Bir ülke meclisin yaptığı yasayla yönetilemez. Meclis yasayı yaparken nasıl ve kimler tarafından yönetiminin yapılacağını düşünüp görev dağıtımı yapıldığını görmeli ve ilgililere dağıtılma ve öğrendiklerinden emin olmalıdır. Doğal olarak da meclis bu konunun denetimini yapmalıdır.
İngiltere’de Kraliçe, diğer demokratik ülkelerde de meclisler tüm yasama yani kural koyma yetkisine sahiptir. Bakanlar kurulu onun yetki devri demek olan yasa ile yetki verir ve sorumluluk mecliste olduğu için verdiği yetkinin sınırlarının korunduğunu ve vermediği yetkileri kullanamaya kalkılmasını sağlamak için denetimini sürekli yapar.
Yetkinin şunun elinde olması değil düzenlenmiş ve uygulayıcıların eğitilmiş olması önem taşır ama bizde bunu sağlamaya çalışıldığını görmüyoruz.
Meclis başkanımız en son sorumlu olduğu halde yasadışı arazi tahsislerini savcılığa sormuştur. Kendisini kutlarız. Ombudsman da Ercan konusunda değerlendirme yapmıştır ve hepimizin iftihar ettiği raporunu yayımlamıştır. Meclis ne yapıyor diye düşününce ise utanıyoruz. Kendisinin yasalarının çiğnenmesine bir meclis nasıl sessiz kalır? Bir partiye üye olmak milletvekilinin YESMAN olmasına yeter mi? İnsanlığından çıkmadan bir milletvekilinin bile bile meclise ve milletin verdiği vekalete sahip çıkmaması her şeyin baştan kara gittiğini gösterir.
Ancak sorun orda bitmez. Milletvekilinin yanında ne olup bittiğini gören ve yolsuzluğun yürümesini yaptığı işlerle sağlayan yüzlerce memur vardır. Bu insanlara görevlerinin taptılar diye baskı gelmemesi için dünyada az bulunan derecede anayasal güvenceler sağladık. Yazıklar olsun! Çoğunun yolsuzluğa göz kırpıp kendine pay çıkardığının aşikâr olduğunu görmekteyiz.
İhale ile yapılması gereken bir iş olduğunu bilen biri susuyorsa sorumluluğu paylaşır. Anayasa öyle der. Anayasaya aykırı bir şekilde arazi dağıtılırsa suç işlenmiş olur ve başta onlar suç olduğunu bilirler. Konusu suç teşkil eden bir şeyi yapmakla sorumluluk alırlar. Yolsuzlukları ortaya çıkaran memurlara saygımızın büyük olması gerekir.
Yasa yapmak özen ister akşamdan sabaha yasa geçirmek çok büyük hatalara yol açar.
Siz cezasını çeken artık suçlu değil korunması gereken bir masumdur ilkesini kabul edip yasayla cezasını çekenleri koruyacaksın ama sonra başka yasayla kurulan bir yığın derneğe üye olmadan bakkallık yapmasını bile yasaklayacaksın ve o derneğe girmesini de yasaklayacaksın! Olacak iş değil. Şimdi de sicil affı yasası çıkaracaksın.
Öyle bir devir yaratacaksın ki yasayla kurulu müteahhitler örgütü devlet ihalelerini boykot etti diye rekabet kurulunu üstlerine salacaksın.
Bir sendika iş uyuşmazlığı sırasında yaptıklarından sorumlu tutulmasın diye yasanız olacak ama rekabet kurulunu boykotçu müteahhitlere saldırtacaksın.
Rekabet kurulunun UBP emrinde bir kurul olduğunu v hukukun değil onun emirlerine uygun çalıştığını ilan etmekten başka ne olabilir ki!
Parti farkını bir kenara bırakıp önce hukuk demek gerekir. Yoksa ey emir kulları siz de yardıma mecbur olduğunuzda yardım bulamazsınız.
Ülke idare edilemiyor. Yasa uygulama denetimi yapmayan bir meclis ve yasal kuralları uygulayacak olanlara bildirmeyen bir hükümet var. Kaos olduğu herkes tarafından ilan edilmiş bulunuyor. Bu hepimizi tehlikeye atıyor. Yetkili icracılar, memurlar ve denetimle görevli organlar aklını başına devşirip görevlerini korkmadan yerine getirmeli ve ülkeye yardım edip kendine ailesine destek olmalıdır. Bilmelidir ki partisinin amaçlarına da yardımcı olur.