiyeli AKP gerçeği ile bölgede başka ne yeşerecekti?