Neler yapmadık şu vatan için!…
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik…
Orhan Veli
DEVLET MALI DENİZ…
Milliyetçi, İslamcı, muhafazakar, liberal, sosyal demokrat ya da “sol” olsun.
Devlet düzeyinde siyasi, sosyal, ekonomik bir nedenle bir kamu harcaması yapıldığında, her kim siyasi iktidardaysa, “bal tutan parmağını yalar” misali olayın fayda kısmına odaklanır. Maliyet yönünde ise, özellikle iktidar erki devlet kesesinden harcamakta daima kendisini bonkör davranmak zorunda hisseder. Nasıl hissetmesin ki?
Günün sonunda, giderleridevlet tarafından karşılanan milletvekili, yönetici, bürokrat ya da memur her kim ya da kimlerse, kendisine bu olanağı sağlayan iktidar erkini, ya da kurumu daima minnet ve şükranla anmaya meyyal olur.
Sanırım tam anlaşılmadı. Örnekleyip biraz daha açayım.
BAŞBAKAN DİKKAT ETMİYOR
Herhangi bir nedenle örneğin en yakındaki Türkiye Cumhuriyetini ziyaret edecek olan KKTC Meclis üyelerine eşlik etmek üzere yola çıkarılan memur ve sayılarının, yasalar kadar, ekonomik koşullara da bakıldığı oluyor mu? Örneğin yakın zaman öncesinde Türkiye’yi ziyaret eden Başbakan Özgürgün’ün bu seyahatinde devlete maliyetinin hem yasal hem de ekonomik olarak savurganlık olduğu, Yüksek Yönetim Denetçisi tarafından açıklanmamış mıydı?
Bugüne kadar, konuyla ilgili Başbakanlık ve hükümetin denetiminde olduğu gün gibi aşikar olan devlet kuruluşlarından doyurucu bir açıklama yapıldı mı?
Ya olayın öncesinde seyahatin amacı, kimlerin ne için gideceği, karşılığında devlete ve ekonomiye faydası hesaplanmış mıydı?
Bugüne kadar kim,hangi kurum bu tür seyahatlerin devlete faydasının ve maliyetinin analizini yapmıştı da bu konuda da yapılmış olacaktı ki?
Kim, hangi kurum devletin çıkarlarını korumalı?
DEVLET KURUMLARI BİLGİ VE HESAP VERMİYOR
Bir tanesi Sayıştaylık. Eğer Sayıştaylıkdoyurucu bir cevap vermiş olsaydı, Başbakanın seyahatiyle ilgili bilgi edinmek için soru soran Kudret Özersay ve partisi de konuyu Yüksek Denetçi Emine Dizdarlı’yaşikayet etmezdi.Cevap verilmedi ve o da şikayetini yaptı.Emine Dizdarlı da her zaman yaptığı gibi şeffaf bir şekilde olayı basın aracılığıyla halkla paylaştı.Hükümetin başının yasalara aykırı ve savurgan davrandığını, bir bakıma devleti zarara soktuğunu açıkladı.
Yüksek Yönetim Denetçisi, şu an için haksızlığa uğrayan vatandaşın şikayet merci olduğu kadar, “devleti malını deniz” sananların tek korkulu rüyası…
Çünkü devletin diğer kurumları hükümetin, iktidarın emrinde…
LİDERLER DE HARCAMALARI KONUSUNDA NE HESAP, NE BİLGİ VERİYORLAR!…
Sabık Cumhurbaşkanı Eroğlu ve Talat’ın tüm maliyetleri devlet tarafından karşılanan ofisleri, memurları, şoför ve korumaları var. Tüm sabık Başbakanların da bir koruma ve şoförleri. Bu yasalar onlar ve parti arkadaşları-yoldaşları hükümette iken çıkarıldı. Örneğin ben Talat’ın gazetelerde “devlet bana ofis-şoför falan tahsis etmiyor” diye aylarca şikayetine bir anlam verememiştim.Çünkü Talat’ın siyasal partisi de, kendisi de ofis sorununu pek ala çok sevdiği devletine yük olmadan fedakarca halledebilirdi.Dahası liderliği döneminde Talat’ın Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğini şeffaf bir biçimde halkla paylaşacağını umardım. Eroğlu’nun değil ama Akıncının da bunu yapacağını düşünürdüm…
Bunlar da vatandaşın hayal kırıklıkları oldu…
HÜKÜMET, PEK ÇOK VEKİLLER VE HÜKÜMETİN MEMURLARI İÇİN DEVLETİN KESESİ “CEVİZCİNİN ÇUVALI” MIDIR?
En yakın ülke Türkiye’ye devlerin görevlisi olarak seyahate giden KKTC milletvekillerinin yanı sıra müsteşar, müdür, amir ve memurları; seyahatleri sonunda devlete maliyetlerinin yanı sıra sağladıkları faydayı da hesaplıyorlar mı? Devletin katlanacağı maliyetin karşılığında elde edeceği maximum faydayı düşünüp tartışıp da, kimlerin ve kaç kişi seyahate çıkması gerektiğine…
Var mı bu konulara kafa yoran bir devlet kurumu?
Ay sonu maaşlarını “anasından” almadan ödeyemeyecek kadar muhtaç olan bu devlette, var mı böyle devletinin al-i menfaatlerini düşünen, seyahat öncesinde ve sonrasında rapor tutan bir daire?
Yıllar önce İrsen Küçük, Ferdi Sabit ve birkaç milletvekilinin katıldığı bir televizyon programında, “KKTC vekillerinin fiyatı yüksek olsa da lüks otellerde kalmaları gerektiği”, bunun da “devletin itibarı” ile ilgili olduğu yolunda üzerinde anlaştıkları bir söyleşileri olmuştu. Yani üç ve dört yıldızlılar devletin itibarını azaltıyor, beş yıldızlılar çoğaltıyor gibi bir durumdu. Dinleyince çok kızmıştım. Çünkü “lüks otelde kalmak”, maliyet konusuydu ve siyasilerin kendi ceplerinden çıkmayan bir paraya çok da duyarlı ol(a)mayacaklarını düşünmüştüm. Bu bir bakıma atasözündeki gibi “cevizcinin çuvalından
harcamak” gibi bir durumu çağrıştıryordu. Üstelik de KKTC’nin fakirliği de düşünüldüğünde…
İSVİÇRE GÖRÜŞMELERİNİN ÇÖZÜME FAYDASI VE MALİYETİ:
Gelmiş geçmiş liderlerin çok kutsadıkları, Türk(iye) milliyetçilerininde uğrunda öleceklerini yazdıkları, en önemlisi coğrafi sınırlarında çalışanlarının vergilerine rağmen, hala ayakları üzerinde duramayan, hala “anasına” muhtaç KKTC devletinin mali durumunu çok düşünüyor olmanız nedeniyle…
CransMontana’ya giderken hesaplamış olmasanız bile, dönüşte bu son müzakerenin olsun bir fayda maliyet analizini, (kimler gitti, ne iş yaptılar, devlete kaç paraya mal oldular) KKTC devletine fayda ve maliyetini hesaplayıp şeffaf bir biçimde lütfen sunar mısınız?
“Çözüm ve Barış” için didinip durulmasının nedeni, sanırım Kıbrıslı Türkler daha mutlu olsunlar(aslında tüm Kıbrıslılar-hp)diyedir.
Öte yandan, 1968 yılından bu yana süren müzakerelerde harcanan onca para ve karşılığında satın alınan bunca düşmanlığa bakınca, Kıbrıslıların siyasetten ve liderlerden yana ne kadar şansız ve beceriksiz olduklarını düşünmeden edemiyor insan…
Ben yine de ümitvarım. Ancak heyetlerin budönüşlerinde de yine çözüm falan olmayacaksa eğer, bari hiç olmazsa vatandaş da, minimum maliyete maximum fayda sağlayarak devletinin parasını çarçur etmeyen ve titiz bir biçimde harcayan Kıbrıslı Türk siyasilerin emin ellerinde olduğunu düşünüp bununla olsun avunsun.
Çözüm olsun olmasın, CransMontana’dan yinede beklentim var!.
Müzakerenin fayda ve maliyet kısmının dökümü…