Geçen ayın son üç günü (30 Haziran-2 Temmuz 2017) Frederic Ebert Vakfı’nın Platres Park Forest Hotel’de düzenlediği Kıbrıs hakkındaki konferansına davet edildim ve sağolsun, bir tanıdık arkadaşın yardımıyla bu konferansa katılma fırsatı yakaladım. Konferansın ilk konuşması yapıldıktan sonra sunumlara geçildi. Görüşmelerden sözeden ilk konuşmacı, bizim liderlerimizin dünya tarafından bilinmek istediklerini ama örneğin İsviçre’deki başkanları veya lider politikacıları dünyada hiçkimsenin duymadığını belirtti. Liderlerin bir kutu içinde kapalı ve hapishane gibi bir yerde olduklarını iyi niyete ve politik cesarete ihtiyaç olduğunu da ekledi. Amaçlarımızın, esnekliğimizin ve güvenimizin de bu olması gerektiğini, her iki tarafın da güvenilir bir çözüm istediğini ama kendi kendileri ile de çelişkide olduklarını belirtti. İlk konuşmacı biri kurban olduğunda, öç almak istediğini de konuşmasına espri olarak ekledi. Her iki liderin de oraya yani İsviçre’ye zorla gittiklerini de söyledi.
İkinci konuşmacı, BM’nin, ABD’nin bütçe kısıtlamalarından dolayı zora gireceğini belirtirken, Montana’ya giden liderlerin beraberlerinde en az 400 kişiyi de birlikte götürdüklerini söyledi. Bunun tarafların bütçelerini olumsuz yönde etkileyeceğini de ekledi. Yine bu arada verilen bilgilerde %85’e yakın Kıbrıslırum öğrencilerin Kuzeye hala daha geçmediklerini de öğrendik. verilen bilgilerde ve yapılan açıklamalarda her iki tarafta da,politik gelişmelerden dolayı ciddi problemlerin olduğunu da öğrendik. Niyet konusunda sorun olduğunu, Anastasiades’in başkanlıkta sorunları olduğunu, Kıbrıslıtürk gençliğinin de görüşmelerdeki olumsuzluklardan dolayı çoğunun hüsrana uğradığı söylendi. Güneydeki halkın da çok rahat olmadığı,bu arada Mont Pelerin’de Koçias’ın istifa ettiğini ama Tsipras’ın ona izin vermediğini de bu konuşmalar sırasında öğrendik. Tsipras’ın uluslararası ilişkilerde sorunu olduğunu ve birşey bilmediği de söylendi. Kıbrıs’ta bir çözüme ulaşılsa bile bir retoriğin ortaya çıkacağı da konuşmalara eklendi. Bu arada DİKO ve DİSİ içinde de bayağı sorunlar olduğu ve bu partilerde görüşmelerden dolayı ileride büyük sorunlar çıkabileceği ortaya çıktı. Güney Kıbrıs’ta Köy nüfuslarının genelde muhafazakar oldukları ve Klerides’e oy verdikleri de bilinmektedir. Genelde büyük bir çoğunluğun da orta sınıftan olduğu biliniyor. Bu arada 2004 yılında Anastasiades liderliğinin AKP ve Erdoğanla da temasa geçtiğini, bir Kıbrıslırum konuşmacı bizlere açıkladı. Akıncı’nın iktidara geldiğinde olumlu olarak çözüme katkıda bulunacağı sözünü verdiği de söylendi.
Bu arada bazı Petrol şirketlerinde çalışan bir konuşmacı da bizlere Güney’deki petrol ve gaz araştırmaları konusunda bilgiler verdi. Bu konuşmacıya göre Global enerji pazarları üretimlerinde değişime gitmektedirler. Gaz, global pazarlarda fiyat yitirmektedir.Global enerji talebi %30 kadar, 2015-2030 yılları arasında gelişmekte olan Asya ülkelerinde talep yükselmesi olarak gündeme girecek.2020 ile 2050 arasında enerji fiyatları %70’ten fazla düşecek. Gaz ve petrol kaynakları terkedilecek, teknik olarak petrol kaynakları 2.6 trilyon varil olacak. Yavaşlayan petrol talebi şimdi ile 2050 arasında devam edecek.2035 yılına kadar gaz %40 çoğalacak. Bu arada şu anda gazda Avrupa Rusya’ya bağımlıdır. Kıbrıs için 12 kuyunun kazılması planlanıyor. Blok 11’in kazılmasına Temmuzda başlanacak ve sonuçlar da olumludur. Afrodit’te de olumlu neticeler var. Bu arada eğer çözüm olmazsa üretim de baltalanabilir.
Bir başka konuşmacı da Türkiye’deki son gelişmeler ve perspektifler üzerinde durdu. Türkiye’de Osmanlı’nın sona ermesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’dan gelen bir askeri bürokratik elit tarafından kurulduğunu, bu elitin son zamanlarda AKP ve Başkanı tarafından sona erdirilen idaresinin bir başka üvertürünün de İslami olarak kurulduğunu ve aynen Askeri bürokratik elit gibi şu anda İslami bir elitin Türkiye’yi rejimi de değiştirerek, tek adam diktatörlüğü ile yönetmeye başladığını, özgürlüklerin aynen geçmişte ve 12 Eylül 1980 sonrasında olduğu gibi tekrar ortadan kaldırıldığını belirtti. 15 temmuz Darbesi sonrası tutuklu sayısının darbe sonrası 161 bini bulduğu, birçok insan hakları ihlalinin olduğunu söyledi. Bu arada gene HDP gibi bir partinin eş başkanlarının ve milletvekillerinin tutuklandığını, Türkiye’nin hemen hemen birçok AB ülkesi ile sorunlarının olduğunu ve bu sorunların hala daha devam ettiğini de konuşmasına ekledi.
Platres Konferansı aslında bilgi verici bir konferans oldu. Aynı organizasyonla ilgilenen arkadaşlardan benzer organizyonların devamının tekrar faydalı olacağını belirtmek istiyorum.