Bir Kıbrıs filimi daha sonu net anlaşılmadan noktanatırıldı! Aslında, sonuç malum; Ancak, malumun ilanı söylenmez ve bilgi kısırlığı yanına, sonrasının öngörülerinin net olmayışı adeta yeniden kağos üretme veya “devam mı b planımı” ikilemi yeniden yakalanacak bulgularla anlaşılmaya çalışılanacak. Fakat net olan, tüm yaldızlı laflra karşın, Kıbrıs sorunundaki Türkiye gerçeği, öylesine net yaşandı ki hala bunun seslendirilmemesinin de anlamının da artık açıklaması da olması gerekir.Tekrardan düşülen yanılgı, yeniden sanki “2 lider” kararlı bir süreç yaşanması imajı oldu. Oysa, çavuşoğlu o denli net öneriler sunup da tavır takındı ki malum “lider Akıncı” gölge dahi olmadı! Yine de ayni ezberle dolanıp kendini avutma sığıntısı da yaşanma modunda tutulmaya devam ediliyor.
İsviçrenin dağlarında, ufak kasabasında adeta Kıbrıs rüzgarlı bir film çekildi. Filmi izleyenin en azından oyunla geleceği görmesi kadar, orada oynanan oyundaki başrolu da okuması gerekirdi. Daha gidilmeden Türkiye dışişleri bakanı Mevlut Çavuşoğlu net konuşuyordu: “Son fırsat olup, B.M. parametreleri artık bitecek” diyordu! Ayni netlik, toplantı başlarken algı piskolojik operasyonla da sürdü! Tekrarlanan Kırmızı çizgili öneriler bazı kelime yeni fetişizimleriyle birlikte masaya kondu. Operasyon algısı da uyandaşlamaya kondu. “Masaya yeni önemli önerielr sunuldu* Bunlar, Rumların çözüm isteyip istemediğini de ortaya serecektir” dendi. Daha, Çavuşoğlu konuşmasını bitirir bitirmez, hemen oraya giden “meclis partileri” ayni koroya eklendi: “Yeni önerielrle, Rumların niyeti de ortaya çıkacaktır” belirtildi. Tufan bey genç imaj reklamıyla da, çözümcü gömleğini de ütüleyerek “Rumlar artık bu önerielre önemli yanıt vermeleri gerekir” makyajını da diline koydu. Oysa, sızan önerilerde diretilen ve Türkiyeleşme temelli önerilerin aynen masaya konulmasıydı. Üstelik Anastasiyadisin de yaptığı açıklamayı görmezden gelinip “Rumlar şaşkın olup karşılık vermediler” algısını da piskolojik harekete koydular. Akıncı da nadir konuşmalarından biri ile de “son fırsat deyerlendirilmez se öteki yollar da vardır” deyiverdi. Aslında Akıncı Doksanlardan beri tekrarladığı ve çoğumuzun Federal Kıbrıs değil de KKTC kökleşmesi seçeneği hep yeri geldikçe tekrarlandı. Ama, bellek kaybı veya başka çıkarlar nedeniyle bunlar hep yok sayılıyor…..
Oyun böyle başladı. Peşpeşe ayni kurallarla geliştirildi. Hernekadar “2 lider” dense dahi, probaganda önderliği Çavuşoğlunda olup, olmazları da durmadan tekrarlayıp, bazen karşıt kabulenmedi diye diline küfür dahi kondurtu! “Küstahlık” gibi! Aslında Annan planını anımsayanlar şu garip duygulara da kapıldı: O filimde de Mehmedali bey oynadı. aAyni Türkiye açılımlı sonuca gidildi. Yalnız, bir fark vardı: Mehmedali Bey oyunu kendi oynadı. Türkiyenin önerielrini alıp kendi sundu. Böylelikle şimdiki kadar Türkiye dışişleri bakanı öne çıkmamıştı. Dİyer olgular nerede ise ayni yaşandı. Oysa, Şimdi Akıncı isviçrede resmen görüntüyü kurtarma oyuncusu olarak Akıncı yerini aldı. İnanmayan açıklamalrdan oluşan tartışmaları daha tazeyken bir daha kafasında sıralasın…..
Başka bir gerçeklik de şu: bizim adımıza giden partiler orada çözümcü veya karşıt diye ayrışmadı. Klasik Türkten türke yörüngesinde Türkiye ekseninde oturdular. Ortak çağrılar yaptılar. Türklük aşkına çözümü falan unutup, ortak görünmeğe intina yaptılar. Bunları buraya probagandalaştırdılar. Masada uçurumlu olan karşıt önerileri görmezden gelip tıpkı lider eksenli gibi “ha oldu ha oluyor* Epey yaklaşım oldu” gibi imajlı algılarla konuyu resmen örtüler.Neyazık ki adına çözümcü diyenler ya uyudular veya Türkten Türke kanpanyasının terkisine katılıp anlaşmazlıkta ortaklaştılar.Kimse tartışmaları masaya konulan önerilere yoğunlaştırmadı. Masadakilerin çözüm getirip getirmeyeceğini ve onların değiştirilrek yeniden gözden geçirilmesini dahi talep etmediler. Resmi Türkiyelşme önerileri tek ağızdan savunup Rumlara veriştirme yarışının da koşulları oluşuverdi.
Kandırılmaya veya inanmayanlar için normal koşul oluşuverdi. Hem karşıt suçlanacak, hem de kendimiz aklanacaktı. Akıncı ve Türkiye resmen baştan ısrarla belirtiğim siyasal zorlamaya yeniden girişme zemini bulduklarını zanediyorlar! Madem anlaşma olmuyor, biz anlaşamıyoruz, o zaman Federal Kıbrıs konusu masadan kaldırılmalıdır. Başka planlar gündeme getirilmelidir. Akıncı resmen baklayı ağzından kaçırıverdi: “Onurlu KKTC geleceği”! Eyer kulanıma hazır aptallar olmasa, Akıncı hem bu oyunu oynayamaz, hem de resmen abartılı barışçı sunulmazdı. Ne tesadüf ki Kıbrıs görüşmelerinde çözüm adına en büyük darbeleri vde ANNAN planında Mehmedali ve son İsviçre kasabalarında Akıncı yaptı. Akıncı şimdiden şu konuları net açıklamalıdır: Masaya hangi önerileri sundu* Son anda ABD ve İngiltere yetkileriyle telefonda ne konuştu! Masaya sundukalrını biliyoruz. Ama ahali öğrenmeden rumu gavur yapıp saldırmaya hazır hale getirildi. Ötekisi ise Akıncı ABD konusunda sesiz kalsa dahi yakında Vikilieks belgeleri gibi alanlarda sızar. İnşalah Akıncı yine birilerini utanca sokmayacak konuşmalar veya masaya öneriler sunmuştur! Ama, probaganda şekline bakarsanız, kuşkular epey ağır…..
İnsanlar neyin kabul neyin önerildiğini bilmeden hemen teslimiyetle kabulenip öpüp başına korken, Royterin yorumu ilginçti: Rumların taktik yanlışı dedikleri olayın özünü sorgulamadan yapıldı! Çünkü, benzer tuşa Annan planında Rumlar geldi. Sonradan Güvenlik Konseyinden AKEL güvence isteyince de verilmedi. Bunu da o zamanın Türkiye Dışişleri bakanı Rusya ve ABD kanalıyla sağladı. Böylelikle AKEL evetden hayıra döndü. Yine, gizli denip sonradan açığa çıkan toplantıda Rum liderler zaman istemişti. Mehmedali bey kabulenmedi. Bunlar nedense bizim cepede pek konuşulup sorgulanmadı. Hat ta, şanlı bir Kalyoncumuz da “Ben telefon değil güneye dahi geçmedim” deyip de gerçek ortaya çıkınca da “Partiyi kurtarmak için yalan söyledim” yaşanmışlığımız da vardır…..
Royters ajansı bunları bilmediği için de Anastasiyadisin yazılı tahüt istemesini “taktiksel hata” olarak yaptı. Oysa, geçmişte verilmeyen güvencelerle Annan plan gerçeği pratiğinin olduğunu anlamamak zafiyeti Royerste oldu.
Bir başka ekleme ile, ayni tarihlerde Astana zirvesi de yapıldı. Sorunlu sonlandı. Suriye yetkilisi direk Türkiyeyi suçladı. Suriyenin toprak bütünlüğüne saldırıldığını belirti. Nitekim, Kıbrıs görüşmeleri olurken, ayni Türkiye Suriyenin Afrin bölgesini topa tutuyordu. Buda yetmezse, Türkiyede Kıbrıs için garantörlük dayatması olup Akıncı da destek atar, partiler de Türkten Türke bütünleşmesi gerçekleştirirken, Türkiyede Adalet yürüyüşü oluyordu. 2 Akademisyenin ölüme giden açlık grevi hapisanede sürüyordu! Laheyde toplanan Uluslar arası Ceza mahkemesi Cizredeki katliyamları görüşüyordu! Ama, Akıncı ve partilerimiz Türkiyesiz olmaz ve TC vatandaşlarına dört özgürlüğün Kıbrısta verilmesini dayatıyordu. Ruma veya Türke verilmeyen hakların TC vatandaşlarına talep edilip Kırmızılaşan çizgiyle netleştiriliyordu.
Belli ki sistem Kıbrıs için BOP projeli seçenekleri eyer yörede işler düzelirse yürürlüğe sokacak. Netleşmeyen baskılar ve Türkiyenin fırsatı kulanma amaçlı girişimler sonuçta dinamik kısırlığı olan Kıbrıslıları yeniden oldukları yere geri döndürdü. Şimdi, bilgisizlik kulanım kolaycılığı ile karşılıklı probagandalar başladı bile. Akıncı nükteleştirip “bavular hazırlanıyordu” diyordu: Bize mister Akıncının hangi noktalarda çok yaklaştıklarını artık açıklasa! Elbet açıklayamaz. Çünkü öyle bir şey olmadı. Kıbrısın başına gelen son dönemin tüm belaları Garantörlü müdahalelerle olurken, eyer hala garantörlük ve tek yanlı müdahale dayatması yapılıyorsa tek bir doğruyu açıklar. Kıbrıslılar hala yaşananlar yüzleşmemiş ve çıkarları kaybolur korkusuyla tüm yasadışılıkları korumak istiyorlar.
Başından itibaren yazdım. Ülkenin sömürge ve ilhak gerçekliklerini, içeleşip Türkiyeleşmenin gidişatını da yorumladım. Özellikle barış isteyenlerin sesini yükseltmesini, ortak paydalarla masaya kendi önerilerin konulma baskısını yapmalarını ısrarla uyardım. Akıncı gerçeğini defalarca hüsranla yaşamamıza rağmen, bir daha yaşamama adına da belirtim. “2 Lider cesaretlendirme” ifadesinin kısır olduğunu, herkesin önerileri sunulurken, Türkiye dahil dayatırken, Kıbrıslı barışseverler ortak bir metin özde çıkarmadılar. Öyle net acısı yaşandı ki bizim “çözümcü” partiler ötekilerle birlikte Türkiye önerilerini “önemli adım” diye yuturup yandaşlarını resmen çokca eleştirdikleri statikoculara teslim etiler.Bu dersleri yeniden yazdım. Şimdi Türkiye oldubitmişlerle fırsat eyer uygun oluyorsa, zaten içsel olarak yerleştirdiği yapının ikinci hamlesine girişecek. Akıncı da kafa olarak buna hazır. Ta baştan gidilecek Türkiye limanını kendisi göstermedi mi?