yaklaşımlarYılmaz ParlanKay-(makam) – Bay Müfettiş! - Yılmaz Parlan
yazarın tüm yazıları:

Kay-(makam) – Bay Müfettiş! – Yılmaz Parlan

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kaymakamlık dediğiniz kurum aslında bölgenin bir nevi patronudur, siz ona bölgesel Başbakan da diyebilirsiniz. Devlet adına sorumlu makamdır! Pekala bunun farkında olan Kaymakamlık var mıdır derseniz bundan pek emin değilim. Doğrusu içlerinde hep merkez ne der, doğru yapar mıyım korkusu vardır!

Uzunca bir süredir yaşadığım sitede bazı sorunlar yaşıyorum. Tabii bu bir çok sitelerde de böyle ve maalesef siteleri denetleyen bir kurum olmadığı için istenmeyen olaylar da oluyor. Bir defa sitelerde çok büyük paralar dönüyor örneğin bir yer alıyorsunuz, 100 hanelik bir sitede size ayda 100 pound aidat önünüze koyabilirler. Tabii para büyük olunca siteyi kim yönetecek kavgası öne çıkıyor, günün sonunda 10 yıl sonra yaşadığınız yeri bir kez daha satın almış oluyorsunuz. Bir Genel Kurul oluyor ama tamamen göstermelik. Genel Kurul sitenin en yoğun olduğu aylarda değil de Eylül ya da Ekim sonu herkesin siteyi terkettiği tarihlerde yapılıyor. Nisap sağlanamadığından bir sonraki hafta 10-15 kişiyle toplanılıp istedikleri kararları tereyağından kıl çeker gibi alıyorlar. Yine örneğin sitede yaşayan biri veya bir denetçi olarak bunu sorgulamaya kalktınız mı sizi hemencecik kapı önüne koyabiliyorlar. Ya da tetikçileri vasıtasıyla aciz taciz edip korkutup kaçırmak istiyorlar. Zaten soru soranları da pek Genel Kurula çağırmıyorlar.

Site Tetikçileri

Ben de İskele’de bir sitede yaşıyorum, sitede yaşamayı seçerken çevre politikasından etkilenip almıştım. Yeşil bir çevre, yeşil site sunuluyordu. Söz konusu şirket başlangıçta öyleydi de ama, ne zaman ki şirket satışları tamamlayıp yönetimi sitede yaşayanlara bıraktı, o vakit işler değişti. Seçilen başkanlar yeşili korumak yerine yaşadıkları sitedeki ağaçları ‘’bunlar pislik’’ diyerekten bir bir kestiler ve şöminelerinde yaktılar. Eski Kaymakam Ahmet Cenk Musaoğulları duyarlı biri olduğu için duruma müdahale etti. Önce uyardı uyarı dikkate alınmayıp ağaç katliamına devam edilince de site’ye ceza kesti. Sanırım kuzey Kıbrıs’ta bu bir ilkti. Devam edilirse de daha büyük cezaların kesileceğini söyledi. Katledilen, doğranan ağaçlar arasında koruma altında olan Mavi Selvi ağaçları ve Hurmalar da vardı. Kaymakamın müdahalesi ile sitede sular bir süreliğine duruldu.

Bu arada geçmişte denizdeki kayalıkları söküp ekolojik tahribata sebeb olduklarını bir yerlere de not etmek lazım. Tabii ki site sakinleri olarak şikayete gittik. Çevre Dairesi de o dönemki site yönetimini uyarmak zorunda kaldı. Ayrıca denizde yapılan tahribat 14 günlük gazetenin manşetinde yer almıştı…

Daha başka şeylerde anlatabilirim, çok vukuatları var ama okuyucuyu sıkmak istemem isteyen daha önce yayınlanan ‘’Site tetikçileri’’ adlı makalemi internette bulup okuyup daha geniş bilgiye sahip olabilir.

“Çevreciyim, bazı sorunlar yaşıyoruz, yaşadığımız yerde ağaçlarımızı kesip bizi aciz taciz ediyorlar”

Konuya dönersek 17 yıl önce ektiğim üstüne titrediğim 3 Hurma ağacı beni siteden kaçırmak için 9 ayda tam üç kez budandı ve kuşa çevrilip körlendi. Ardından başka devasa ağaçlar da kökünden kesilip eski başkanın evinin önüne yığıldı. Sadece bu bile sitede eski başkanın ayak izlerinin ne kadar etkili olduğunu gösteriyordu. Şİmdiki site başkanı ise saygın bir banka da müdürlük yapıyor ama gelin görün ki işin ucunda rant olunca üzerinize tetikçi gönderecek kadar alçalıyor ve biz bunlara site tetikçileri diyoruz! Soluğu Kaymakam’da aldık. Kaymakam değişmişti ve sekretere ne kadar daha bekleyeceğiz diye sorduk. Misafirleri var dedi ama toplantıda olmadığı kesindi. Bekleme odası Kaymakamın diğer kapısına yakın olduğu için geyik yaptıklarını duyuyorduk. İçeride Belediye başkanı ve UBP İskele ilçe başkanı bulunuyordu ve keyifler gıcırdı. Bir ara Kaymakam dışarı çıkınca ‘’Efendim 40 dakikadır bekliyorum, bizi ne saat alacaksınız?’’ diye üsteledim. ‘’İçeride Başkanlar var, çekinmezsen gel anlat sorununu’’ dedi ve içeri girdim. Hepsini tanıyordum zaten, bir çırpıda sorunu anlattım. ‘’Çevreciyim, bazı sorunlar yaşıyoruz, yaşadığımız yerde ağaçlarımızı kesip bizi aciz taciz ediyorlar’’ dedim. Kaymakam efendi önüne bir kağıt almış ama nedense söylediklerimi hiç not etmemişti. Dinler gibi yapıp gitmem için sabırsızlanıyordu. ‘’Tamam’’ dedi Perşembe günü geleceğini söyledi ve tabii ki gelmedi.

“Siz 3-4 kez geldiğiniz için geldim yoksa gelmezdim”

Pazartesi tekrar uğradım, çok şaşırdı hızla durumu toparlayıp ‘’Çok sorun çıktı gelemedik, ama bu hafta mutlaka ben sizi arayacağım’’ dedi. Ve yine gelmedi, bir sonraki haftaya attı ve ona da gelmedi. Son olarak 4’cü ziyaretimde Çevre Dairesi müfettişi M. A. da alıp geleceğini söyledi. Konunun takipçisi olduğumu görünce gelmekten başka bir çaresi kalmamıştı. Ona ‘’sen bu bölgenin yegane sorumlususun yani Başbakanısın’’ deyince gözleri çakmak, çakmak parlamış, ayakları yerden kesilmişti.

Ertesi sabah 08:00’de kapının önündeydi. Önce hassasiyetimi anlaması için evimin içinde bitip de kesmediğim ağacı gösterdim. Çok şaşırdı, dışarı çıkıp yaptıkları usulsuz ve izinsiz işleri tek tek sıralayıp koruma altında olan Mavi selvi ağacına verdikleri vahim zararı gösterip kuşa döndürdükleri Hurmaları işaret ettim.

Anlayacağınız sizi usandırma stratejisi uyguluyorlar

Önce derin bir nefes aldı ‘’kusura bakmayın, fazla bir zarar görmüyorum siz 3-4 kez geldiğiniz için geldim yoksa gelmezdim’’ dedi. Yani özürü kabahatından büyük. Hareket etmek için vatandaşın 4-5 kez belki daha fazla Kaymakamlığa uğraması gerekir ki beyefendiler kıçını kaldırsın. Anlayacağınız sizi usandırma stratejisi uyguluyorlar. Ona şunu sordum: ‘’9 ayda Hurma ağacı 3 kez budanır mı? Yukarıdaki gövdesi kalınlaşmadan bu kadar derin keserseniz o ağaçları körlemiş olursunuz. Ona yasayı hatırlatıp dalların sadece 3’te 1’ni kesebilirsiniz’’ deyince ‘’Merak etme toparlayacak’’ yanıtını aldım. Yani hikaye okuyordu. Ona göbeğinden kesilmiş ağaçları, kurutulan muz ağaçlarını, kesilen ağaçların kütüklerinin de eski başkanın evine servis edildiğini gösterdim. Söylememe rağmen görmedi, görmek istemedi.Bizim Kay-(makam) zaten iş ola gelmiş işlem yapmamak için de kıvranıyordu. Eski ile yeni arasında ciddi bir fark vardı. Zaten bu iş biraz bol gelmiş olacak ki, Merkeze İskele’den tayini için yazı bile yazdığı söyleniyordu.

Bay müfettiş

Tutumu karşısında Çevre Dairesi sorumlusu bay müfettiş M.A.’ya dönerek ‘’siz de bir şeyler söyleyin, daha önce bu sitedeki tüm ağaçların yapılan kesimlerden dolayı ağaç vasfını kaybettiğini söylemiştiniz. Bunun üzerine ceza da yazmış defalarca da uyarmıştınız. Yapılan katliam ortada’’ deyince ‘’Yılmaz bey Kaymakamın yanında ne diyebilirim ki’’ dedi. Yani düşünün bir adam Çevre müfettişi ama Kaymakam ceza keselim demezse herhangi işlem yapamıyor.

Ormanlar çevre kime kalmış görüyor musunuz? Ayni zamanda yakın bir tarihte İskele Boğaz Park’ta belediye tarafından kesilen ağaçların ihbarı da bay müfettiş tarafından bana iletilmiş, yardım istemişti. ‘’Ağaçları kurtarmalıyız, yarın çoğunu kesecekler bir şey yapamaz mıyız’’ diye sordu. İnsanın dünyası tersine döner, düşünebilir misiniz; devlet, ilgili makam kendi ağaçlarını koruyamıyor ve vatandaşa başvuruyor. Site de yapılan katliama kaymakamı bahane ederek ses çıkarmayan bay müfettiş nedense bir anda çevre dostu oluyor tabii kendi aralarında çıkar kavgası olması da hayli yüksek bir ihtimal!

İşte çevremiz bu tutum yüzünden kan kaybetmeye ve yeşil alanlarmız da ufalmaya mahkumdur

Zaman isteyip ona döndüm. Çevreci dostlarıma ve basına haber verdiğimi, yarın sabah da KIBRIS gazetesinden birinin orda olacağını söyledim. ‘’Çok güzel Yılmaz bey siz harikasınız’’ dedi.

Ertesi gün basını takip edip etmediğini sordum. İşe gitmemiş ve ortada görünmek istememişti. Sonra da ‘’gördüm ama engelleyemediniz’’ dedi. Düşünün bir gün evvel saat 18:00 de yapılan ihbar 1 saat içerisinde çevreci örgütleri harekete geçiriyor, sabah da konunun basında çıkmasını sağlıyoruz ama bizim Bay müfettişi memnun edemiyoruz! Ona ‘’yetki makamı sensin, sen yetkilerini yeri geldiğinde kullansaydın, sitedeki katliama Kaymakam bey seyirci kalmamış olsaydı bugün bu olay gerçekleşmeyebilirdi’’ deyince ‘’haklısınız’’ dedi. Ona KIBRIS gazetesinin linkini attıktan kısa bir süre sonra ise temasın koptuğunu ve beni facebook daki arkadaş listesinden çıkardığını gördüm… Belli ki yazılanları görünce paniklemiş, benimle arkadaş görünmek istemiyordu. Akşam üzeri ise iskele Boğaz Parka uğradığımda ordaki esnaf, ihbarı yapan şahsın Belediye başkanından özür dilediğini, yanlış anlaşıldığını ve projenin böyle olduğunu bilmediğini söylüyordu. Zoru görünce koyvermiş taraf değişmişti, ülkemizde bu durum oldukça olağandı!

“Kakatece for ever”

Nitekim sonradan öğreniyoruz ki Boğaz’da yol kenarında çok değil iki dönümcük istemiş. Eski kaymakam müsade etmemiş, reddetmiş ama yeni kaymakam hemencecik basmış imzayı, zaten seçim dönemlerinde sloganları da ‘’Fark var’’ değilmiz di? Yalnız bu kez de bakanlık olur vermemiş her nasılsa ya işini doğru yapmak istemiş ya da oracığını başka yerlere göz kırpmış olacaklar ki olmamış bay müfettişin işi. Bu yüzden isyan çıkarmış alamamasını belli yerlere fatura etmişti! Bunları ben değil İskeleli en sade vatandaş söylüyor, görüşüne başvurduğumuz devlet de çalışmış saygın bir kişilik ise söylenenleri doğruluyordu, anlayın siz durumun vahametini! İşte bu yüzden bazıları ‘Kakatece for ever’’ diyorlar yaa!

İşte KKTC böyle adamlara emanet edildiği içindir ki doğa, önümüzdeki yıllarda da zarar görmeye, çevremiz kan kaybetmeye ve yeşil alanlarmız da ufalmaya mahkumdur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin