Evet, Brüksel’de Tamsin Rose’un verdiği bilgilerle oturumlara veya seminerlere başladık. Konuşmasına öncelikle 1950’li yıllardaki Avrupa Ortak Pazarı ile başladı Rose. Çok büyük bir laboratuvar olduklarını da vurguladı bu arada. Güç isteğinin olduğunu belirtti. Güç entegrasyonundan ve güçlü bir mekanizmadan bahsetti. Dengeyi oluşturmanın ve bir ders planının gerekliliğinden söz etti. Öncelikle ilk altı ülkenin andlaşmayı imzaladığını, başlıca amacın sadece Avrupa’nın menfaati olduğunu söyledi. Bu arada kendisi de AB’den bahsederken kendisine, AB’nin aslında sınırlar belirlemeden bütün dünya ülkelerine kucak açması gerektiğini ve kapalılık yerine tüm dünya ülkelerinde aynı şartların, insan hakları ve demokrasi şartlarının olması ,AB’nin bunu sağlaması gerektiğini söyledim. Bana Junker’in de aynı düşündüğünü söyledi. Şu anda 60,000 insanın merkeze gelip çalıştığını , Afrika’ya, ABD’nin ve NATO’nun müdahale edebildiğini, oysa kendilerinin sadece tavsiye verebildiklerini belirtti. İngiltere’nin Brexit’i behane ederken güvenlikten bahsettiğini ama durup da yardım edip birlikte çalışmadığını, buna karşılık AB’nin aktif olarak ekonomik çalışmayı artırdığını belirtti. Brexit’ten sözederken şu anda İngiltere’deki sağlık çalışanlarının %50’sine yakınının , %60 otel çalışanlarının da Avrupalı olduğunu ve 3 milyon Avrupalının şu anda İngiltere’de çalıştığını belirtti. Brexit’le 225, 000 çalışanın etkileneceğini de ekledi. Şu anda Avrupa’da 3 milyon insan göçmen durumunda. Bu arada Margaret Thatcher’in genişlemeyi desteklediğini ve bu konuda uzlaşma olduğunu da söyledi. Şu anda karar vermenin zamanıdır. AB oldukça isteklidir. Ona göre hemen hastahaneler ve sağlık için para ayırmak gerekiyor. Gelecek iki sene içinde birçok iş olanağı olacak. İçinde bulunduğumuz koşullarda ilkokullarda öğretilen %40 meslek hala mevcut değil. Mesela şöförsüz arabalar için şöförler iş kaybedecek. Eğitim sorunları daha çözülmedi. Gelecekte üniversitelerin rektörleri ki bunlar üçte iki civarındadır, şimdiki öğrenciler olacak. AB komisyonu bu işleri finanse etmektedir. Yetenekleri öğretmek de bir sorundur. Çocukların güvene ihtiyaçları vardır.
Daha sonra konuşma yapan AB yetkilileri Portekiz’in uyuşturucu kullananların nüfusun %1’i olduğunu söylediler.Danimarka’da bisiklet kullananlar nüfusun %40’ı. Tabi bisikletlerin kullanılmasındaki sebep vergilerin oldukça yüksek olmasıdır. ERASMUS programından da bilgiler verildi. Bu Eğitim ve öğretim için bir AB programıdır.
ERASMUS Programı’nın hedefleri arasında özellikle gençler arasında işsizliği azaltmak ve amaçları arasında da okuldan kaçışları engelleyip yetenekleri geliştirmek, yine ülkeler arasında işbirliğini gerçekleşrtirmek de amaç ve hedefler arasındadır. Bu program 13 ile 30 yaş arasında gençleri hedeflemektedir. Bu konuşmadan sonra gene Kıbrıs’a yol inşaatları, su temini, şehirlerdeki tarihi binaların restorasyonu için AB’nin proje katkılarında bulunduğu da belirtildi.Şu anda Kıbrıslıtürklere de yardımların artırıldığı, bunun yekün olarak 460 milyon Avroya çıkarıldığı da eklendi. Bu arada 2007 yılından beri 1000 Kıbrıslıtürk öğretmen ve öğrenci bu yardımlardan yararlanıp Avrupa’da öğrenim görmüştür. Gene Avrupa Parlamentosunda bize (13 Temmuz 2017) Brexit konusunda bilgiler verilmiş ve Brexit’in oylamasından sonra İngiliz Sterlini’nin %30 değer yitirdiği de belirtilmiştir.Bunun yanında Brexit’ten dolayı gene İngiltere’de birçok iş alanında engellerin olacağı, balıkçıların çiftçilerin de birçok zorluklarının belireceği söylenmiştir. Yine İngiltere için Dünya Ticaret Örgütü’nün engelli kurallarının olacağı, BMW arabalarında ihraç için problemlerin ortaya çıkacağı öne sürüldü. Tarif ve kontrollerde de Britanya AB bütçesine masraf ödeyecek.Yine pek tabi ki İrlanda ve İskoçya için de zorlukların olacağı belirtildi. Bu ülkelerin İngiltere’yi terketmeleri halinde tekrar üyelik prosedürünü takip etmeleri gerekecek.
Oturumlar sırasında Kıbrıslı temsilcilerin bazıları AB komisyonundayken, bizlerle çözüm olasılıklarını ve çözümü tartıştılar ve sıfır askeri garantileri de dile getirdiler. Takis Handjigeorgiou, Silikiotis ve Mavrides Kıbrıslıtürklerle çözümü dile getirirken, Türkiye’nin de tüm baskısını çözüm sırasında hisettirdiğini belirttiler. Mavrides ise Kıbrıs’ta en büyük güvencenin Uluslararası hukuk olacağını belirtti. Mavrides’le yaptığımız bir değerlendirmede kendisine esas ve dayanılması gereken güvencenin, her iki toplumun birbirlerine verecekleri güven olduğunu, aynen Belçika ve İsviçre’de olduğu gibi birden fazla farklı milliyetten etnik gruplar arasında, demokratik bir devlet çerçevesinde bir yaşantı olduğu gibi, Kıbrıs’ta da bunun olması gerektiğini , saygı, adalet, demokrasi, hukuk,eşit paylaşım ve eşitlik içerisinde bunun sağlanabileceğini belirttim. Hem Mavrides ve hem de diğer temsilcilerle aslında sıcak bir diyalog kuruldu.Güney Kıbrıs’tan oraya gelen Kıbrıslırum meslektaşlarımızla da bayağı sıkı dostluklar geliştirdik.
AB’nin davetiyle gerçekletirdiğimiz Brüksel toplantısı bayağı tatmin edici, tartışmalı ve dostluk-kardeşlik içerisinde geçti. Şimdiki kafa karışıklığının son bularak tekrar çözüm diyaloğuna başlanması için çalışmaların ve etkinliklerin tekrar başlaması umudumuzu buradan tekrar yineliyorum…